Bazı anlar olur böyle dersiniz ki keşke Thor gelse. Çekiciyle yeri yarsa da biz de içine girsek. Ama maalesef filmlerde kalıyor bunlar.
"Kaan?" dedim sesimi yutmuş gibi. Valla refleksle oldu. Umarım sen de duymamışsındır Kaan.
Tam şu anda burada bunu konuşurken burada ne işin var? Sen hız mısın? Daha demin abimlerin yanındaydın bir anda buraya mı ışınlandın?
Ben kendi kendime söylenirken Betül sordu "Kaan mı?" diye. Gözlerimi hemen kaçırıp Betül'e cevap verdim.
"Hı hı."
Telefondan gülme sesi gelince kaşlarımı çattım.
"Tam da zamanını bulmuş desene."
Yine güldü.
"Betül markete gireceğim ben seni sonra ararım." diye hızlıca konuşup telefonu kapattım. Kusura bakma Betül bi de şu an senin gülmelerini dinleyemeyeceğim.
Telefonu kapattıktan sonra yavaşça cebime koyarken sanki önünde bariyer varmış da bariyer de benmişim ve benim çekilmemi bekliyormuş gibi hala olduğu yerde duran Kaan'a kısa bi bakış attım.
Bu çocuk niye sırıtıyor? Hayır yani komik bir şey mi var? Ayrıca bana niye bakıyor?
Lan yoksa konuşmayı mı duydu?!
Hayır ya duymamıştır, duymamıştır herhalde dimi? Hem duysa ne olacak ki ne dedim ben? Hoşlanıyor muyum dedim, başka ne dedim? Kıskanmaktan bahsettim.
Oh ne güzel. Bi ismini vermediğim kalmış.
Neyse Elif battı balık yan gider, en iyisi mi yine hiçbir şey yokmuş gibi davranmak.
'Deli taklidinden devam diyorsun.'
Aynen.
"Bir şey mi diyeceksin?"
Yani bu kadar beklediğine göre bi şey diyecek herhalde. Tabii beni hendek olarak görüp nasıl atlarım diye düşünmüyorsa.
"Yok." deyip elini cebine attığında daha bi ayar oldum çocuğa.
"Niye gülüyorsun o zaman bana bakıp? Komik bir şey mi yaptım?" diye pat diye söyledim yine. Diyorum size ağzımın ayarı yok.
Hiç istifini bozmayan Kaan rahat rahat cevap verdi.
"Özellikle sana bakmıyordum aslında, sadece birkaç bi şey duydum onlar güldürdü beni."
Hafifçe yutkunup biraz sessizce sordum. Gerginlikten sesim çıkmaz oldu.
"Benden mi?"
Ses gelmeyince yerinde durmayan gözlerimi ona çevirdim. E bu daha çok gülümsüyor. Yine gözlerimi kaçırdım. Ona bakmak bana iyi gelmiyordu. Da bu niye gülüyor hala?
Sabır testi yapar gibi cevap vermesini bekledim ve en sonunda bi cevap alabildim.
"Niye? Sen beni güldürecek bir şey mi söyledin?"
Sorduğu soruyla bi afalladım önce. Sonra bu konuşmayı başlattığım için kafamı taşlara vurasım geldi.
"Sanmıyorum." dedim konuyu kapatmak ister gibi. Ardından bir an önce onun yanından gitmek için devam ettim. "Neyse, beni ilgilendirmez zaten." deyip arkamı döndüm ve markete doğru ilerledim. Markete girmeden hemen önce ise onun muhtemelen duymadığımı düşüneceği kadar sessiz söylediği şeyi duymuştum.
"Keşke ilgilendirse."
Bunu duyduktan sonra nasıl istifimi bozmadan yoluma devam ettim bilmiyorum ama nihayet markete girebilmiştim. Yavaş yavaş ilerlerken aynı zamanda raflardaki şeylere bakıyordum. Aslında alacağım şey belliydi kafamda ama markette gezinmeyi seviyorum sanırım. Özellikle haftalık olarak gelen böyle oyuncaklar falan olur ya, hani saçma sapan olduğunu düşündüğümüz ama eğlenceli olan şeyler. Yani bence öyleler. Heh işte onlara bakıp inceleyip sonra da gülmek çok eğlenceliydi.
Bence yani.
Şimdi de öyle yapıyordum. Gördüğüm tuhaf aletleri alıp inceliyor sonra da gülüp yerine bırakıyordum. Biraz böyle devam ettikten sonra nihayet içeceklerin olduğu yere gelmiştim. Bir sürü içecek arasından sanki üstüme zimmetliymiş gibi yine limonlu soda aldım. Soda da bilin bakalım hangi markaydı. Kaan'ın ırmak kenarında verdiği sodanın markası. E tabii bu aklıma gelince doğal olarak Kaan da aklıma gelmişti. Kaan aklıma gelince o kızla olan samimiyeti de aklıma gelmişti. Bunu düşününce de benim sinir katsayısı yine oynamaya başlamıştı.
Sabır Allah'ım sabır.
Sinirle sodayı aldığım yere geri bıraktım ve abimle Hamza'nın sevdiği sodaları aldım. Abim elmalı olanları daha çok severdi, Hamza ise sade takılırdı. Bence Hamza cool olmaya çalışıyor yoksa sade soda o kadar güzel değil, yani en azından limonlu olanına göre.
Onlarınkini aldıktan sonra kendime de abime uyup elmalı aldım. Ardından da kasaya gidip ödeme yaptım. Aldıklarımı poşete koyarken kasaya biri daha geldi. Kaan olduğunu anladığımda hiç ona bakmayıp aldıklarımla beraber hızlıca marketten çıktım. Ne kadar hızlı olursam aramızda o kadar mesafe olurdu ama koşarsam da biraz saçmalamış olurdum sanırım. Neyse çok abartmadan hızlı yürümeye devam.
Biraz ilerledikten sonra yaklaşan adım sesleriyle birinin bana yaklaştığını fark etmiştim. Kaan sanırım biraz koşup bana yetişmeyi başarmıştı. Göz ucuyla o tarafa bakıp yoluma devam ederken ben o konuşmayı tercih etmişti.
"Limonlu sodayı daha çok seviyorsun sanıyordum."
Ona dönmeden yürümeye devam ettim.
"Öyle zaten." derken sesimin bu kadar soğuk çıkacağını bilmiyordum.
"Limonlu olanı almamışsın ama?"
Ben sussun diye kısa cevap veriyorum bu çocuk aynı enerjiyle sormaya devam ediyor.
"Evet." dedim yine kısa kesip. İnsanları terslemeyi de kırmayı da sevmiyordum onun için kısa cevap vermek tercihimdi böyle anlarda.
"Neden?"
Ama bu çocuk istiyor yani. Gel beni tersle ben de susayım diyor bildiğin. Şeytan diyor sana ne be git yoluna, de varsın gitsin yoluna. Sen de rahatla ben de.
Ama işte şeytan diyor.
"Artık iyi şeyler hatırlatmıyor da ondan." dedim yine aynı tonda. Kısa bir sessizlikten sonra Kaan biraz daha durgun sesiyle sordu.
"Niye ki?"
Sesinin bi cümlemle değişmesi tuhafıma gidince anlık ona baktım. Bir elinde poşet vardı diğeri ise cebindeydi. Önüne bakarak yürüyordu.
Nedense bütün sinirim uçup gitmişti. Bi acayip hallerim var benim de ya. İyice tuhaflaştım.
"Boş ver." dedim biraz daha sakin sesimle. Sonra daha bi şey demedim. Biraz öyle sessizce yürüdükten sonra Kaan'ın yine sesini duydum. Ama duymasaydım daha mı iyi olurdu onu bilmiyorum.
"Benim yüzümden mi?"
**
Selamünaleyküm.
Bi bölüm daha bitti bakalım.
Nasılsınız, yaz nasıl gidiyor?
Umarım güzel geçiyordur ve mutlusunuzdur.
Bölümü biraz tereddütle attım. Bilmiyorum bi garip geldi bana. Umarım beğenirsiniz.
Hikayeyle ilgili veya değil sorularınız sorunlarınız olursa ben buralardayım. Elimden geldiğince...
Kendinize iyi bakın.
Allah'a emanet olun.
Seviliyorsunuzzzzz.
💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dar Kafa
HumorŞu an sap gibi kalmıştım gerçekten. Neyse canım. Başa gelen çekilir. Yapacak bir şey yok, mecbur ıslanacağız. Gidebildiğim yere kadar kaldırımın yağmur gelmeyen yerlerinden ilerledim. O da işte beş on metre falan. Artık ıslanma vakti gelmişti. Ne d...