Kitap 2 - 4.Bölüm: "Ben Geri Döndüm..."

3K 255 63
                                    

İyi okumalar dostlarım...

----------

Yuna, hava gemisinin tepesinden aşağıdaki muazzam manzarayı seyrediyordu. Devasa bir ova, asırlardır kök salan meşe ağaçları, serinletici suların döküldüğü büyük bir şelale ve ova boyunca uzanan soğuk nehir... Tam anlamıyla doğayla iç içe bir yerdi. Yuna'nın suratında acı bir gülümseme vardı. Son birkaç haftada yaşadıkları oldukça zor şeylerdi. Büyük bir imparatorluğun prensesi iken bir anda gelişen olaylar yüzünden imparatorluk parçalanmaya başlamıştı. Babası onu ve geri kalan herkesi terk etmişti. Yuna babasına karşı bir kin veya nefret beslemesede öfkelenmeden edemiyordu. Babasının ölüp ölmediğini bile bilmiyordu. Fakat, içinden bir ses babasının yaşadığını söylüyordu. Aynı zamanda kalbinde çok kötü bir his vardı. Yuna buna bir anlam veremiyordu. Duyguları tamamen karma karışıktı.

Güneş yavaş yavaş batmaya başlamıştı. Hava gemisinin kapağı yavaşça açıldı ve Bei dışarı çıktı. Bir süre Yuna'yı uzaktan izledikten sonra derin bir iç çekti ve yürümeye başladı. Yuna'nın yanına geldikten sonra sessiz bir şekilde onun yanına oturdu.

"Pek iyi görünmüyorsun Yuna. Hadi üşütmeden içeri geç."

Bei, yüzündeki samimi gülümseme ile birlikte konuştu. Yuna başını kaldırdı ve gün batımını seyretmeye başladı. Yüzünde acı bir gülümseme belirmişti. Fakat, aynı zamanda gözlerinin dolmasına da engel olamamıştı.

"İyi değilim Bei... Babam beni ve imparatorluğunu terk etti. Atalarımızın kurduğu bu ulusun yok olmasına sebep oldu. Ondan nefret etmek istemiyorum. Fakat, kalbimden yükselen öfkeyi de bastıramıyorum. Aslında öfkemi bastırmak istediğime bile emin değilim!"

Yuna, çaresizlik dolu bir ses tonuyla konuştu. Sesinin derinliklerinde gizleyemediği bir öfke vardı. Bei, boş bakışlarla gökyüzünü seyrederken yüzünde özlem dolu bir ifade vardı. Derin bir nefes alırken konuşmaya başladı.

"Ben babamı ve annemi daha önce hiç görmedim... Juin Şehrine yakın bir kasabada büyüdük. Kasaba halkı birkaç yıl boyunca bize sahip çıktıktan sonra bizi ailemizden dolayı dışlamaya başladılar. Acıktığımız zaman bazen geceleri hırsızlık yapmak zorunda kalıyorduk. Kasabadaki birçok kişi bizi hor görüyordu. Gün boyunca sürekli hakaretlere ve bazen şiddete maruz kalıyorduk. Kalacak bir evimiz bile yoktu. Kimi zaman çöp yığınlarının arasına girerek geceyi çok fazla üşümeden geçirmeye çalışıyorduk. Bir iş bulup para kazanmak istesekte annem yüzünden bize iş verilmiyordu. Kasabalıların dediklerine göre annem bir katilmiş. Sürekli babam lanet eder ve bizi terk ettiği için ona büyük bir öfke duyardım. Anneme ise tuhaf bir şekilde sempati duyuyordum. Onun bir katil olduğunu bilmeme rağmen ona karşı büyük bir sempati besliyordum. Zaman geçtikçe biraz daha olgunlaşmaya başlamıştık. Bir süre sonra kasabadan ayrılarak ormanda yaşamaya başladık. Bu süre içerisinde yetişim yoluna ilk adımlarımızı atmıştık..."

Bei derin bir iç çekerken eski anılara dalıp gitmişti. İstemedende olsa gözünden bir damla taş süzülmüştü. Bakışlarını Yuna'ya çevirdi ve samimi bir yüz ifadesiyle gülümsedi.

"Juin akademisine katıldıktan sonra hayallerimizin peşinden koşmaya başladık. Günün birinde güçlü bir adam olup babamın karşısına çıkarak ondan hesap sormak istiyordum... Mavi Ejder Akademisine katıldığımız zaman bir Üstat ile tanıştık. Ailemizi tanıyor ve onlar hakkında bizim bilmediğimiz birçok şey biliyordu. Babamın sebepsizce terk ettiğini sanıyordum. Fakat Usatmızın dediklerine göre babam, beni ve abimi korumak için yolunu ayırmak zorunda kalmış. Onun ölüp ölmediğini bilmiyorum ama, hala hayatta olduğunu hissedebiliyorum. Hatta çok yakınımda olduğunu biliyorum! Eğer onu bir kez bile görebilirsem sarılacak ve her baba-oğul gibi eğlenceli zamanlar geçireceğim... "

Ölümsüz Kral - Kitap 2: Karanlığın Yükselişi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin