Buranın penceresi falan yok mu? Hayır yani nefes almak bu kadar zor olmamalı da ondan soruyorum. Aslında büyük lokma bir şey de yemedim ama yutkunmak yine de zor geliyor onu da anlamadım. Bir de gözlerimi hareket ettiremiyorum, sabitlendi kaldı orada. Sanırım abimler fark etmeden gözlerimi çeksem iyi olacak ama keşke yapabilsem.
"Elif?"
Abimin seslenmesiyle birlikte kasılmaktan robot olan vücudumu hareket ettirip yerdeki topu aldım. Sonra abime bakıp Hamza'ya döndüm.
"Hamza sen geç istersen."
İkisi de bu hareketimi tuhaf bulmuş olacak ki bana garip garip baktılar.
"Niye kızım oynuyorduk işte."
Abime topla raketi masaya koyarken cevap verdim.
"Abi sonuç aşağı yukarı belli zaten." devam etmeme fırsat vermeden konuştu.
"Pes ediyorsun yani?"
Ona şöyle bi bakıp cevap verdim yine.
"Turnuvaya çıkmadım ya abi eğlencesine oynuyoruz sonuçta. Hem benim dikkatim çok dağıldı zaten istesem de düzgün oynayamam. Siz oynayın, ben de bi markete gideyim. Olur mu?"
Abim bu yaptığımı garipsese de "Sen bilirsin." deyip kısa kesti. Gerçi yalnız olsak geçmediği dalga kalmazdı muhtemelen ama işte başkaları da vardı. Hamza ise bir şeyler anlamış gibi bana bakıyordu ama ne anladı Allah bilir.
Abimin onaylamasıyla beraber bütün dikkatimi bozan ikiliye hiç bakmadan küçük kol çantamı alıp bulunduğumuz odadan çıktım. Ardından merdivenleri seri biçimde çıkıp hızla kapıya ulaştım. Kapıdan çıktığım gibi de derin bir nefes aldım.
"Allah'ım ne oluyor bana?"
Yerimde duramayıp yürümeye devam ettim. Buraya yakın bi bakkal vardı aslında ama yakın bi yere gidersem şu üstümdeki gerginliği atamayacak gibi hissediyordum. O yüzden en iyisi uzaktaki markete gitmekti.
Üzerimdeki bu gerginlik bu sinir ne bileyim belki öfke veya kızgınlık ya da her neyse gerçekten kötü hissettiriyordu. Yani bilmiyorum neye kızdım ki ben şimdi ya da niye kızdım? Niye içim içime sığmıyor veya nefes alırken neden göğsüm sıkışıyormuş gibi hissediyorum. Niye Kaan'la o kızın samimi halleri beni bu kadar rahatsız etti? Niye kolunu omzuna atmasına bu kadar bozuldum ki ben? Ne alaka yani ben onun neyiyim ki bu kadar kötü hissediyorum? Hayır yani bana ne oluyor? İyice saçmaladım ya!
"Af Allah'ım ya!"
Sinirden kendimi yiyip bitirmek üzereydim. Sadece onları öyle görmem değil bu şekilde hissediyor olmam da beni sinirlendirmişti. Ben niye böyle hissediyordum?
Ne yapacağımı bilemeyince aklıma Betül geldi. Yani bu olanları en detaylı anlattığım oydu sonuçta. Belki bi akıl verir ya da ne bileyim içimi rahatlatacak bir şey söyler diye onu aramak istedim. Cebimden çıkardığım telefonu hızlıca tuşlayıp hemen onu aradım. Çaldı, çaldı, çaldı ama cevap veren olmadı. Bir kez daha aradım ama yine cevap vermemişti. Moralim biraz daha bozulurken telefonu cebime koydum. Sonra aklıma bir şey dank etti.
Benim bana her zaman müsait bir arkadaş bulmam imkansızdı ama ben bana her zaman müsait bir Rabbim olduğunu unutmuştum maalesef.
Bu düşünce aklıma düşünce hızlı yürüyüşüm yavaşlamış ve bi nebze olsun rahatlamıştım. Niye kendimi böyle bir çıkmazda yalnız bırakıyordum ki?
Bulunduğum kaldırımda adımlarımı iyice yavaşlatıp ellerimi cebime koydum. Sanırım en iyi derman inşirahtı. Başladım içimden inşirah suresini okumaya. Sonra anlamını da düşündüm. Ve biraz olsun iyi gelmişti bu. Üzerimdeki gerginlik biraz azaldığında adımlarımı normal hızda ilerletmeye başladım, en azından ilk sinirimi atmıştım.
Yürümeye devam ederken telefonum çaldı. Cebimden çıkarıp cevap verdim hemen, Betül'dü.
"Alo?"
"Elif beni aramışsın?" dedi Betül meraklı sesiyle.
"Evet ama işin varsa sonra konuşabiliriz."
"Yok ya yeni bitti, zaten öyle dönebildim. Bir şey mi oldu?"
Somurtup önümdeki kaldırım taşlarına baktım.
"Sanırım."
"Sanırım derken?" dedi Betül anlamamış gibi. "Oldu mu olmadı mı?"
Yürürken kaldırımın kenarındaki taşlardan yürümeye çalışmıyordum bile düşünün ne kadar canım sıkkın.
"Bilmiyorum Betül oldu galiba. Ya aslında büyük bi şey yok ben abartıyorum."
"Kızım." dedi Betül halbuki ben onun kızı değildim. "Abartacak kadar konuşmadık. Anlatırsan anlayacağım. Gerçi genel hattıyla mevzu belli ama..."
"Nasıl belli? Ya bi sanırım dedim sadece ne dedim? Ne anladın hemen?" dedim telaşla. Bu kız üzerime kamera falan mı taktı ne yaptı?
"Ben anlarım. Birazdan Kaan'ı anlatmayacaksan ben de bir şey bilmiyorum."
"Sanki yatıp kalkıp sana Kaan'ı anlatıyormuşum gibi konuşman yok mu?" dedim sitem ederek. Bu kız beni deli edecek o olacak en son.
'Sanki değilmişsin gibi...'
"Neyse neyse, anlat sen ne oldu." diyen Betül'e sıkıntıyla nefes alıp verdikten sonra anlattım.
Betül'ün lafımı kesmeden duramadığı bir konuşmadan sonra, sanki çok uzun bi şey anlatmışım gibi, nihayet olanı anlatmıştım. Şimdi ise Betül'ün kafasında analiz yapma aşamasındaydık. Yani bu kısımda benim susmam gerekiyordu.
"Şu kadar uzak yolu ben bitirdim sen düşünmeyi bitiremedin Betül."
Evet ama susmazsam ne yapabilir ki?
"Patlama iki dakika."
Markete ulaşmama dakikalar belki saniyeler kalmıştı. Hadi Betül sen yaparsın. Neden markete girmeden söylemesi gerektiğini bilmiyorum sadece öyle. Bu bir yarış ve onun bu yarışı kazanması gerekiyor. Hadi Betül.
"Kızım." dedi yine Betül. Sanırım ona kızı olmadığımı söylemeliyim. "Sen baya ufak çaplı bi kriz geçirmişsin."
"Ne krizi ya?" dedim olduğum yerde dururken. Kriz nereden çıktı?
"Kıskanmışsın yani bunu da benim mi söylemem lazım?"
Gözlerim bir anda fal taşı gibi olurken ister istemez yutkundum. Bunu düşüncelerimden biraz anlamıştım ama kendi kendime bile söyleyememişken başkasından duymak... Allah'ım sana geliyorum galiba.
"Yavaş gel Betül, ne kıskanması?"
Betül sabır çeker gibi cevap verdi.
"Bak güzel arkadaşım, kendi inandığın şeye başkalarına inanmıyormuşsun gibi yansıtman senin inandığın gerçeğini de senin inandığını bizim bilmemizi de değiştirmiyor."
Ne dedin gülüm?
"Ne anlatıyorsun Betül?"
Betül yine ve yine sabır çeker gibi cevap verdi bana.
"Yani kısacası diyorum ki Elif, sadece Kaan senden değil sen de Kaan'dan hoşlanıyorsun."
Betül'ün dedikleriyle birlikte beyin fonksiyonlarımı yitirmiş gibi yerdeki taşa bakakaldım.
"Hoşlanıyor muyum?" diye sessizce konuştuğumda yaklaşan ayak sesleriyle beraber başımı o tarafa çevirdim. Ve aklımı da kalbimi de allak bullak eden o çocuğu gördüm yine.
**
Battı balık yan gider. :D
Kaan'a dertli diyorduk ama Elif'in de artık ondan aşağı kalır yanı yok gibi.
Bölüm nasıldı, beğendiniz mi?
Beklettiğim kadar çok yayınlamaya çalışacağım.
Kendinize çok iyi bakın.
Allah'a emanet olun...
💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dar Kafa
HumorŞu an sap gibi kalmıştım gerçekten. Neyse canım. Başa gelen çekilir. Yapacak bir şey yok, mecbur ıslanacağız. Gidebildiğim yere kadar kaldırımın yağmur gelmeyen yerlerinden ilerledim. O da işte beş on metre falan. Artık ıslanma vakti gelmişti. Ne d...