Şimdi bu kağıdı Burak mı yazdı?
Hayır hayır, dur bi saniye. Tamam onun masasının üstündeydi ama belki onun sırası değildir. Belki boş diye oraya oturmuştur. Bilemeyiz ki. Yani o değildir belki.
'O mu bilmem ama o sınıftan olduğu kesin.'
Yani evet, doğru. Burak olmasa bile o sınıftan olduğu kesin. Yoksa o kağıdın orada ne işi olur ki?
'O kağıdın senin olduğundan eminsin dimi?'
Bilmiyorum iç ses ama benim yazımı o kadar iyi taklit edeceklerini de sanmıyorum. Üstelik benim koyduğum kağıt gibi büyüktü. Yani emin sayılırım.
Kafam yine karışmıştı. Daha Kaan meselesini yeni kapatmışken şimdi de bu mu başladı. Allah'ım sen bana sabır ver.
Not kağıdını alıp dolabın kapağını kapattım ve sınıfa gittim. Bu iş iyice tuhaflaşmaya başlamıştı. Üstelik bir de notta yazanlar var. Anladığım kadarıyla beni ciddiye alıp kağıdı okumuş. Ama şimdi yeni bir soru sormuş. Ne yapacağım ben?
Aklıma hiçbir şey gelmemişti. Kafam karışmış bi şekilde sırama oturup dersin başlamasını bekledim. Bunu daha geniş bir zamanda düşünsem iyi olacaktı.
**
Dersler bittiğinde kalkıp çantamı sırtıma attım.
"Hadi Betül ya ne kadar uyuşuksun."
Evet Betül'ün bana ters ters bakmasını umursamamıştım.
"Sen git be, benimle ne işin var?"
Güldüm.
"Yok canım şimdi ben yanlışlıkla alfa merdivenden inmem falan, Allah korusun. Sonra seni iki gün çekemem. Vizyonsuz Elif, vizyonsuz Elif diye." dedim abartarak. Böyle bi mesele vardı evet.
Okulun her katında ikişer merdiven var ve Betül 11'lerin olduğu tarafa çıkan merdivenlere anlamadığım bi şekilde 'alfa merdiven' diyor. Her seferinde bu merdivenlerden inip çıkıyor ve beni de bunu yapmaya zorluyor. Eğer diğer merdivenleri kullanırsam da bana 'vizyonsuz musun kızım' deyip dalga geçiyor.
Kısaca Betül bi zorba.
Gülüp çantasını sırtına aldı.
"Yaptığın zorbalıklara sayarsın."
Gözlerimi kocaman açıp aşırı bi şaşkınlıkla ona baktım. Aynı zamanda sınıftan çıkıyorduk.
"Zorbalık ve ben? Bi git Betül."
Betül bana 'hıı kesin öyledir' der gibi bakıp geçmişimi gözler önüne serdi.
"Tabii canım. Denklem sorusunu çözemedim diye benimle iki saat dalga geçmen, her soru sorduğumda 'bunu mu yapamadın Betül' deyip sorduğuma pişman etmen, azıcık geciksem uyuşuk damgası vurman, söylediğin bi şeyi anlamayınca azar işitmem, fizik yapamadıkça bana gülmen ve tabii ki kitaplarımın neredeyse hepsinde imzan olması dışında çok da zorba değil gibisin."
'...'
İç sesimi bile susturduğuna göre bu yaptıklarım çok da arkadaşça şeyler değilmiş gibime geldi şimdi. Imm şey... Sanırım biraz abartmışım.
BU NE OĞLUM?
"Şey..." söyleyecek bi laf bulmaya çalıştım ama yok. Kaldım böyle.
Betül benim üzüldüğümü fark etmiş olmalı ki bana dönüp konuştu.
"Ne oldu be? Benim altta kaldığımı falan mı düşündün yoksa? Paragrafta sana bin basıp üç ay havasını attığım zamanları unuttun galiba. Ya da çözemediğin her felsefe sorusu için dalga geçmelerimi? Bi de her denemede zaman kaybı olur diye okumadığın ama benim fullediğim coğrafya sorularını sana gülerek anlattığım zamanlar var tabii. Onları da unutmamak lazım." deyip azıcık durup devam etti.
"Alfa merdivenleri saymıyorum, çünkü diğerini kullanmak cidden vizyonsuzluktur net."
Güldüm. Allah'ın Betül'ü işte. Yaptı yine yapacağını.
'Sizin ilişkinizi anlamış değilim zaten. Allah'ın anormalleri.'
Kıskanma iç ses.
"Ya Betül Allah bize sabır versin gerçekten."
Güldü benimle beraber.
"Amin amin."
Şaka bir yana Betül'le olan ilişkimiz çok farklı. Biz her ne kadar zorbalık desek de bunu art niyetle yapmadığımızı ikimiz de biliyoruz. Çünkü ben bunu en az on kere sormuşumdur ona 'Betül alınıyor musun ya da üzülüyor musun' diye. İstemezsen yapmam diye de en az bi yirmi kere söylemişimdir. Aynı şekilde o da öyle. Yani bunlardan rahatsız olduğumuzu bilsek tabii ki yapmayız. Biz işin eğlencesindeyiz.
"Neyse, benim okulun kütüphanesinde bi işim var Elif. Sen beni bekleme uzun sürebilir."
"Tamamdır. Hadi Allah'a emanet ol, görüşürüz." dedim elimi sallayıp. O da elini sallayıp konuştu.
"Görüşürüz. Bak yine vizyonsuzluk yapıp diğer merdivenden inme sakın." diye uyarısını yapmayı da unutmadı.
Ona gülüp aşağıya indiğimde yine önüme bakıp ilerliyordum. Ta ki bahçeden çıkıp onu görene kadar.
"Hamza?"
**
:D Kaan sandınız dimi? Bu sefer bi değişiklik olsun dedim. Nasıl olmuş?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dar Kafa
HumorŞu an sap gibi kalmıştım gerçekten. Neyse canım. Başa gelen çekilir. Yapacak bir şey yok, mecbur ıslanacağız. Gidebildiğim yere kadar kaldırımın yağmur gelmeyen yerlerinden ilerledim. O da işte beş on metre falan. Artık ıslanma vakti gelmişti. Ne d...