"Ya ben dedim dimi ona teneffüste gel al şemsiyeni diye. Niye gelmedi? Allah'ım ya. Dayak istiyor."
Evet yine bir öğlen arasıydı ve yine ben Betül'ün başının etini yiyordum.
"Hayır gelmeyeceksen söyle bari beklememeyim seni dimi?"
Betül elleriyle başını ovduktan sonra seslice nefesini verdi.
"Seninle evlenecek adama Allah sabır versin Elif."
Betül'e kötü bakışlarımı gönderirken kollarımı birbirine bağlayıp sağ tarafa döndüm.
"Ayıp ya. Ben gelmişim burada derdimi anlatıyorum senin dediğine bak."
Betül bana göz devirdikten sonra sakince kobuşmaya başladı.
"Ya arkadaşım ne derdi Allah'ını seversen? Çocuğu hepi topu on dakika beklemişsin o da gelmemiş olan bu. Bir topa tutmadığın kaldı yahu."
"Ya bana ne? Zaten şemsiyeyi de zorla verdi. Bende kaldı. Gelsin alsın Allah Allah."
"Elifciğim canım arkadaşım, belki işi vardı gelemedi, belki başka bir şey oldu. Hayır yani çocuk sana geleceğim de dememiş ki sözünü tutmamış desem. Sen söyleyip gitmişsin o bir cevap vermeden."
Betül yine haklı haklı konuşunca önüme dönüp somurttum.
"Hem sen niye taktın ki buna bu kadar? Gelmesin, ne olacak?"
Betül'ün konuşmasıyla içimde muhasebe yaşıyordum ki sebep aklıma geldi.
"Niye olacak şemsiye bende kaldı."
"Kalsın. Çok isterse gelir ister zaten. At dolaba dursun."
Betül'ün basit çözümleri niye bu kadar mantıklıydı ki?
Puflayıp kafamı bir saniyeliğine oturduğumuz masaya gömdüm. Kafamı kaldırıp konuştum.
"Haklısın, niye bu kadar taktıysam..."
Sonra aklıma koridordaki konuşma geldi.
"Ya Betül ben sana asıl meseleyi anlatmadım." deyip masaya eğildim. Betül dinlerken devam ettim. "O bana ne dedi biliyor musun?"
"Ne dedi?" dedi Betül merakla.
"Dar kafa."
"Ne?"
"Dar kafa dedi işte."
"İyi de ne alaka?"
"Ya şey oldu. İşte bir şey oldu o da bana dar kafa dedi. Neyse o önemli değil de ben şey diyecektim. Benim dolaba gelen ilk kağıdı hatırlıyor musun?"
Betül birkaç saniye düşündükten sonra hatırlayıp kaşlarını kaldırarak bana baktı.
"Tam bir dar kafasın... Yani sen şimdi diyorsun ki bu o?"
Kafamı salladığımda Betül biraz düşünüp bana baktı.
"Cık. Bu iş yatar kızım." dedi net bir şekilde.
"Niye ya?"
"Elif bunu diyen çok. Hatırlarsan bir ara bizim sınıfta da deniyordu."
Biraz düşününce aklıma geldi. Sahi bunu diyen çoktu ve hala tek tük çıkıyor işte. O zaman sahiden bu iş yatar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dar Kafa
HumorŞu an sap gibi kalmıştım gerçekten. Neyse canım. Başa gelen çekilir. Yapacak bir şey yok, mecbur ıslanacağız. Gidebildiğim yere kadar kaldırımın yağmur gelmeyen yerlerinden ilerledim. O da işte beş on metre falan. Artık ıslanma vakti gelmişti. Ne d...