"...."
"Artık aklın başına geldiğine göre, seni mümkün olan en kısa sürede saraya götüreceğim."
"Hayır, geri dönmeyeceğim." Aran başını soğuk bir şekilde çevirdi. "Saray artık benim ait olduğum yer değil. Gerisi sana kalmış, ister tahtı alırsın ister uygun birine devredersin. Zaten hiçbir zaman bana göre bir yer olmadı."
Bu daha önce de bildiği bir gerçekti ama bunu kabul etmek için artık çok geçti. Aran sonunda içinde kalan tüm duyguları bir kenara bırakmıştı. Katlanılamayacak kadar aptalca olan her şeyde tökezlemesi doğaldı. Bunu çok uzun zamandır görmezden geliyordu. Her ne kadar acı olsa da, bırakması rahatlatıcıydı.
"Majesteleri için bir pozisyon bu. Kimse bu niteliklere sahip değil."
"Kimse benden daha az nitelikli değil. Eğer sen olmasaydın, en başta o tahta oturmak zorunda kalmazdım. Şimdi de muhtemelen benden daha niteliksiz kimse yoktur. Tahtı bırakıp kaçtığım andan itibaren bir imparator olarak ölmüş sayılırım."
"Neden böyle şeyler söylüyorsun? Bir isyan çıktığında, hükümdarın kaçması doğaldır. Endişelenecek bir şey yok. Yemin ederim her şeyi eski haline getireceğim."
Enoch aynı anda hem yemin etti hem de yalvardı. Ama yalvardığı anda bile kibirliydi. Aran acı acı gülümsedi. Şimdi düşününce, dünyayı bilmeyen o değil, Enoch'tu. Kendi çabasının bile düzeltemeyeceği şeyler olduğunu bilmiyor gibiydi.
"Sana söyledim. Hiçbir şey geri alınamaz."
"Geri alınabilir. Geri alınacaktır."
Enoch kendinden emindi. Yeteneği ve şansı vardı. Ailesi öldüğünde bile hayatta kalmış, batı sınırından yara almadan dönmüş, gücü yeniden kazanmış ve hatta intikam almayı başarmıştı. Yani bu sefer de başarabilirdi.
"Neyi geri almak istiyorsun?"
"Majestelerinin ihtişamı..."
Enoch sanki bunu bekliyormuş gibi cevap vermek üzereydi. Ama birden durdu. İhtişam mı? O hiçbir zaman ihtişamlı bir imparator olmamıştı, tek bir an için bile. Onu güçsüz bir imparator yapan kendisiydi ve bunu herkesten daha iyi biliyordu. Şimdi bunun hakkında konuşmak bir aldatmacaydı.
Asıl geri almak istediği şey Aran'ın kalbiydi. Neden geri almak istiyordu? Nereye geri dönmek istiyordu? Belki de ilk tanıştıkları zamana, en azından onun imparator olmasından öncesine. Endişelenmeden gülümseyen ve ona aşkını fısıldayan genç Aran'a geri dönmek istiyordu.
"Peki, başlangıçta bir ihtişam olmasa bile, bunu geri alarak ne yapmak istiyorsun?"
"Majestelerine şanını geri vermek istiyorum ve bu şekilde onun yanında olmak istiyorum..."
Enoch kuru tükürüğünü yuttu. Ama bakışları Aran'ın yüzünde sabit kaldı. Gözleri daha da çukur görünüyordu, sivri burnu ve aşağıya dönmüş dudakları. Dokunaklı olmayan tek bir yer bile yoktu. Hâlâ onu dudaklarından öpmek istiyordu. Gerisini zar zor konuşabildi.
"Sadece böyle Majestelerinin yanında olmak istiyorum."
Bu sözler ağzından çıktığı anda gerçek duygularını fark etti. Bu şekilde Aran'ın yanında kalmak istiyordu. Onu seviyordu. Ve bunu ona söylememeye dayanamıyordu.
"Nefret ediyorum bundan. Hiçbir şeyin geri alınmasını istemiyorum. Sizin yanınızda olmak istemiyorum Büyük Dük," diye cevap verdi Aran ürpererek. Ondan nefret ediyordu. Zamanı geri alabilseydi, onu hiç tanımadığı günlere geri dönmeyi tercih ederdi. Onu bir daha asla görmek istemiyor ve sonsuza dek bir yabancı olarak kalmak istiyordu.
"Benim ailem senin aileni öldürdü. Onların çocukları da seni öldürmeye çalıştı."
"Bunun bir önemi yok."
"İntikam almak istiyorsan..."
Aran'ın söylediği sözler Enoch'un yüzünün sertleşmesine neden oldu. Aran onun bakışlarından kaçmadı. Derin bir nefes aldıktan sonra yavaşça konuştu.
"Eğer intikamını tamamlamak istiyorsan, sadece beni öldür. O zaman her şey bitmiş olacak. Bu kadar zahmete girmene gerek yok."
"İntikam çoktan bitti. Herkes günahlarının bedelini ödedi. Geriye hiçbir şey kalmadı."
Enoch'un sesi sakindi ama gözleri daha önce hiç olmadığı kadar titriyordu.
"Bana yalan atma Bünyaminnn."
"Bana inanman gerekmiyor. Kalbim hep aynı kalacak."
"Yani beni saraya geri götürüyorsun?"
"Majestelerinin olduğu yer orası."
Birlikte olmaları için iyi bir neden yoktu. Aran, yaşadıkları birçok deneyim sayesinde bunu çoktan fark etmişti. Enoch sadece onu değil, yaralarını da görmezden gelmeye karar vermiş gibiydi.
Nasıl hissediyordu?
Bu sırada Enoch dürtülerini kontrol edemeyerek onun elini çekti ve onu öptü.
"İstemiyorum. Gitmeyeceğim."
"Sorun değil, Majesteleri. Gelecekte sizden hiçbir şey istemeyeceğim."
"Gitmiyorum dedim!"
Tekrarlayan konuşmalardan bıkan Aran sonunda çığlık attı ve adamın elini itti. Buradan sonra tekrar saraya dönmek zorundaydı. Bundan sonra her şey kendini tekrar edecekti. Bir parazit gibi ona yapışacak, onun şiddetine katlanacak ve sürekli arkasını kollayacaktı. Düşüncesi bile dehşet vericiydi ve vücudunu titretiyordu. Artık bu şekilde yaşayamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Your Majesty, I Want You (NOVEL ÇEVİRİ)
Исторические романыİmparatorluğun 17. İmparatoru bir kadındı. Roark Dükü sayesinde kardeşlerine karşı tahta geçebildi. "Majesteleri, isteğinizi yerine getirmeye hazırım." O, imparatorun sadık destekçisiydi ve her soylu, emriyle başlarını eğip kuyruklarını sallardı...