Kitap 2 - 109.Bölüm: Zihin Kemiren Sorular

1.2K 146 102
                                    

İyi okumalar dostlarım...

----------

Aiden lotus pozisyonundayken gözlerini yavaşça açarken derin bir nefes aldı. Ateşin çatırdayan seslerini ve ferahlatan sıcaklığını hissederken bakışlarını yavaşça gökyüzüne çevirdi. Ay neredeyse batmak üzereydi. Şafak vakti yaklaşmıştı. İçinden bir ses ona hızlı ol diye bağırıp duruyordu. Kalbinde küçük bir endişe kırıntısı vardı. Küçük fakat Aiden'in zihnini tırmalayacak kadar sinir bozucu bir endişeydi bu. Ne onu acele ettirecek kadar büyük ne de söküp attıracak kadar umursanmaz bir endişeydi. Fakat Aiden içgüdülerinin onu yanıltmayacağını çok biliyordu. Bir şeyler oluyordu ve harekete geçmek için hızlı olmalıydı.

Aiden başını tekrardan indirdi ve bakışlarını Haku ve Rebius'a dikti. İkisi de neredeyse uyanmak üzereydi. Aiden onların uyanmasını beklerken ateşin üzerindeki demliğe uzandı ve bir fincan daha Kızıl Bulut Çayı doldurdu. Beklerken zihnini daha da sakinleştirmesi gerekiyordu. Haku'ya hem kendi hem de Rebius hakkında açıklama yapması gerektiğini biliyordu. Yoksa Haku'nun bu bilinmezliklerle birlikte tek bir adım dahi atmayacağına emindi. Cevaplarını almadan asla rahat duramazdı Haku.

Aiden fincanından birkaç yudum alırken bir sonraki adımlarını düşünmeye başladı. Önce Haku ile konuşup ona gerekli olan açıklamaları yaptıktan sonra yollarını ayıracaktı. Haku'yu hava gemisiyle birlikte Beyaz Kaplanlara, yani Bei ve Yuna'nın yanına, gönderecekti. Pek de uzak olmadıklarının farkındaydı. Ayrıca 1 kolyeyi de ele geçirdikleri için artık ikinci plana attıkları göreve dönebilirlerdi. Ela'yı kurtarmaya... Bu görevi Aiden Rebius ile hızlıca halledecek ve Ela'yı bulduktan sonra tekrardan dostlarına katılacaklardı.
Şimdilik ilerleyeceği yol buydu. Ayrıca Aiden sınırlarını maksimum derecede zorlayacak bir rakip ile karşılaşmak için de sabırsızlanıyordu. Belki de tüm kozlarının kombinasyonuyla birlikte Kozmik Aşamadaki yetişimcilerle karşılaşabilirdi. Yani Aiden böyle düşünüyordu. Bunun cevabını öyle bir rakiple karşılaştığı zaman alacaktı.

Aiden Kızıl Bulut Çayını bitirdikten sonra Rebius ve Haku'nun kalp atışlarından anladığı kadarıyla uyanıyorlardı. İkisi de aynı anda gözlerini açmıştı.

Haku gözlerini açar açmaz şaşkınlıkla bedenini kontrol ederken başını kaldırdı ve etrafına bakmaya başladı. Hava gemisini gördüğü anda aynı yerde olduklarını fark etti. Son yaşananlar zihnini doldururken gözleri fal taşı gibi büyüdü ve önce Aiden'e sonrasındaysa büyük bir şokla Rebius'a bakmaya başladı. Rebius sakin gözlerle Aidenin kucağına doğru sürünürken oldukça sakin görünüyordu. Hatta fazlasıyla rahattı. Haku Rebius'un göz alıcı bedenini izlerken bir anda öksürük krizine girdi. Aiden yavaşça bir fincan çay doldururken çayı Haku'ya uzattı.

"Şunu iç dostum. Yaraların tamamen iyileşmiş olsa bile eğer bu kadar şaşırırsan tekrardan bayılabilirsin." dedi muzip bir ifadeyle. Hafifçe kıkırdarken Haku fincana uzandı ve çayın sıcaklığını umursamayıp birkaç yudum birden içti. Öksürüğü yavaş yavaş geçerken Aiden başını çevirip Rebius'a baktı ve onun bulut kadar beyaz olan kanatlarını okşarken samimi bir ifadeyle konuşmaya başladı.

"Gökyüzünün Asil Prensi Rebius... Tekrardan birlikte olduğumuz için mutluyum dostum. Sanırım anıların benimki gibi tam olarak yerinde değil, öyle değil mi?" diye sordu. Cevabını her ne kadar biliyor olsa da Rebius'un ne kadarını hatırladığını merak ediyordu. Ona Gökyüzünün Prensi Asil Rebius diye seslenmesinin nedeni ise 12 Tanrı Yaratığından biri olan Gökyüzü Sedef Yılanının tekrardan hayat bulmuş hali olmasıydı. Bu onun lakabıydı. 12 Tanrı Yaratığı genel olarak lakaplarıyla tanınsa bile Aiden onların gerçek isimlerini elbette ki biliyordu.

Ölümsüz Kral - Kitap 2: Karanlığın Yükselişi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin