Buyur bir de buradan bak.
Abime bu konuyu nasıl ve ne şekil anlatmalıydım bilmiyordum ama anlatmam şart gibi gözüküyordu.
"Ben odadayım, siz konuşun isterseniz."
Annem de pası bana attığına göre hadi hayırlısı diyelim. Gazamız mübarek olsun.
Annem odadan çıkarken abim sandalyeyi çekip karşıma oturdu.
Bu arada konudan bağımsız abim polis oldu. Öyle, bilgi.
"Kim o?" diye ismini ver işini halledeyim der gibi sorduğu soru şahsen beni gerdi.
"Kim kim abi?"
Bazen salağa yatmak işe yarıyordu. Ama sanırım bu sefer değil.
"Lafı uzatma da kim olduğunu söyle."
"Ne yapacaksın?"
"Ne demek ne yapacaksın? Düğün günü öğrenmeyeceğim herhalde herifin kim olduğunu!"
"Sakin olacaksın yani?"
"Bilmem. Sakin olmam için bi sebep var mı?"
"Sakin olmaman için yok."
"Elif uzatma da söyle bak sinirlenmeyeceksem de sinirleneceğim."
"Tamam ya söylüyorum."
"Söyle kim?"
"Kaan Mert."
Birkaç saniye düşündü.
"O kim?"
Eyvah. Sanırım onunla ilgili anıları hep silmiş.
"Hatırlarsın belki. Bizim liseden, futbol takım kaptanıydı hani. Sizin okulla maç yapmışlardı. Hatta siz ilk önce atışıp sonra barışmıştınız. Bi ofsayt meselesi dönmüştü. Hatırladın mı?"
Abim biraz düşünüp sandalyesinin arkasına yaslaslanırken ben de tepkisini ölçmeye çalışıyordum.
Abim hafif hafif çıkmış sakalarını sıvazlarken konuştu.
"Hani gol oldu demişlerdi, bu kendi demişti ofsayt diye. Sonra tenis falan da oynamıştık. Hatta bunun kardeşi beni yenmişti. O mu?"
Artık Azize'nin teniste onu yenmesi içine nasıl dert olduysa hala unutamamış. Gel de gülme şimdi.
"Evet abi, Azize'ydi o seni yenen."
"Ne gülüyorsun kız?"
Abimin ciddi sorduğu sorusu beni daha çok güldürdü.
"Abi nasıl dert ettiysen hala unutamamışsın o yenilgiyi."
Başını kaşıyıp daha çok yaslandı geriye.
"Unutamadım değil unutmadım. İnsan her zaman bulamıyor sağlam rakip kızım. Ne yapalım?"
Abimin bu kadar rahat konuşması beni çok şaşırtmıştı aslında. Ne bileyim köpürür falan sanmıştım sevdiğim biri olduğunu öğrendiğinde. Bakalım, ne çıkacaktı bunun altından.
"İstanbul'da değil mi onlar?"
Allah Allah bu detayı da hatırlıyor.
"Evet abi?"
Abim derin bir nefes aldı verdi. Sonra yaslandığı yerden doğrulup biraz öne eğildi.
"Biliyorum ben."
Tövbe bismillah.
"Neyi?"
"Hamza da biliyor hatta."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dar Kafa
HumorŞu an sap gibi kalmıştım gerçekten. Neyse canım. Başa gelen çekilir. Yapacak bir şey yok, mecbur ıslanacağız. Gidebildiğim yere kadar kaldırımın yağmur gelmeyen yerlerinden ilerledim. O da işte beş on metre falan. Artık ıslanma vakti gelmişti. Ne d...