Zorlukların ardından...

132 11 2
                                    

Kendime geldiğimde bir hastahanedeydim. Bende bir doktorum. Yani olmaya çalışan biriyim. Neden buradayım?
Kolumdaki serum ile bakıştık. Derinin altında iğne var. Evet. Düşünme. Neden buradayım? En son ne yaptım? Dur düşüneyim. Son kez dansı tekrarlayıp bitirmeye karar verdim. Midem bulanıyordu,ayaklarım hissizleşmeye başlamıştı. Bendeki tipik bayılma evreleri. Bir süre sonra yürümeye başlayıp birden dan diye gidecektim. Bunu anladığım için daha sakin olmaya çalıştım. Daha sonra yürüdüm, yürüdüm tam düşecek iken bi kol tuttu. Evet. Sonra o kişiye baktığımı hatırlıyorum. Ama kim olduğunu hatırlamıyorum. Daha sonra da benim kafa gitmişti zaten. Şimdi de hastanedeyim.
Hakuna= Bir hemşire yanıma gelebilir mi acaba? Uyandım ben. Susamış olabilirim...
Neden hasta yanlız bırakılır? Bu nasıl hastane? Bu nasıl bakım? Ya yataktan düşseydim? Bunun sorumluluğunu alacaklar mıydı?
Hakuna= Ya biri bakabilir mi artık?
Hemşire= Evet. Geldim. Bir sorununuz mu vardı?
     Yok canım ne sorunu sen kahveni içmeye devam et...
Hakuna= Uyandım ben. Susadım. Son kontrollerimi yapıp salabilirsiniz.
Hemşire= Buna ben değil doktor karar...
Hakuna= Biliyorum. Tıp okuyorum kardeşim ben. Bu yüzden dedim ya kontrollerimi yapıp bırakın. Yoksa banane biraz daha kalmaktan.
    Staj yaptığım hastanede bu hemşire olsa çoktan adam ederdim onu.
Pekala anlamında baş işareti yaptı. Biraz sonra elinde bir tansiyon aleti ile döndü.
Hemşire= Tıp öğrencisi olduğuna göre ne yapman gerektiğini biliyorsundur. Ama ben yine de söyleyeyim. Kollarını açıp dik oturun. Sakin olun ve derin nefes alıp-verin.
    Dediklerini yaptım. Nasıl olsa hava atmayı sevmem. Ama bu bunu hak ediyor. İşini düzgün yapmazsa öğretirim.
    Daha sonra herşeyim normal çıktıktan sonra SM'e doğru yola çıktım. Sanki ben bayılmamışım,hiç hastaneye gitmemişim de sanki hiç dışarı gitmemişim gibiydi her yer. İnsan bi iyi misin diye sorar. İlgiye ihtiyacım var benim...
Hocamı görünce yanına gittim.
Hakuna= Hocam ben anlamadığım bir biçimde...
Hoca= Neredesin sen? Bu aralar  işi çok boşladın. Kendine gelmez isen bunu başkana bildirip seni stajyerlikten çıkarırım.
Hakuna= Ama bi dinleyin...
Hoca= Yeter. Çalışmana dön. Hemen!
    Ayyy. Cidden. Beni kim hastaneye götürdü ise hiç teşekkür etmeyeyim. Hatam olmadan azar yemekten nefret ediyorum...
    Odama gidip hemen bir vitamin yaptım. Bardak ile yorgan alıp çalışma odasına gittim. Bu sefer de sabahlamak vardı...
    Önce vitamini bitirdim. Daha sonra müzik çaları ayarladım. İşte başlıyoruz. Önce sağ,sonra sol,biraz kıvır....
   Ölmek üzereydim. Daha akşam olmamıştı. Saat 18.20. Sabaha kadar dayanmaya çalışmam lazım. Yarına hoca gözlemleyecek,gidişatı beğenmez ise rapor edecekti. Ahh. Kendime gelmem lazım...
    İster Chanyeol gelsin ister Jungkook  ister Taehyung ister Baekhyun... Hiç biri şuan beni caydıramaz .
Biraz daha devam ettim. İçeri biri girdi. Umrumda değil. Az kaldı. Ezberliyorum. Oluyor. Uyumama zaman kalabilir umudu ile dansa devam ettim. Terler akıyordu artık. Gözlerim yanıyordu. Ten rengim tekrar soluklaşırken,kalbim küt küt atıyordu. Tekrar bayılabilirdim. Son kısımlara gelmiştim. Fakat ben de sonlarımdaydım. Zıpladıkça midem de yukarı çıkıyor,her an kusucakmış gibi oluyordum. Müzik sonunda bitmişti. Ağlayarak yere çöktüm. Dayanamıyordum artık. Ünlüleri şimdi anlamıştım. Ben olsam( ki gidişata bakılırsa) depresyona girerdim. Bu kadar stres ve yorgunluğa kim katlanır?
Daha sonra sürünerek yorganıma ulaştım. Yer minderlerine doğru gittim. Yattım. Burada uyuyacaktım. Odama gidebilecek güç yoktu.
.....
Uyandığımda odamdaydım. Kim beni bi yerden bi yere taşıyordu? Hastaneye götüren mi? Yoksa tanıdık mı? Anahtar Chanyeol'de vardı sadece. Ama o konserlerden dolayı daha gelmemişti. Kimsin sen ey insan evladı?
   Üstümü değiştirdim. Saçımı at kuyruğu yaptım. Tatlı olabilmek için çok uğraştım. Geçmek için elimden gelen her şeyi yaptım. Şort ve omuzları açık bir tişört giydim. Babetleri giyip hocaya doğru gittim.
Kapıyı çaldım.
Hoca= Gel!
Hakuna= Hocam ben geldim.
Hakuna= Evet. Yap bakalım çalıştıklarını.
Hakuna= Tabi ki hocam.
  Hemen müzik çaların yanına gittim. Dans ettiğim şarkıyı açtım. Daha sonra çalıştığım şekilde uygulamaya başladım. Şarkı bitti,dans bitti.
Hakuna= Beğendiniz mi hocam?
Hoca= Evet. Afferim. Bu sefer kurtuldun. Ama bir daha olmasın.
    Söz verdikten sonra beni dinlenmeye yolladı. Hemen kafeteryaya inip bir kahve aldım. Herkes aynı konuyu konuşuyordu. Simon Dominic arada bir buraya geliyormuş. Sanırım buradan biri ile yeni bir şarkı yapacaklarmış.
    Vayy. Simon Dominic buraya gelir miydi? Senin kendi şirketin var dostum. Yapma bunu.
Yoon He beni görür görmez yanıma geldi.
Yoon He= Duydun mu? Simon...
Hakuna= Evet. Duydum şimdi. Geliyorsa geliyordur. Bizimi takacak adam...
Yoon He= Öyle deme. Yanına gidip konuşabiliriz.
   Kendimi öyle birşey yaparken hayal ettiğimde kocaman bir utanç duydum. Neden? Zor da değildim. Neden zora sokayım kendimi. Hiç sevmediğim şeyler...
Hakuna= Ben öyle şeyler yapmam.  Görürsem görürüm. Uğraşmam. Adamı da zorlamam.
Yoon He= Sen cidden salaksın. Çok şey kaybedeceksin. Demin girmiş. Her an  çıkabilir. Ben kapıda bekleyeceğim. Geleceksen gel.
Hakuna= Ben burada iyiyim. Sen git bekle.
    Kahveden bir yudum daha aldım. Her hücreme iyi gelmişti. Bacaklarımı birbirinin üstüne koydum. Şort giyindiğime küfür ediyordum. Erkeklerin en hoşuna gideceği pozisyondaydım...
   Yoon He çığlık atmaya başladı. Ne yapıyor bu mal diye bakmaya başladım. Oraya doğru giden bir şahıs. SMTM izlediğime göre buna uyan biri vardı. SIMON DOMINIC. Vayy. Gerçekte daha da yakışıklı. Hala bir mala bakarken ne yapacağını izledim. Ama adam çıkışa gideceğine kafeterya kapısından girdi. Yoon He de salak gibi orada kaldı.  Adam haklı. Düşünsenize tam çıkış kapısına giderken önünde biri size bağırıyor. Kim gider lan...
   Bozuntuya vermeden kahve içmeye devam ettim. Yoon He şimdi yanıma tekrar gelmişti.
Hakuna= Manyak. Ne bağırıyorsun?O da bir insan.
Yoon He= O insan değil.  O insan ise biz neyiz?
    Ben belki insanım ama seni bütün bilim adına bilemiyoruz...
Hakuna=Bilmem. Belki uzaylıdır. Birazdan beyinlerimizi yiyecektir...
Yoon He= Ahahha. Saçmalama. Olsa olsa uzaydan gelen meteor olur.
  Yarabbim anlamında ellerimi açtım. Neden? Ben ne yaptım da Yoon He ile sınanıyorum?
Hakuna= Her neyse. İnsan insandır. Sadece çok çalışma ile mükemmel olmaya başlarsın. Tam mükemmel olamazsın. Her şeyin tam olsa da yine de eksik şeyler bulunur.
    Bir alkış sesi. Beynimde çalmıyor. Yanıma biri oturdu. Yoon He ise çılgınlar gibi zıplıyordu.
Yoon He= Simon Dominic. Yaşasın. Beni görmeye mi geldiniz?
    He seni görmek için...
Simon =Hayır. Sadece mantıklı bir insanı tebrik etmek için. Deminden beri sizi duydum. Meteor,uzaylı... Bu kızın dediği gibi çok çalışma ile böyle oldum.
Hakuna= Teşekkür ederim lakin bu kız değil. Adım Azra.
Simon= Bende Simon. Tanıştığıma memnun oldum.  İyi oldun sanırım.  En son bayılmıştın.
   Ağzım açık kaldı. Bu gördüğüm yüz ona mı aitti?
Hakuna= Demek son gördüğüm yüz size aitti. Bende diyordum nereden tanıdık gelmişti.
Simon= Beni nereden tanıyorsun?
Yoon He= Sorunuz da soru olsa. Tanınmayacak kişi misiniz?
   Bana sordu...
Hakuna= İlk bi arkadaşım dinletti sizi. Ben lise yıllarımda iken. Daha sonra Show Me The Money programından daha da tanıdım.
Simon= Arkadaşına sevgilerimi yolla. Sen hangi ülkeden geldin?
Hakuna= Türkiye
   Hele bi bilme tekmeyi basarım sana.
Simon=Kardeş ülkemiz. Vayy. Seni tanıdığıma çok memnun oldum.
Hakuna= Teşekkürler. Benim işlerim var.  Bu yüzden kalkmam gerek. Ben hep buradayım zaten. Geldiğiniz zaman yine görüşürüz umarım. İyi günler.
     Öylece kalkıp odama gittim. Ne işim var sanki. Uyuma işim var. Uyumak istiyorum.
Uyumadan önce Baek'e Simon Dominic ile tanıştığımı söyledim. Daha sonra uyumaya başladım. Ahh. Canım uykum. En çok seni seviyorum. Simon da kimmiş? Telefon yere düşmüştü. Çarpılmıştı...

Bir Stajyerin GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin