Enoch, Aran'ı kollarının arasına almış, ne yapacağını bilemez halde öylece oturuyordu. Zihni bomboştu, sanki tüm düşünceler silinip gitmişti. Adını söyleyen ses kafasının içinde yankılanıyor, karnına bir yumruk gibi iniyordu.
Aran'ın peşinde olduğu süre boyunca düşünebildiği tek şey ona yeni bir hayat vermekti. Aralarında olan her şeyin üzerini boyamak ve yeni bir renkle taze bir başlangıç yapmak istiyordu. Aran'ın hayatındaki en önemli kişinin kendisi olduğundan her zaman emin olmuştu; hem geçmişte, hem şimdi, hem de gelecekte.
Ama Aran'ın hayalini kurduğu hayatta onun yeri yoktu. Aran onu terk etmişti. Utanç ve rezilliğe rağmen bırakamadığı çocukluk aşkına bile veda etmişti.
"Hayır, bırakamam."
Enoch mırıldandı, yüzü Aran'ın saçlarına gömülmüştü. Gözleri onu reddediyormuş gibi sımsıkı kapalıydı. Bir an öncesine kadar içini dolduran tatmin duygusu bir yalan gibi yok olmuş, geriye sadece dayanılmaz bir kayıp kalmıştı. Yine de onun gitmesine izin veremezdi. Hayatını Aran olmadan hayal edemiyordu.
"Majesteleri..."
Enoch boğuk bir sesle mırıldandı. Aran'ın aklının başına gelmesini ve ona tekrar bakmasını umarak adını tekrarladı.
"Ne yapıyorsunuz Majesteleri?"
Enoch, Hessian'ın sesiyle başını kaldırdı. Ona doğru gelmişti.
"Majestelerini gerçekten böyle mi bırakacaksın?"
Hessian ona yaklaştı, sesi inançsızlıkla doluydu. Enoch'un görünüşü gözle görülür şekilde kötüleşmişti.
Bir anlık tereddütten sonra Enoch nihayet başını eğerek Aran'ın tüm vücudunu inceledi. Onun ne kadar dağınık göründüğünü geç de olsa fark etti.
Evet, onu bu şekilde bırakamazdı. Ne de olsa o bir İmparatordu. Aran'ın tebaasının önünde böyle dağınık görünmesine izin veremezdi. Saraya döndüğünde kesinlikle utanacaktı.
Koluyla Aran'ın yanağındaki kanı sildi ve karışmış saçlarını kenara itti. Enoch'un yüzü tiksintiyle buruştu. Bir süre sonra kuşkuyla sordu.
"Ne yapıyorsun sen?"
Enoch sessizce Aran'ın saçlarını taradı, parmak uçları hafifçe titriyordu. Hessian bu görüntüyü acınası buldu. Kendisi de aklı başında olduğunu düşünmüyordu ama karşısındaki adam tüm muhakeme yeteneğini kaybetmiş gibiydi. Ama aynı zamanda şaşırmıştı da. Normalde soğuk olan Büyük Dük'ün aklını bu derece yitireceğini hiç düşünmemişti.
Dahası, İmparator'a bakışı o kadar şefkatliydi ki Hessian, Enoch'un şu anda gözyaşı dökmesinin yersiz olmayacağını düşündü. Enoch açıkça aşk ateşiyle yanıp tutuşan bir adamdı.
Acınası.
Hessian içten içe homurdandı. Sırf kendi kalbini anlayamadığı için bu kadar soruna neden olan aptal bir adama hiç sempati duymuyordu.
" Büyük Dük, kendine gel artık!"
Zavallı Hessian yüksek sesle bağırdı ve Enoch'un omuzlarını sıkıca kavradı. Enoch ancak o zaman ona bakmak için başını kaldırdı. Kan çanağına dönmüş gözler ona bir hayalet gibi bakıyordu. Gözbebeklerine yapışan et gerçekti. İmparator bayılmış olmasına ve onu durduramamasına rağmen, her an Enoch'un kılıcı tarafından göğsünden bıçaklanacakmış gibi hissetti. Ancak Hessian geri adım atmadı ve Enoch'u teşvik etti. Aran'ı bu şekilde bırakamazlardı.
"Majestelerini buraya getirin. Onu hemen bir doktora göstermeliyiz."
"Sadece bir anlığına bayıldı."
Enoch, Aran'a daha da sıkı sarılarak kararlı bir şekilde cevap verdi. Onun bir tüy kadar hafif olduğunu hissetti. Dolgun vücudu doğal olsa da, küçüklüğünden beri hiç değişmemiş gibiydi. Enoch bilmiyormuş gibi davrandı ve bindiği ata doğru ilerledi. Ancak Hessian hemen onun omzunu yakaladı.
"Kaybedecek zamanımız yok. Lütfen, Majestelerini teslim edin."
Ama Enoch sonuna kadar pes etmedi.
"Geri çekilin. Ben Majesteleri ile ilgileneceğim."
Enoch'un sözlerini duyan Hessian kaşlarını çattı.
"Nereye? Kafası karışmış Majestelerini nereye götüreceksin?"
"Bir araba hazırlayacağım. Böylece Majesteleri saraya ulaşana kadar kendilerini rahatsız hissetmeyecekler."
"Sen tamamen delisin."
Hessian elinde olmadan sert sözler sarf etti.
"Majestelerini, onu öldürmeye çalışan grubun hala gizlendiği saraya mı getirmeyi planlıyorsunuz?"
Enoch ancak o zaman kendine gelir gibi oldu ve olduğu yerde durdu. Hessian onun davranışını acınası buldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Your Majesty, I Want You (NOVEL ÇEVİRİ)
Historical Fictionİmparatorluğun 17. İmparatoru bir kadındı. Roark Dükü sayesinde kardeşlerine karşı tahta geçebildi. "Majesteleri, isteğinizi yerine getirmeye hazırım." O, imparatorun sadık destekçisiydi ve her soylu, emriyle başlarını eğip kuyruklarını sallardı...