Kitap 2 - 36.Bölüm: Sirius Düzlemi

1.9K 185 51
                                    

İyi okumalar dostlarım...

----------

Ela, ormanın iç kesimlerinde gezinirken ağaçların merkeze doğru daha da seyrekleştiğini fark etti. Asedat ağaçların arasından süzülüyor ve çevreyi kontrol ediyordu. Bu orman tehlikelerle doluydu. Ela oldukça tuhaf hissediyordu. Sanki sürekli birisi tarafından izleniyormuş gibi bir his vardı üzerinde. Bir süre daha ilerledikten sonra göz ucuyla arkasına bakıp bir anda sıçradı ve ağacın tepesine çıktı. Asedat aynı anda kanatlarını çırpıp Ela'nın yanındaki dala kondu. Yakınlardan duyulan kurt uluması oldukça ürkütücü ve kudretliydi.

"Lanet olsun gittikçe yaklaşıyor! Tek bir uluma var fakat belki de sürüsünü çağırıyor olabilir. Bu yüzden sabaha kdar güvende olabileceğimiz bir bölge bulmamız gerekiyor Asedat. Yakınlarda bir mağara görmüştüm. Geceyi orada geçirirsek daha güvenli olur. Eğer bu duyduğumuz uluma bir Alfaya aitse kesinlikle avlanmak için sürüsünü topluyor olmalı. Hadi gidelim!"

Ela konuştuktan sonra elini Asedat'ın kahverengi tüylerinde gezdirdi ve hafifçe gülümseyip bir anda gölgelere çekildi. Gökyüzünde süzülen devasa baykuş ilgi dolu bakışlarını ormana döndürürken hızla dalışa geçti. Hızı akıl almaz derecedeydi. Gümüş rengi gözlerinde bilge ve asil bakışlar vardı.

Ela küçük bir mağaranın önünde, gölgelerin içerisinden yavaşça yükseldi. Hemen yanında Asedat vardı. Ela çevresini dikkatli gözlerşe süzdü ve kimsenin olmadığına emin olunca rahat bir nefes aldı.  Hemen birkaç çalı çırpı toplayıp mağaranın çok derinine inmeden küçük bir ateş yaktı ve boyutsal yüzüğündeki pişmemiş büyülü yaratık etini çıkarttı. Hançeriyle ucunu sivrilttiği bir odun parçasına etleri geçirirken ateşin yanlarına iki taş koydu. Etleri ateşin üzerine yerleştirirken karnından guruldular yükseliyordu.

Ela etlerin pişmesini beklerken derin bir nefes aldı ve başını kaldırıp mağaraya bakmaya başladı. Aceleyle girdiği için mağaranın içerisine pek göz atmamıştı. Yavaşça ayağa kalktı ve Asedat'a bir bakış attı. Eline aldığı bir odun parçasının ucunu yaktı ve mağaranın içerisine doğru ilerlemeye başladı. Sanki onu çağıran bir şeyler varmış gibi hissediyordu. Asedat, Ela'nın başına kondu ve her an bir tehdite karşı kendisini hazırladı.

Ela, mağaranın duvarlarına bakarken tek kaşını kaldırdı ve şüpheci gözlerle duvarları süzdü. Duvarlarda tuhaf yazılar ve semboller vardı. Oldukça tuhaf bir his yayıyorlardı semboller... Duvarlara işlenmiş ilginç resimlerde Ela'nın ilgisini çeken bir diğer şeydi.  Ela ilerlemeye devam ederken neredeyde mağaranın sonuna ulaşmıştı. Zaten mağara pekte büyük değildi. Ela elindeki meşaleyi kaldırıp karanlığı aydınkatırken duvarda gördüğü kabartmalar ile birlikte gözleri fal taşı gibi açıldı. Duvarda devasa bir kabartma vardı. En tepede kapkara bir güneş ve güneşin çevresine kızıl halkalar işlenmişti. Kara güneşten yayılan kasvetli hissi algılayabiliyordu Ela... Kara güneşin altında 2 devasa ordu karşı karşıyaydı.

Bir taraftaki ordunun önünde kudretli ve ihtişamlı bir adam duruyordu. Üzerinde uzun bir cübbe vardı. Sağ elindeki parmakların tamamında yüzük vardı. Kabartmalar o kadar detaylı işlenmiştiki adamın kırışıklıkları bile dikkatli bakıldığında görünüyordu. Diğer ordu ise iblislerden ve büyülü yaratıklardan oluşuyordu. Ordunun en önünde vahşi ve acımasız bir iblis vardı. Fakat iblisin baş bölgesi kazınmıştı. Nasıl bir şeye benzediği anlaşılmıyordu. Fakat uzun tırnakları ve kızıla çalan ten rengiyle oldukça ürkütücü görünüyordu. Ela yavaşça titreyen elini kaldırıp kabartmaların üzerinde gezdirdi. Kalbini sarmalayan çaresizliği hissedebiliyordu. Bir anda kulaklarını dolduran acı dolu feryatlarla birlikte birkaç adım geri çekildi.

Ölümsüz Kral - Kitap 2: Karanlığın Yükselişi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin