Kitap 2 - 23.Bölüm: Savaş Meydanı [1]

2.3K 203 36
                                    

İyi okumalar dostlarım...

----------

Kızıl Güneş, tüm ihtişamıyla Hayami Meşe Ovasını aydınlatmaya başlatmıştı. Aiden, söndürülmüş olan kamp ateşinin yanı başında meditasyon yapıyordu. Her ne kadar 9 Göğün İlahi Yıldız Bedeni ekim sanatı yüzünden meditasyon metodu pek işine yaramasada Aiden, meditasyon yaptığı zaman zihnini dinlendiriyor ve enerjisini stabil hale getiriyordu. Derin derin nefesler alırken hemen birkaç metre ötesinde Rebius uyuyordu. Bu gün yeni ufuklara kapı aralayacakları gündü...

Birkaç dakika sonra hava gemisinin kapısı açılmış ve dışarı Bei ve Yuna çıkmıştı. Aiden son kez derin bir nefes alıp verirken gözlerini yavaşça açtı. Yuna'ya bir bakış attıktan sonra derin bir iç çekti. Dün geceki konuşmadan sonra Yuna, Aiden ve Haku'ya oldukça öfkelenmişti. Suratındaki sert ifadeden de bu öfkesinin hala yatışmadığı anlaşılabiliyordu. Aiden başını Bei'ye döndürdü ve sorgulayan gözlerle konuşmaya başladı.

"Hazırlıklar tamam mı Bei? Eğer hava gemisinde bir bozukluk çıkarsa planlarımız bir süre daha aksar."

Aiden'in sorusuyla birlikte Bei, başını olumlu anlamda salladı. Hava gemisi oldukça eski bir icattı. Tyhu'nun ilk prototiplerinden birisiydi. Kullanılan metalin biraz paslandığı bile söylenebilirdi. Yani geminin hareket etmesini sağlayan çarkların veya diğer parçaların bozulma olasılığı vardı. Bei, durgun gözlerle Aiden'e bakarken sakin bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

"Hava gemisinde hiçbir sorun yok. Ama yinede Haku dün gece küçük bir kontrol yapıp bakım yapmadan edemedi. Bir sorun çıkmayacağına eminim."

Bei'nin konuşmasıyla birlikte Aiden sakince gülümsedi ve başını onaylar bir şekilde sallayıp ayağa kalktı. Bakışlarını Yuna'ya çevirirken derin bir nefes aldı.

"Dün gece söylediklerim sizi öfkelendirmiş olmalı, öyle değil mi Prenses Yuna? Bunun için sizden özür dilerim. Fakat üzerimizdeki yükün farkına varmalısınız. Ela'yı ne olursa olsun kurtaracağım fakat önceliğim milyonlarca kişinin hayatı olacaktır. Bir prenses olarak sizinde böyle düşünmenizi beklerdim. Ama bir yandan da haklısınız. Eğer bir taraf seçecek olursanız Ela'yı seçebilirsiniz Prenses. Fakat sizden ricam, bu görevi lütfen hafife almayın. Dikkatli olmalısınız yoksa ağır bir şekilde yaralanabilirsiniz. Sizlere bir şey olmasını istemem."

Aiden'in resmi bir dille konuşması ile birlikte Bei tek kaşını kaldırdı ve sorgulayan gözlerle ona bakmaya başladı. Yuna, Aiden'e sert soğuk bir yüz ifadesiyle dönerken başını olumlu anlamda salladı.

"Anlayışınız için teşekkür ederim Teğmen. Bu dünyadaki en değer verdiğim kişi babam ve Ela idi. Babam bizi ve geride kalan koca bir imparatorluğu terk etti. Bu yüzden artık ona değer vermem anlamsız. Kardeşim olarak gördüğüm kişi kurtarmak benim önceliğim olacak! Ayrıca bana prenses olarak seslenmeyin Teğmen! Ben artık bir Prenses değilim!"

Yuna'nın da aynı şekilde resmi bir dil kullanarak konuşması Aiden ile arasına bir mesafe koyduğunu açıkça gösteriyordu. Bei, sorgulayan bakışlarını bu defa Yuna'ya yöneltirken ikisininde gerçekten bu konuyu fazla ciddiye aldığını düşünüyordu.

"Hadi ama gerçekten biraz fazla abartmıyor musunuz? Çocukça davranmagı bırakın. Artık yola koyulma vakti. Ne olacağını hiçbirimiz bilemeyiz. Bu yüzden biraz sakinleşin."

Aiden, Bei'ye bir bakış atıp hafifçe gülümserken tekrardan Yuna'ya döndü. Bu konu onun için gerçekten ciddiydi. Ela'ya hiç olmadığı kadar minnettardı. Ela'nın ona karşı beslediği duyguların da farkındaydı. Fakat umutlarını ona bağlamış olan milyonlarca kişi vardı. Yani bir kişinin yaşamına karşı milyonları feda edemezdi. Ela'nın da bu şekilde düşündüğünü biliyordu.

Ölümsüz Kral - Kitap 2: Karanlığın Yükselişi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin