Kitap 2 - 24.Bölüm: Savaş Meydanı [2]

1.9K 197 35
                                    

İyi okumalar dostlarım...

----------

Laura, sorgulayan gözlerle Si Taku'ya bakarken her an tedbirde bekliyordu. Gökten düşen bu ikilinin dost veya düşman olduğunu bilmiyordu. Bu yüzden dikkatli olmazsa ölmesi an meselesi haline gelirdi. Necromanger Tarikatı kuvvetleri ve Beyaz Kaplanlar mücadeleye devam ederken kan gövdeyi götürüyordu. Kılıçlar, mızraklar ve daha birçok silah havada uçuşuyordu.

Si Taku, başını kaldırdı ve ikiliye bakmaya başladı. Önce dikkatli gözlerle Bei'yi hemen ardından da şüpheci bakışlarını Yuna'ya çevirdi. Bir anda gökyüzündem atlayan bu ikilinin nerden geldiğini bilmiyordu, bu yüzden o da Laura gibi gardını indirmemişti. Yuna'yı bir süre süzdükten sonra şüpheyle bakan gözleri yavaşça şaşkınlığa büründü.

"Prenses Yuna! Bunların burda ne işi var! Kuzey Riha Çöllerine gitmeyecekler miydi? Üst düzey yöneticiler bize böyle söylemişti! Aptal herifler! Bir işi de düzgün yapın! Lanet olsun! Onlarla boy ölçüşecek düzeyde askere sahip değilim!"

Si Taku, kendi kendine düşünürken yüzünü ekşitmeden edemedi. Aiden ve diğerlerinin Kuzey Riha Çölleri istikametinde ilerlediğini söyleyen bir haber almıştı. Onların bu savaşa müdahale etmesi daha fazla asker kaybı gibi birkaç soruna neden olabilirdi. Bu durum üst düzey yöneticilerin hiç hoşuna gitmeyecekti. Ayrıca Si Taku da bu haberin yanlışlığına oldukça sinirlenmişti. Geri çekilip çekilmemek gibi bir tereddüte düşerken soğuk bir yüz ifadesi takındı.

Mavi Ejder İmparatorluğunun kuşatması sırasında aynı şu anda olduğu gibi küçük bir orduya komutanlık ediyordu. Bei'yi tam olarak tanımasada Yuna'nın Mavi Ejder İmparatorluğunun prensesi olduğunu biliyordu. Onlar daha çok genç olsalarda ne Si Taku ne de ordudaki askerler onlarla aşık atabilirdi. Çoktan onların seviyelerini aşan bir güce sahip olmuşlardı. Necromanger Tarikatı, düşmanları hakkındaki bilgileri kopyalayıp rütbeli askerlere dağıtıyor ve arşivliyorlardı. Bu durum, her an karşılarına çıkan tehlikelere karşı bir önlem olarak sayılabilirdi. Düşman hakkında ön bilgiye sahip olmak büyük bir avantaj sağlayabilirdi.

Laura derin bir nefes aldıktan sonra sert bakışlarla Yuna ve Bei'ye bakmaya başladı.

"Kimsiniz siz? Yoksa Necromanger Tarikatı için mi çalışıyorsunuz?"

Laura'nın sesi otoriterdi. Bakışları ve yüz ifadesi de bir generale uygun şekilde oldukça sertti. Si Taku'ya bir bakış attıktan sonra tekrardan bakışlarını ikiliye yöneltti. Bei, elini sırtındaki kılıca atarken Laura'ya bakıp hafifçe gülümsedi. Laura dikkatli adımlarla birlikte birkaç adım geri şekildi. Bu şekilde hem Si Taku'yu hem de Bei ve Yuna'yı görebileceği bir pozisyon almıştı. Bei, kılıcını kuşandığı için Laura onları doğal olarak bir tehdit olarak algılamıştı.

"Endişelenmeyin General. Bizler düşman değiliz. Kim olduğumuzu yakında öğreneceksiniz." 

Bei, başını yavaşça Si Taku'ya çevirdi. Elini yeni yeni çıkmış olan sakallarına atıp sıvazlarken sorgulayan gözlerle konuşmaya başladı.

"Seninle daha önce tanıştık mı? Oldukça tanıdık geliyorsun."

Bei merakla sordu. Si Taku'yu daha önce bir yerde gördüğüne emindi. Fakat tam olarak hatırlayamıyordu. Si Taku, Bei'ye bir bakış atıp başını olumsuz anlamda sallarken sert bir ifadeyle konuşmaya başladı.

"Hiç sanmıyorum velet! Kim olduğunuz hakkında en ufak bir fikrim bile yok!"

Bei'nin gözleri, Si Taku'nun konuşmasıyla birlikte mosmor parıldamaya başlarken Yuna'da kılıcını çekti ve savaş pozisyonunu aldı. Auralarını ve öldürme niyetlerini serbest bırakırken birçok asker kaskatı kesilmişti. Laura dişlerini sıkmaya başlarken Si Taku'nun alnında boncuk boncuk terler birikmeye başladı.

Ölümsüz Kral - Kitap 2: Karanlığın Yükselişi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin