6.6

2K 192 63
                                    

Evet senin yüzünden beyefendi. Hepsi senin yüzünden. Elin kızının omzuna kolunu atarsan senin yüzünden olur tabii. Ama hata bende. Bana ne oluyor da ben ona kızıyorum bunun için bilmiyorum. Çocuk bana hesap mı verecek? Allah Allah... 

"Niye senin yüzünden olsun ki?" dedim tabii ki içimden geçenleri yutup. Ayrıca Kaan'ın da neden üstüne alındığını anlamış değilim. Niye kendinin yüzünden olduğunu düşündü ki?

Bi süre bi şey demedikten sonra "Bilmem." dedi durgunca. "Sana açıklama yaptığım gün soda vermiştim. Belki not meselesini hatırlamışsındır, canın sıkılmıştır falan..."

"İyi de..." dedim anlamamış gibi. Sonra içimden geçenleri söyledim hemen. "Ben o notlar yüzünden sana kızmamıştım ki. Canım falan da sıkılmamıştı ayrıca. Hatta empati de kurdum seninle. Yani notlarla falan hiç alakası yok bunun, öyle düşünme."

Hala ona bakmazken biraz daha sustu öyle. Sonra sanki bugün çenesi düştüğünü kanıtlamak istermiş gibi devam etti konuşmaya.

"Notlarla ilgili değil..." biraz susup devam etti. "Ama benimle ilgili, öyle mi?"

Ya biz bir haftadır iyiydik. Ne güzel konuşmuyorduk, karşılaşmıyorduk. İnsan elindekilerinin kıymetini bilmeli gerçekten. Yol da ne uzunmuş arkadaş yürü yürü bitmedi. Kurtulamıyorum bu çocuğun sorularından. Bi de yanlış anlıyor, yanlış anlarken bile doğru şeyler söylüyor. Şimdi gel buna hayır de bakalım Elif, nasıl yapacaksan o işi.  

"Ya." dedim biraz yükselip. "Bundan bunu mu anladın?" 

Sesim azıcık asabi çıkmış olabilir ama bana ne? Sinir ediyor beni sürekli.

"Evet." dedi net bi şekilde. He Kaan bi dünyada sen varsın, her şey seninle ilgili senin yüzünden. En sensin. 

'Yalan mı kızım? Onunla ilgili.'

Evet, doğru. Puff ya!

Ona şöyle yandan ters bi bakış attım. Sonra da içimden sabır çektim. Bence sussam konu kapanırdı. Ama işte diyorum ya, boş hayal...

"Bir şey demedin?"

Kusura bakma Kaan ama benim de sabrım bi yere kadar.

"Çünkü konuyu kapatmak istiyorum. Başta demiştim zaten boş ver diye. Bence uzatmayalım." dedim sesimi düz tutarak. Konuşurken yüzüne bakmamıştım ve hala bakmıyorum. Sanki bi an bile baksam kırılacakmış gibi hissettim nedense. Bi de eski kararımı devam ettirsem daha iyi olacak gibi. Ondan uzaklaşmak için sebeplerim artıyor günden güne.

Ben susunca o da susmuştu. Ve biz bi süre konuşmadan öylece yürüdük. Gençlik merkezinin önüne geldiğimizde bahçe kapısında duraksayan Kaan'la birlikte ben de durmak zorunda kaldım. Kapıdan geçmeden önce orada bekleyip bana bakmadan konuştu.

"Sadece, eğer benimle ilgiliyse senin canını sıkan bi hareketim olduysa kendimi düzeltmek isteyeceğim için bunu sormuştum bu kadar. Ama dediğin gibi, uzatmayalım."

Sonra beklemeden hızlı adımlarla binaya girdi. Tabii benim ne halde olduğumdan habersizdi muhtemelen.

**

Birkaç dakika dışarıda oyalandıktan sonra sakinleşmiştim galiba. Yani en azından kalp atış hızım normaldi. Daha fazla oyalanmadan girdim ben de binanın içine. Merdivenlerden aşağı inerken tenis odasından gelen sesleri duymaya başlamıştım. Ne hikmetse abimin sesi daha çok geliyordu. 

Tenis odasına geldiğimde önce kapıdan içeriye baktım ne var ne yok diye. Olağanüstü bi şekilde abim Kaan'la gelen kızla beraber tenis oynuyordu. Son kez rakete vurduktan sonra zafer gülümsemesiyle konuştu.

Dar KafaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin