Çok güzel. Gerçekten harika! Daha öğlen Betül'le ne konuşmuştuk şimdi hocanın benden istediği şeye bakın. Şimdi nasıl gideceğim ben onun yanına.
Mustafa hoca benim konuşmama çok fırsat vermeden sınıftan çıkmıştı. Bense gergince ayakta bekliyordum.
Unut Elif unut unut. Öyle bir şey yoktur. Betül yanlış anlamıştır. Boşuna geriliyorsun şuan. Bi dur bi sakin ol bi rahatla ya. Sadece gideceksin haber vereceksin ve geleceksin, bu kadar. Abartma yani ortada bir şey yok.
Bu saçma gerginliğe son verip derin bir nefes aldım ve cesaretimi toplayıp sınıftan çıktım. Bence de abartmaya gerek yoktu. Yüzümdeki ifadeyi düz bir hale getirdim ve doğruca onun olduğu sınıfa gittim. Kapısı açık olan sınıfa uzaktan bi göz atıp kapıya yaklaştım. Hala onu göremeyince kafamı uzatıp içeriye baktım.
Cam kenarında ve en arka sırada oturuyordu. Kafasını sağ kolunun üstüne koymuş benim olduğum yerin tersine yani cama dönmüş bi şekilde duruyordu. Hareket etmediğine göre muhtemelen uyuyordu. Oralarda da kimse yoktu ki canım onlara çağırtayım. Hepsi kendi aleminde başka yerlerdeydi. Ortamın yabancılığından ötürü gerilsem de sınıfa girdim. Hiç kimse beni takmazken ben yavaşça onun yanına gittim. Sırasının tam önünde durup seslendim.
"Şey, bi baksana."
Beni duymamış olacak ki hareket etmedi.
"Duymuyor musun beni?"
Yine çıt yoktu. Tam yine sesleniyordum ki bi çocuk yanıma geldi.
"Bir şey mi oldu?"
Bu çocuğu biliyorum ben. Heh şey işte, Burak. Bunlar aynı sınıfta mıymış?
"Mustafa hoca bir şeyi haber vermemi istedi de, ondan geldim ama duymuyor." diye kısaca özetlediğimde yaklaştı.
"Uyanmıyor mu? Ben şimdi uyandırırım onu." deyip Kaan'ın ensesine bi tane vurdu. Çıkan sesle beraber Kaan'ın da sesini duyduk.
"Ahh, ne oluyor lan?"
Kaan aniden başını kaldırıp ilk önce Burak'ı gördüğünde "Ulan..." deyip ayaklanıyordu ki beni fark etti.
"Dar kafa?"
Heh! Tam diyecek yeri buldun, çok güzel. Yahu ben sana niye bir şey anlatamıyorum?
"Ne dar kafası ya?" dedi Burak Kaan'ın tepkisine şaşırırken. Kaan galiba ne dediğini fark ettiğinde elini ensesine attı.
"Şey kusura bakma, ben öyle birden görünce..." deyip durdu. Sonra merakla devam etti. "Sen niye geldin buraya?"
Burak Kaan'ın kendisini takmadığını anlamış olacak ki "Te Allah'ım ya." deyip yanımızdan ayrıldı ve Kaan'ın iki ilerisindeki sıraya, yani cam kenarındaki üçüncü sıraya oturdu. Bense bana hala şaşkınlıkla bakan Kaan'ı bekletmemek adına hızlıca cevap verdim. Tabii gözlerimi yüzünden uzak tutmaya çalışarak.
"Şey biz hani resim yarışmasına katılmıştık ya, işte onun sonuçları açıklanmış. Bizim resim de ilde birinci olmuş, o yüzden ödül törenine gitmemiz lazımmış. Yarın sabah hazır ol yani. Mustafa hoca sana haber vermemi istedi." diye bi solukta söyledim hepsini. Oh be...
Kaşlarını kaldırıp şaşkınca bana baktığında yine gözlerimi kaçırdım.
"Gerçekten mi? Birinci mi olmuşuz?"
Hızla başımı salladım.
"Evet, neyse ben gideyim yarın sabah hazır olursun." deyip yanından ayrıldım. Düşüncem her ne kadar sınıftan çabucak gitmek yönünde olsa da işler pek öyle ilerlememişti. Çünkü Burak'ın oturduğu sırada bir şey fark ettim. Kitaplar defterler vardı ve sırası baya karışıktı. Ama benim dikkatimi çeken şey defterlerin en altındaki kağıt olmuştu. Çünkü o kağıt benim dolaba koyduğum kağıda çok benziyordu. Gözlerim kocaman olurken onun yanından yavaş geçip kağıdın benim olup olmadığını anlamaya çalıştım. Çok belli olmuyordu ama görünen kısmıyla benim kağıdıma çok benziyordu. Bir an duraksar gibi olmuştum ki onun sesini duymamla beraber arkama döndüm.
"Şey ben kaçta hazır olacağımızı soracaktım da." deyince boş boş ona baktım.
"Neye kaçta hazır olacağız?"
Kaan kaşlarını çatmıştı ama benimkiler de öyleydi.
"Dedin ya yarın sabah hazır ol diye. Ödül töreni için."
Bir anda beynimde şimşek çakmıştı. Hatırladığımda elimle alnımı ovdum biraz.
"Ha evet, kusura bakma aklım başka yere gitmiş. Şey, hoca saat söylemedi istersen sorarsın."
Başını onaylar bi şekilde salladığında önüme dönüp az önce gördüğüm kağıda bi bakış attım ve hızla sınıftan çıktım. O kağıt benim yazdığım mıydı? Yazımız çok benziyordu. Kağıt da benim verdiğim gibi büyüktü. Allah'ım yoksa bu kimliği belirsiz kişi Burak mı? O mu yazdı bunca zaman? Ama neden?
Hızlı adımlarla dolabıma gittim. El çabukluğuyla kilidi açıp içine baktım. Benim kağıdım yoktu. Alınmıştı. Ama onun yerine yine siyah bi not kağıdı vardı.
"Ben cevap vereceğini bile düşünmezken bu kadar özenli anlatman beni çok mutlu etti öncelikle. Ama benim bi derdim var. Açık konuşmak gerekirse çok temiz olan birini seviyorum. Ama onun kadar temiz miyim bilmiyorum. Olabilir miyim onu da bilmiyorum ama olmak istiyorum. Lütfen bana bi yol göster. Onun bana nasip olması için ne yapmam lazım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dar Kafa
ЮморŞu an sap gibi kalmıştım gerçekten. Neyse canım. Başa gelen çekilir. Yapacak bir şey yok, mecbur ıslanacağız. Gidebildiğim yere kadar kaldırımın yağmur gelmeyen yerlerinden ilerledim. O da işte beş on metre falan. Artık ıslanma vakti gelmişti. Ne d...