Selamünaleykümmmm.
Geldik sezon finalinee... Güzel bi sezon finali olsun istedim o yüzden biraz uzun oldu ama benim içime sindi. Umarım beğenirsiniz. Hepinize keyifli okumalar... :)
**
Başta gözlerimi kaçırsam da adımlarının buraya geldiğini fark etmem uzun sürmedi. Yine de ona dönmezken konuşmaya başladı.
"Elif bi beş dakikan var mı?"
Başımı ona doğru doğru çevirdiğimde Betül ayağa kalktı.
"Elif benim sınıfta işim var, sonra görüşürüz." deyip ben daha ağzımı yeni açmışken yanımdan uzaklaşmaya başladı. O giderken de yerini Kaan almıştı.
Ellerimi iki yanıma, oturduğum yere koyduktan sonra ona bakmadan konuştum.
"Seni dinliyorum."
Kaan biraz durduktan sonra konuşmaya başladı.
"Elif." bir süre duraksadığında saniyelik ona baktım. Diyeceklerini toparlıyor gibiydi. "Benim seninle konuşmam gereken bi şey var. Daha doğrusu senin de bilmeye hakkın olduğunu düşündüğüm bi mesele var."
Kaşlarım çatıldı. Benim bilmem gereken ama bilmediğim fakat Kaan'ın bildiği ne olabilirdi ki?
"Ne gibi?" dedim ona bakarak. Sonra tekrar önüme dönüp cevap bekledim.
"Sorma işte ama bilmen gerekiyor. Burada söyleyemem. Yarın üçte, kütüphaneye veya senin istediğin herhangi bi yere gelebilir misin?"
Benim kaşlarım havaya kalkarken devam etti hızlıca.
"Çok uzun sürmez zaten. Lütfen, önemli olmasa çağırmam."
Biraz düşündükten sonra kararsızlıkla tek kolumu ovdum. Benimle ilgili bi şey söyleyecekti ve bunu o biliyordu. Ayrıca kütüphane gayet uygun bi ortamdı çünkü hem hep gittiğim yer hem de genel olarak dolu olan bi yer, özellikle haftasonu. Yarın da cumartesi olduğuna göre bi sakınca yok gibiydi aslında. Kısa da sürecekmiş.
Ama benim asıl takıldığım nokta saatti. Neden üç?
Merakımı saklamayarak sormak istedim.
"Neden üç?"
Hızla soruma soruyla cevap verdi.
"Bi işin mi var o saatte?"
"Yo." dedim aniden. Niye böyle aniden söylediysem.
"Ben o saatte boşum da ondan dedim."
Kaan'ın söylediklerini ufak bi tartma sonucu zaten kütüphaneye de gideceğim için kabul etmiş gibi oldum.
"Madem önemli diyorsun, kütüphane olur." dedim elimle oynarken. Gözlerim tekrar saniyelik onu bulduğunda tebessüm ettiğini gördüm. Sonra kendime ona baktığım için kızıp hızla gözlerimi kaçırdım. Te Allah'ım ya! Bıraksana kızım şu huyunu!
Oturduğum yerden kalkıp ona bakmadan konuştum.
"Neyse ben namaz kılacağım, abdest almam lazım."
Ya bu bilgiyi niye veriyorsun kızım?
"Yarın kütüphaneye gelirim sen de söylersin."
Sonra da bi şey demesini beklemeden gittim. Ama bu onun sesini duymamı engellemedi.
"Allah kabul etsin."
**
Bu sefer siyah elbisemi giyip üzerine mat lacivert eşarbımı bağlamıştım. Buz Yürekler'i ve Sefiller'i de çantama koyduktan sonra anneme haber verip evden çıktım. Üçe biraz daha vardı. Belki erken gidebilirsem kitabı değiştirmeye de fırsatım olurdu. Kaan Sefiller'in ilkini verene kadar Gençosman Denizci'nin diğer kitabı olan Kanlı İcat'ı okuyabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dar Kafa
HumorŞu an sap gibi kalmıştım gerçekten. Neyse canım. Başa gelen çekilir. Yapacak bir şey yok, mecbur ıslanacağız. Gidebildiğim yere kadar kaldırımın yağmur gelmeyen yerlerinden ilerledim. O da işte beş on metre falan. Artık ıslanma vakti gelmişti. Ne d...