Kitap 2 - 31.Bölüm: Kaderin Paradoksu

1.7K 208 38
                                    

İyi okumalar dostlarım...

----------

Giu, alay dolu ses tonuyla konuştuktan sonra bomba gibi bir kahkaha savurdu. Yuari'nin cansız bedenine bakarken derin bir iç çekti. Suratına yalan olduğu belli olan bir üzüntü yerleştirdi. Dudaklarını büzdü ve konuşmaya başladı.

"Anlaşmamıza göre sen oğlunu öldürecektin ama ne yazıkki daha gerçek gücünü bile sergileyemeden o seni öldürdü... Ne kadar trajik bir durum, öyle değil mi Aiden? Hiç ağlayasım yok, yoksa seninle birlikte koca bir bebek gibi hüngür hüngür ağlamak isterdim... Senin için üzüldüm desem yalan olur. Annenin soğuk bedenine sarılmak, onun sıcak kanını cildinde hissetmek ve çaresizce göz yaşı dökmek... Onu öldürdün, nasıl hissediyorsun Aiden?"

Giu, alaycı bir tonda sorduktan sonra bir kahkaha daha savurdu. Bu durumdan oldukça keyif aldığı belliydi. Rebius'un bedeni öfkeyle titrerken ileri atılmamak için kendini zor tutuyordu. Haku ise Aiden'e bakarken birkaç damla göz yaşı döktü. Onun durumunu oldukça iyi anlıyordu. Ne de olsa o da annesini kaybetmişti. Fakat Aiden annesini öldürmek zorunda kalmıştı. İşte Haku bu yükün ve acının ne kadar fazla olduğunu tahmin dahi edemiyordu.

Haku başını kaldırıp öfke ve nefret dolu gözlerini Giu'ya dikerken yumruklarını sıktı ve bağırmaya başladı.

"Seni şerefsiz piç! Bu yaptıklarının cezasını kesinlikle ödeyeceksin! Ölmeye hazır ol..."

Haku cümlesini tamamlayamadan Giu, araya girdi ve parmağını kaldırıp kendini işaret ederken alay eder bir şekilde konuşmaya başladı.

"Yaptıklarımın cezasını ödeyecek miyim? Benim yaptığım sadece saldırmaktı. Yuari'yi öldüren ben değil onun biricik oğlu Aiden..."

Giu'nun konuşmasıyla birlikte Haku daha fazla sabredemedi ve bir anda ileri atıldı. Fakat daha bir adım atmışken üzerine muazzam bir baskı çökmüştü. Aynı şekilde Rebius ve Giu'nun da öyle... Tam anlamıyla kaskatı kesilmişlerdi. Haku, başını zorlukla kaldırıp Aiden'e çevirirken gözleri dehşetle büyümüştü. Aiden'in bedeninden sızan muazzam aura hiçte normal değildi. Tamamen  Şeytani enerji ve İlahi enerjinin füzyonundan oluşuyordu. Aurası o kadar yoğunlaşmıştıki yavaş yavaş katı partüküllere dönüşmeye başlamışlardı. Aiden'in bulunduğu alan tamamen bir kratere dönmüştü. Toprak baskı yüzünden aşınıyordu.

Aiden'in sol gözü akıl almaz bir şekilde parıldıyordu. 3 siyah halka bir anda dönemeye ve şekil değiştirmeye başlamışlardı. İç içe geçerek sekiz kollu bir yıldız formunu aldıktan sonra her kolun ucunda bir beyaz nokta belirmişti. Yıldızın merkezinde ise hepsinden daha büyük bir nokta bulunuyordu. Aiden'in bedeninden yayılan öldürme isteği ve ruh gücü akıl almaz bir raddeye ulaşmıştı. Haku, nefes almakta zorlanıyordu. Rebius ve Giu ise Haku kadar olmasada baskı yüzünden zor durumda kalıyorlardı.

"B-Bu... Bu imkansız!"

Giu, şaşkınlık ve inançsızlık dolu bir ses tonuyla bağırdı. Bedenini saran ürkütücü hisle birlikte suratı kireç gibi bembeyaz olmuştu.

Aiden'in bedeninden yayılan aura yavaş yavaş hareket etmeye başlamış ve onun bedenini tamamen sarmalamıştı. Aiden'in zümrüt yeşili gözü parıldayıp söndükten sonra zihninde bir ses duymaya başlamıştı. Sesin bir kadına veya erkeğe ait olduğu tam olarak belli olmuyordu. Fakat bir gerçek vardıki, o da sesin oldukça kudretli olduğuydu. Aiden kadim ruhun bile bu kadar güçlü olduğunu düşünmüyordu. Fakat tuhaf olan şey ise bu sesin Aiden'e tanıdık geliyor olmasıydı...

"Aiden... Geçmiş hayatlarında birçok isimle anıldın! Birçok defa kral veya imparator olma şerefine eriştin! Kimi hayatında ise basit bir çiftçiden ibarettin! Bazılarındaysa sefil bir köle olarak dünyaya gelip sokaklarda köpeklerle büyüdün! Fakat her defasında kendi yolunu izleyip hakikate yaklaştın! En sonunda geçmiş ile bir bütün haline gelme onuruna eriştin! Sana öğreteceğim!"

Ölümsüz Kral - Kitap 2: Karanlığın Yükselişi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin