Kitap 2 - 14.Bölüm: Mezar Bekçisi Sanatı

2.2K 243 60
                                    

İyi okumalar dostlarım...

----------

Aiden, lotus pozisyonunda dururken durgun bir ifadeyle Bei ve Haku'yu seyrediyordu. Bu maceraya çıktıklarından beri ilk defa Bei ve Haku'nun gerçek gücüne şahitlik ediyordu. Bu yüzden suratında küçük bir gülümseme peydah olmuştu.

Bei ve Haku'nun bedenlerini saran aura daha da vahşi bir hal almıştı. Mor bir ışık hüzmesi üzerilerine düştüğü anda bu manzaraya şahitlik eden herkesin gözleri kamaşmıştı. Tobi'nin suratındaki iblis vari gülümseme ürkütücü bir hal almıştı. Vahşi bir yaratık gibi dudaklarını yalarken yavaşça bir adım attı. Elini sırtında duran ikiz kılıçlarına atarken Tris'e bir bakış attı ve konuşmaya başladı.

"Biraz uzaklaşsan iyi edersin Tris. Daha fazla zarar görmeni istemem. Ne de olsa nişanlımsın. Eğer sana bir şey olursa baban beni sanırım ölmekten beter yapar."

Tobi'nin konuşmasıyla birlikte Tris, başını olumlu anlamda salladı ve birkaç metre geriye çekildi. Tris ile Tobi daha birkaç ay önce nişanlanmışlardı. Fakat, görevlere çıkmaya devam ediyorlardı. Tobi tekrardan Kaira kardeşlere dönerken kılıçlarını yavaşça kavradı ve kılıfından çıkardı. Kılıcın keskin olan kısmı tamamen siyahken kabzası kızıldı. Kılıçlar sıradan görünüyordu fakat, ta ki Tobi eline alana kadar. Kılıçların keskin kısımları hafifçe parlayıp söndükten sonra sanki birer ejdere dönüşmüş gibilerdi.

"Hadi bana neler yapabileceğinizi gösterin Kaira soyunun son üyeleri! Sizin atalarınızın bizzat ben kökünü kazıdım! Siz iki velet, onlar kadar güçlü olduğunuzu düşünüyor musunuz?"

Tobi suratındaki büyük gülümsemeyle birlikte bağırdı. Bei ve Haku'nun suratlarındaki ifade oldukça ürkütücüydü. Bedenlerini sarmalayan auraları yavaşça özümserken ciltleri koyu bir renge büründü. Toprak hafifçe titrerken Haku'nun kılıcı yavaşça yükselmeye başladı. Aynı anda Bei'nin toprağa sapladığı kılıç hafifçe titreşti ve bir anda Haku'nun kılıcıyla bütünleşti.

Aiden, dikkatli gözlerle bu manzarayı izlerken ovayı güçlü bir kükreme sardı. Gök gürültüsünü andıran kükreme bir bütün haline gelmiş olan kılıçlardan yayılıyordu. Bei, birkaç adım atıp Haku'nun yanına geldikten sonra yüzündeki ürkütücü ifadeyle birlikte Tobi'ye döndü. "Kaira soyu hakkında ne biliyorsun!" Bei'nin sorusuyla birlikte Tobi, derin bir nefes aldı. Tam konuşmaya başlayacağı sırada muazzam bir auranın yayılmasıyla birlikte bakışlarını havada asılı duran kılıçlara çevirdi.

"Demek asırlardır gizli tuttuğunuz bu özel soy yeteneği Mezar Bekçisi Sanatı ha? Bu şeytani sanat gerçekten eşsiz. Buna şahitlik etmem benim için büyük bir onur saygı değer Kaira veletleri. Sorunuzu cevabını vermeden önce size bir şey sormak istiyorum. Üstat Saku'yu tanıyor musunuz?"

Tobi'nin sorusuyla birlikte Bei ve Haku'nun suratlarında sorgulayan bir ifade belirmişti. Haku, konuşmaya başlamadan önce havada asılı bir şekilde parıldayan kılıca bir bakış attı. Soy yeteneğini kullanabilmek için belli bir süreye ihtiyaçları vardı. Haku, başını Tobi'ye çevirirken gözlerindeki öfkeyle birlikte saklayamadığı merak duygusu açıkça okunuyordu.

"1 dakika sonra Soy yeteneğimizi tamamen aktifleştirmiş olacağız. Senin bunu zaten biliyor olman gerekiyor. Bize neden zaman kazandırdığını anlamıyorum fakat, şikayet edecek de değilim! Sen Kaira soyuna leke sürmüş aşağılık bir köpeksin! Seni parçalara ayırmadan içimdeki bu öfkeyi asla söküp atamayacağım! Üstat Saku, bizi bilgilendiren ve eğiten ustamız! Şimdi sorumuza cevap ver! Kaira soyu hakkında ne biliyorsun!"

Haku'nun öfke ve nefret dolu sesi Tobi'nin kulaklarını doldururken tek kaşını kaldırdı ve kılıçlarını toprağa sapladı. Eliyle sakalını hafifçe sıvazlarken konuşmaya başladı.

Ölümsüz Kral - Kitap 2: Karanlığın Yükselişi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin