Yüzümde istemsiz bi gülücük oluşurken notu bir kez daha okuyup cebime koydum. Demek öyle...
İçimde oluşan istemsiz mutluluk yüzümün gülmesine sebep olurken aklımdaki düşünceleri toparlamaya çalıştım. Daha sonra ele almak üzere bu konuyu bi kenara bıraktım.
Okuldan çıkınca doğruca eve gittim. Maç yaklaşık bir saat sonra başlayacaktı. Hemen üzerimi çıkarıp abdest aldım. İkindi namazını kıldığım gibi mutfağa gidip dün akşamdan hazırladığım limonatayı bir litrelik su kabının içine doldurdum. Dolaptan aldığım elmaları doğrayıp küçük saklama kabına koydum. Yanına da biraz muz doğramıştım. Küçük bir şişe de su aldıktan sonra hepsini pez bir poşete koyup içine çatal ve karton bardak da koydum. Sonra odama koşup üstümü giyindim. Kahverengi sade ve bol elbisemi giyip üstüne bej rengindeki eşarbımı bağladım. Bu elbiseyi çok seviyordum. Çok boldu ve içinde inanılmaz rahat hareket ediliyordu. Üstelik çok da ferahtı.
Hazırlandıktan sonra mutfağa gidip bez poşeti aldım. İçine birkaç tane de yara bandı koyup doğruca kapalı halısahaya gittim.
İçeri girdiğimde takımlar sahada ısınma hareketleri yapıyorlardı. Onlara göz gezdirdiğimde abimi gördüm. Takım arkadaşlarını etrafında toplamış onlara yapacakları hareketleri gösteriyordu. Gözleri beni bulduğunda gülümseyip göz kırptı.
Ben de gülümeyip seyircilerin oturacakları yere geçtim. Çok dolu değildi. Ama az da sayılmazlardı. Kızlar üstlere çıkmışlardı. Yanlarında da üç kişilik boşluk vardı. Oraya gidip onlara en uzak olanına oturdum. Poşeti de yanıma koyup abimi izlemeye başladım.
Az sonra hoparlörlerden bi adamın sesi geldi.
"Maç 10 dakika sonra başlayacak."
Tüm oyuncular bulundukları yerden gidip sahadan ayrıldılar. Sanırım son hazırlıklarını yapacaklardı.
Yaklaşık on dakika sonra iki takım da sahaya geldi. Herkes pozisyonunu aldığında hocanın düdüğüyle maç başladı.
Abim orta sahada oynarken bizim okulun takımından birkaç kişiye baktım. Kaleci yine aynıydı, Burak. Orta sahada olanlardan ikisini pek gördüğüm söylenemezdi. Ama diğeri tanıdıktı. Yüzünü görsem anlayacaktım.
Bir süre oynadıklarında sonunda yüzünü dönmüştü. Evet doğruymuş. O çocuk Kaan'mış.
Maç normal bir hızla devam ederken top abimlerin kalesine yaklaştı. Kaan hızla oraya koşarken abim de topun peşindeydi. İlk topu yakalayan Kaan olmuştu ama abim usta bir çalımla ayağından aldı topu. Abim bizim okul takımının kalesine doğru ilerlerken orta sahada olan diğer iki kişiyi atlattı. Aynı hızla kaleye yaklaştığında Kaan yetişip önüne geçti. Uzun bir çalışmadan sonra Kaan topu alamasa da karşı kaleye doğru göndermişti. Boşta kalan topu abimlerin takımından biri aldı. Fakat bizim okul çok ilerlemesine müsade vermedi. Kaan abimlerin kalesine doğru ilerlediğinde bizim okulun takımındaki çocuk topu Kaan'a gönderdi. Zaten önü açık olan Kaan topu aldığı gibi kaleye gönderdi. Kaleye tam 90'dan giren topla beraber türbinlerde "Goool!" sesi yükselirken bir taraftan da itiraz sesleri geliyordu.
"Ofsayt!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dar Kafa
HumorŞu an sap gibi kalmıştım gerçekten. Neyse canım. Başa gelen çekilir. Yapacak bir şey yok, mecbur ıslanacağız. Gidebildiğim yere kadar kaldırımın yağmur gelmeyen yerlerinden ilerledim. O da işte beş on metre falan. Artık ıslanma vakti gelmişti. Ne d...