7.5

1.6K 179 66
                                    

Bir an sanki tüm vücudumdaki yük gitmiş, kuş gibi hafif olmuştum. Kalbimin ritmi artmıştı istemsiz olarak. Elimi oraya götürmemek için yine zor tuttum kendimi. Yüzümde gülümseme oluşmasın diye yüz felci geçirmekten korkmadım değil.

Berk'in sırıtması Kaan konuşurken gitmiş yerini dümdüz bir ifade almıştı. Sanırım az önce Kaan'la eğlenmek istemişti ama Kaan böyle bir cevap verince boş vermişti galiba.

"Bilmiyorum ben bir şey." diye düz bir ifadeyle cevap verdi.

"Doğruyu söyle." diye sinirle sesini yükselten Kaan'la birlikte o da sesini yükseltti.

"Doğru söylüyorum zaten," dedi ve gözleri beni görünce bu tarafa bakmaya başladı. Onun bakmasıyla da biraz sonra onun baktığı yere Kaan da baktı. Kaan'ın gözleri de beni bulunca Berk bana hitaben devam etti konuşmaya. "Aynı şeyi bir daha yapmam."

Bana bakarak bunu deyince gözlerimi kaçırdım ben de. Aynı şeyi bir daha yapmam derken önceden beni zor durumda bıraktığı zamandan bahsediyordu sanırım.

Yani bu, pişman oldu mu demekti?

Anlamayarak hafif kaşlarımı çattım. Belki de öyleydi. Öyleyse eğer çok mutlu olurum şahsen, onun adına. Çünkü pişmanlık bazen bir başlangıçtır. Yaptığın yanlışı telafi etmek ya da bir daha yapmamak adına atılan bi başlangıç adımı. Ve bu çok güzel bir şey.

"Tamam mı?" diye Kaan'a dönen Berk bezgin bir ifadeyle devam etti. "Sorgun bittiyse işim gücüm var."

Kaan bir şey demezken Berk onların yanından ayrıldı ve benim yanımdan geçip gitti. Koridorda onları izleyenler yavaş yavaş dağılmaya başladı. Kaan'ın yanındaki çocuk onunla konuşmaya başlayınca ben de sınıfa girdim Betül'e bakmak için. Göremeyince yerime geçip telefonumu çıkardım. Kimseyi umursamadan ders boyunca telefonla ilgilendim. Betül derse gelmemişti. Sınıf da tam dolu değildi zaten. Hoca da yine serbest bırakmıştı bizi.

**

Teneffüs olduğunda telefondaki işim bitmişti. Telefonu cebime koyup sınıftan çıktığımda bana bakan bizim sınıftan ama bu ders olmayan bi çocuk gördüm. Anlamayarak kaşlarımı çatıp yoluma devam ederken bana doğru geldiğini fark ettim. Düşündüğüm gibi olunca önüme geçip beni durdurmuş bulundu.

"Elif bir dakika konuşalım mı?"

Çocuğun yüzüne baktığımda sol gözünün altındaki morluğu fark etmiştim. Kaşlarım daha da çatılırken derdi ne öğrenmek istedim.

"Ne konuda?"

"Şu itiraf mevzusu." diye cevap verdi hemen. Öyle deyince yine sinir bastı beni. Hakkımda kötü bir şey söylemek için durdurduysa sakin kalamayabilirdim.

"Benimle ilgili kötü bir şey söylemek için durdurduysan sabrımı sınama istersen." dedim soğuk sesimle. O ise düz bir ifadeyle cevap verdi.

"Hayır, özür dilemeye geldim." deyince şaşırmıştım. Bir saniye ya... İtiraf mevzusuyla ilgili özür dilemeye mi geldi? Yoksa o mu yaptı bunu?

"Ne için?" diye sordum tüm ihtimallere rağmen. Onun diyeceklerini dinlemek istedim.

Karşımdaki çocuk, adı Can'dı, dudaklarını yalayıp konuştu gözlerime bakmadan.

"O itirafı yazan bendim."

Dudaklarım ister istemez aralanırken içimin ufaktan bi öfke dolduğunu hissetmiştim.

"Bu yüzden senden özür dilerim."

Aralanan dudaklarımı kapattım ve derin bir nefes alıp verdim. Tamam, sakin olabilirim.

Dar KafaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin