İyi okumalar dostlarım...
----------
General Laura ve Beyaz Lotus'un müttefik olduklarını duyurmasından bu yana geçen yarım saatte bölük komutanları savaş planını konuşmak için strateji çadırında toplanmışlardı. Bei de kasabalıları bilgilendirdikten sonra onlara katılmış ve kısa bir tanışma faslının ardından tartışma başlamıştı. Bölük komutanları küçük Feng'in böyle bir toplantıda ne işi olduğunu sorguladığında General Laura onun cesaretinden bahsetmiş ve küçük Feng'i utandırmıştı. Bölük komutanları toplantıda bulunan bu üçlüye karşı büyük bir saygı besliyorlardı. General Laura'nın takdirini kazanmış herkes onlar için saygı duyulması gereken kişilerdi.
General Laura ciddi bir ifadeyle toplantı salonundaki 10 bölük komutanını ve aralarında bulunan 3 yeni müttefikini süzdükten sonra derin bir nefes alıp önlerindeki kum havuzuna döndü.
"Şafağın sökmesine yalnızca birkaç saatimiz var. Planın şafağa kadar tamamlanması gerekiyor. Bu savaşın bizim için ne kadar önemli olduğunu söylememe gerek yoktur herhalde. Eğer Güney Surlarını savunamazsak Beyaz Kaplan İmparatorluğu ve Kuzey Riha Çölleri işgal edilecek. Bu yüzden şu anda elimizden ne geliyorsa yapmamız gerekiyor. Fedakarlık olmadan zafer kazanamayız..."
General Laura'nın konuşmasıyla birlikte herkes ciddiyetle onu onayladı. Küçük Feng her ne kadar ortamın gerginliğini hissediyor olsada Bei onun da toplantıya katılmasını istemişti. En azından sessizce konuşulanları dinlemesinin bile yeterli olacağını söylemişti. Bu yüzden küçük Feng ustasının yüzünü kara çıkarmamak için ciddi bir ifadeyle konuşulanları dinliyordu. Ne de olsa daha dantianını bile oluşturmamış 8 yaşlarındaki bir çocuğun böyle güçlü ve üst düzey yetkililer karşısında önerebileceği hiçbir şey yoktu. Bu yüzden susup dinlemesi daha iyi olacaktı.
General Laura eline bir kale biblosu aldı. Bakışlarını kum havuzundaki Güney surlarını maketine çevirirken elini uzattı ve bibloyu kumların üzerine bıraktı. "Burası bizim bulunduğumuz nokta, yani karargah... Güney Surlarından yaklaşık 30 kilometre uzaktayız." dedi ve eline bir askere benzeyen bir başka biblo aldı. Kum havuzunun etrafında birkaç adım attıktan sonra elini uzattı ve bibloyu biraz önce yaptığı gibi kumların üzerine bıraktı.
"Bu ise düşmanın tahmini konumu... Bizden en az 40 kilometre uzakta olmaları gerekiyor. Si Taku'nun takviye kuvvetler çağıracağına adım kadar eminim. İlk saldırıda tahmini düşman sayısı 3.000 yakındı. Bu defa en az 5.000 kişi olacaklarını düşünüyorum. Ayrıca en iyi yaratık terbiyecilerini bile kullansalar bana sorarsanız en fazla 1.000 büyülü yaratığı kontrol altına alabilirler. Yani karşımızda 6 bin kişilik bir ordu var. Ellerindeki teknolojik silahlar hakkında ise onları daha önce görmüş ve savaşmış olan Yuna Zed ve Bei Kaira'ya söz vermek istiyorum."
General Laura'nın konuşmasıyla birlikte Bei ve Yuna bir anlığına bakıştılar. Mavi Ejder İmparatorluğunun işgali sırasında Tarikatın kullandığı makineleri görmüşlerdi. Bu konudan General Laura'ya da bahsetmişlerdi. Bei derin bir nefes aldı ve Yuna'nın sen anlat dermişçesine bakan bakışları altında konuşmaya başladı.
"Mavi Ejder İmparatorluğunun işgali sırasında gördüğümüz teknolojik silahlar, birer robotik askerlerdi. Sayıları oldukça fazlaydı. Belki binden bile fazla olabilir. Fakat şu anda Beyaz Kaplan İmparatorluğunun Güney surlarını düşürmek için harekete geçeceklerinden bu sayının yarısı kadar olduğunu düşünüyorum. Belki de daha az da olabilir. Çünkü büyülü yaratıkların ve tahmini 5 bin askerin desteğiyle 10 bin kişilik bu orduyu yenebilirler. Beyaz Kaplanların askerleri Tarikat askerlerine göre daha düşük bir seviyede. Bu yüzden sayı avantajımızı kullanmamız gerekiyor. Robotik askerler görünüş bakımından metalden yapılmış insanları andırıyorlar. Ellerinde çubuğa benzeyen silahlar var. Doğa enerjisini manipüle edebilen bir mekanizmaya sahipler. Tarikatın bunu nasıl yaptığını bilmesek de belki silah teknolojileri yanlızca robotik askerler ile de sınırlı olmayabilir. Robotik askerler manipüle ettikleri doğa enerjisini saflaştırarak ellerindeki metal çubuklara aktarıyorlar ve bunu ateşleyerek saldırıyorlar. Yapıldıkları metal oldukça sert. Bu yüzden delmesi oldukça zor. Ayrıca zırhları delinse dahi canlı olmadıklarından hareket etmeye devam ediyorlar. Yani onları yenebilmemizin tek yolu kontrol merkezini bulmak ve yok etmek. Abim teknolojiye karşı büyük bir ilgi beslediği için onun teorisine göre bu robotik askerler iki türlü kontrol ediliyor olabilir..."
Bei uzun bir konuşma yaptığı için derin bir nefes aldı ve onu büyük bir ciddiyetle dinleyen insanlara baktı. Bu edindiği bilgiler tamamen Haku sayesindeydi. Bu yüzden ona büyük bir minnet borçluydu. Şu anda işine yarayabilecek bütün bilgileri kafasında tartarken zihnindeki cümleleri toparladı ve konuşmaya kaldığı yerden devam etti.
"Bu teorilerden ilki robotik askerlerin enerjilerini bir güç kaynağından alıyor olması. Eğer durum böyleyse işimiz daha kolay. Güç kaynağı robotik askerlerden çok da uzakta olmamalı. Bu yüzden eğer bir güç kaynağı varsa robotik askerlere akan enerjiyi takip ederek bu güç kaynağını bulabilir ve yok edebiliriz. Fakat bir diğer teori ise bu robotik askerlen bir yetişimci tarafından kontrol ediliyor olması... Durum eğer böyleyse işimiz daha zor olacak. Çünkü robotik askerleri kontrol edebilen birisi en az Gökyüzü aleminde olmalı. Hatta belki de İmparator Alemi... Ve onun yerini saptamakta bir o kadar zor olabilir. Bir güç kaynağı olsaydı enerji akışını rahatça takip edebilirdik. Fakat bir yetişimcinin kontrolü altında olan robotik askerlere akan bir enerji olup olmayacağını bilmediğimizden dolayı binlerce askerin arasına karışmış bile olabilir. Eğer robotik askerler bir yetişimcinin kontrolündeyse yapmamız gereken şey onu bulmak ve öldürmek."
Bei'nin konuşmasıyla birlikte kum havuzunun çevresindeki herkes kara kara düşünmeye başladı. Bölük komutanları geneli Yeryüzü aleminin başlangıcındaydı. General Laura ise Gökyüzü aleminin neredeyse zirvesindeydi. Bei ve Yuna ise Yeryüzü aleminin zirvesindelerdi. Yani eğer kontrolcü Gökyüzü alemindeyse onunla başa çıkabilecek kişi General Laura'ydı. Bei ve Yuna ise ona destek verebilirlerdi. Bu sayede kontrolcüyü alt edebilirlerdi. Fakat eğer İmparator aleminde ise başa çıkmak oldukça zordu. Hatta başa çıkabileceklerinden bile şüphe duyuyorlardı.
Bei, Yuna'ya kaçamak bir bakış attı ve tekrardan askerlere döndü. Buraya geldiklerinden beri Yuna'nın Beyaz Kaplanların gözünde patronmuş gibi gözüktüğünün farkındaydı. Yuna da bu konudan biraz rahatsız olmuştu. Bu yüzden toplantı sırasında kendisinden çok Bei'nin konuşmasını istemişti. Her ne kadar Yuna patron gibi gözükse bile Bei'nin onunla neredeyse denk bir güce sahip olduğunu biliyordu. Hatta belki de Haku dışında dostlarından sakladığı özel yetenekleri bile olabilirdi. Askerlerin ve General Laura'nın sadece Yuna'ya bel bağlamamaları için Bei'nin de bu toplantıda ağırlığını koyması gerekiyordu. Bu yüzden hiç olmadığı kadar ciddiydi.
Bölük komutanlarından birisi elini kaldırdı ve General Laura'nın iznini aldıktan sonra bakışlarını Bei'ye çevirdi. "Peki ya Kızıl Kar Karıncaları? Onların oldukça güçlü bir aside sahip olduğunu duydum. Bu asit sayesinde metalik silahları eritemez miyiz?" diye sordu merakla.
Bei bölük komutanının gerçekten iyi bir noktaya parmak bastığını biliyordu. Bu yüzden memnun bir yüz ifadesiyle bölük komutanını takdir etti. Fakat hemen ardından başını olumsuz anlamda salladı ve konuşmaya başladı.
"Kraliçe Roselina Gökyüzü aleminde fakat kolonisi pek de güçlü bir seviyede değil. Asidin robotik askerlerin zırhını eritebilecek kadar güçlü olduğunu sanmıyorum. Ayrıca eritse bile onlar birer metal yığını. Yani cansız birer kukla... Hasar alsalar dahi saldırmaya devam edeceklerdir."
Bei'nin cevabını kafasında tartan bölük komutanı onun gerçekten de haklı olduğunu düşünüyordu. Kızıl Kar Karıncalarının büyük çoğunluğu Bilge alemindeydi ve bu seviyedeki bir karıncanın asidi o robotik askerleri tamamen eritecek kadar güçlü olamazdı.
Bu sırada Feng derin düşüncelere dalmıştı. Aklına bir fikir gelmişti fakat söyleyip söylememek arasında gidip geliyordu. Ne de olsa o bir çocuktu ve karşısında duran askerler ondan çok daha güçlü ve tecrübeliydi. Bu yüzden onun aklına gelen oldukça basit fikri çocukça bulabilirlerdi. Birkaç saniye daha düşündükten sonra en iyisinin söylemek olduğunu düşündü ve yavaşça elini kaldırdı.
°°°°°°°°°°
➡️ Feng'in aklına gelen fikir ne olabilir ve gerçekten iş görecek mi?
➡️ Robotik askerleri durduracak bir planı şafak vaktine kadar yapabilecekler mi?
➡️ Kukla Hükümdarı Alyss'e karşı nasıl ve kim savaşacak?
➡️ Yazar neden hep birinin konuşacağı anda bölümü yarıda kesiyor? :D
Tahminlerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayın. Oy verip beni daha da motive ederseniz sevinirim. Yeni bölümlerde görüşmek üzere dostlarım. Sağlıcakla kalın...
Mr.Ksasuke
![](https://img.wattpad.com/cover/176386480-288-k878978.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüz Kral - Kitap 2: Karanlığın Yükselişi
Fantasy👑ÖLÜMSÜZ KRAL👑 🌟Kitap 2: Karanlığın Yükselişi🌟 Karanlık Yükseliyor! Kara Güneş'in doğuşu çok yakın! Felaket kapıda! Kuzey Riha Çöllerinde başlayan karanlık fırtına bütün Dünya'yı sarmalıyor! İşte Kader'in Oyunu şimdi Başlıyor! Kehanet derki: Kar...