Enoch kıpırdamadan durdu ve sanki ona hayranmış gibi baktı.
"Seni böyle giysiler içinde görmek çok güzel. İlk tanıştığımızda bir çocuk gibi görünüyordun."
Enoch, kir içinde ona bakan arsız yüzü hatırladı.
Zorla yüzünü tutup kendisine bakmasını sağlayarak o günün izlerini bulmaya çalışmıştı.
Aran biraz şaşırmıştı. Enoch'un o günü hatırlayacağını bilmiyordu. Pek de ağırbaşlı bir ilk buluşma değildi, bu yüzden biraz utandı.
"Unutacağımı düşünmemiştim ama..." Aran acıyla cevap verdi.
"Her neyse, nişanlımla ilk tanıştığım gündü ve sen beklediğimden çok farklı görünüyordun."
Aran o günü dün gibi hatırlıyordu.
Nasıl unutabilirdi ki? Kısacık hayatı boyunca birinden bu kadar yoğun bir şekilde etkilenme deneyimi ilk ve son kez oluyordu. Muhtemelen bir daha asla olmayacaktı. O zamandan beri onun karşısında kendini hep aptal ve cahil hissetmişti, şimdi bile geriye sadece bir sevgili kabuğu kalmıştı.
Aran iki elini sıkıca tuttu ve Enoch'un sert, heybetli yüzüne baktı. Sanki tüm gücüyle onu tırmalayamazmış gibi görünüyordu. Kan kaybettiği ve kızgın olduğu zamankinden daha çok korkuyordu şimdi.
Topladığı cesaret yavaş yavaş azalmaya başlamıştı.
Gerçekten onun kalbini bana doğru çevirebilecek güce sahip olabilir miydim? Onun için hâlâ bir değerim var mı?
Aran uzun zamandır Enoch'la aralarındaki hassas dengenin bozulmaya başladığını hissediyordu. Bu dengeyi bozacak gücü olmadığından, sonun başlangıcı muhtemelen ondan kaynaklanacaktı.
Aran'dan istediği şeyi değiştirmişti.
Ama bunun ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Ona bir cevap soracak cesareti bile yoktu. Enoch bu soruya cevap verdiği an, geleceğine karar verilmiş olacaktı.
Buraya bu kadar geç geldiği için pişmanlık duymaya başladı.
İlk etapta dışarı çıkmamalıydı. Yağmur yağmaya başlasa bile geri dönmeliydi. Çaresiz sonunu kendi elleriyle hızlandırmıştı sanki.
Korkudan ağzını açamayan Aran'ın yerine Enoch tekrar konuştu. "Düşündüm de, Majesteleri ilk defa bana geliyorlar."
"......Öyle mi?"
"Özür dilemek için geldin, değil mi?"
Aran başını salladı.
"Ne için özür dilemeye geldiğini duyalım mı?"
Sorusunun ardındaki niyet çok açıktı. Enoch, Aran'ın ne kadar mücadele ettiğini ve buraya kadar gelmek için ne kadar cesaret toplaması gerektiğini çok iyi biliyordu. Her zaman Aran'a karşı üstünlüğü vardı ve bunu çok iyi bildiği için de fazla rahattı.
Yine de Aran onun yolundan gitti. Ne olursa olsun bu kez Enoch'la düzgün bir konuşma yapmak zorundaydı.
"Seni incittiğim için özür dilerim. Hepsi benim hatam," dedi Aran.
"Hepsi bu mu?" Bu soğuk yanıt Aran'ın gözlerini kırpıştırmasına neden oldu.
Aslında neyi yanlış yaptığı ya da onun neden kızgın olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Sadece özür dilemek ve hatasını telafi etmek için onu aramıştı.
"Nezaketinizi de reddederek...." diye devam ederek bir ipucu vermesini umdu.
Enoch'un ifadesi daraldı ve onun cevabını da bir önceki kadar yanlış buluyor gibiydi. Bu bir bilmeceyi çözmeye çalışmak gibiydi. Enoch her zaman esrarengiz olmuştu ama son zamanlarda sıcaklık ve soğukluk arasında o kadar kararsız kalıyordu ki Aran onun niyetini anlayamıyordu.
"Eğer yardımımı istemeye gelmediysen, o zaman amacın ne?" Enoch'un sesi buz gibi çıkmıştı.
Aran'ın sesine bir parça çaresizlik karıştı. "Lütfen, telafi etmek için ne yapmam gerektiğini söyle. İşleri yoluna koymak için ne yapabilirim?"
Hâlâ Aran'ın istediği özür sözcüklerini tam olarak söylemeye cesaret edemiyordu ama Enoch'un öfkesi Aran'ın sarılma hareketi karşısında dağıldı. Bu kadar kolay pes etmesi onu şaşırtmıştı. Kendini onun özlem ve yalvarış dolu yeşil gözlerine bakarken buldu.
Kendilerinin kadınlar tarafından yok edilmesine izin veren aptal hükümdarların bu duyguyu anlayıp anlamadıklarını merak etti. Belki de o hükümdarları deviren kadınlar hırslı ya da kararlı değil, Aran gibi tek başına hiçbir şey yapamayan ve başkalarının yardımına ihtiyaç duyan kırılgan ve kararsız kadınlardı.
"Majestelerinin İmparator olmasından memnunum," diye mırıldandı Enoch içtenlikle.
Rolleri tersine dönseydi, umutsuzluğa kapılan kişi o olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Your Majesty, I Want You (NOVEL ÇEVİRİ)
Historical Fictionİmparatorluğun 17. İmparatoru bir kadındı. Roark Dükü sayesinde kardeşlerine karşı tahta geçebildi. "Majesteleri, isteğinizi yerine getirmeye hazırım." O, imparatorun sadık destekçisiydi ve her soylu, emriyle başlarını eğip kuyruklarını sallardı...