Kitap 2 - 66.Bölüm: Tabut Diyarı Sanatı

1.4K 170 22
                                    

İyi okumlar dostlarım...

----------

Haku, Miharbi'nin sözlerini duyunca öfkeyle soludu. Gözlerini nefret  bürüdü. Kılıcını kebzasını sıkıca kavrarken öldürme niyetini yavaşça serbest bıraktı. Miharbi'nin bedeninden yayılan korkutucu derecedeki aurayı hissedebiliyordu. Miharbi'nin seviyesi onun çok çok üstündeydi. Belki de aralarında 2 alemden bile daha fazla bir güç farkı vardı. Bu yüzden Haku her ne kadar öfkeden titriyor olsada savaşmaktan önce konuşmaya karar verdi.

"Ondan ne istiyorsunuz! Amacınız kolyeler değil miydi? Zaten istediğinizi aldınız!"

Haku sert ve öfkeli bir ses tonuyla bağırdı. Miharbi, Haku'nun konuşmasını duyduktan sonra kahkaha atamadan edemedi. Gülümsemesi tüm suratına yayılırken kılıç kadar keskin olan dişleri inci gibi parıldıyordu.

"Onu zaten istediğimizi biliyorsun velet! Aptal gibi konuşmayı kes! O Omnia Kai! O bizim anahtarımızın açabildiği tek kilit! Aynı zamanda kilitlerimizi açabilecek tek anahtar! Hadi biraz hızlı ol, sana ayıracak pek fazla vaktim yok! Gördüğüm kasaıyla Aiden'in yaşam enerjisi solmuş. Yoksa ona ihanet edip öldürdün ve vicdan azabı çekip ağlamaya mı başladın seni koca bebek. Hahahaha...Tüm gücünle saldır velet.!"

Miharbi alaycı bir ses tonuyla konuştu. Haku'yu yenmek için gücünün sadece küçük bir kısmını kullanması bile yeterliydi. Bu yüzden onunla pek fazla zaman harcamak istemiyordu. Haku'nun en güçlü saldırısını  karşılayacak ve sonrasında onunla oyalanmayı bırakacaktı. Haku'yu aradan çıkartıp Aiden'i alacak ve buradan ayrılacaktı. Miharbi'nin aklından geçen düşünceler bunlardı. Fakat Haku'nun bedeninden sızan aurayı hissedince tek kaşını meraklı bir şekilde kaldırdı.

"Onu almak istiyorsan beni öldürmen gerekecek! En güçlü saldırımı karşılamak istiyorsan sana bunu zevkle göstereceğim!"

Haku öfkeli bir ses tonuyla bağırdı ve kılıcını toprağa sapladı. Bedeninden muazzam bir aura sızıyordu. Zaten Aiden'in kalbi durduğu andan beri öfkeliydi. Şimdi de Miharbi onu almak isteyince ve aynı zamanda onunla alay edince öfkesi bedenini tamamen ele geçirmişti. Haku inanılmaz bir hızla el mühürleri yaparken bedeninden sızan aura yüzünden saçları dalgalanmaya başladı ve üzürinde durduğu toprak hafiften içeri çöktü. Miharbi'nin suratında küçük bir şaşkınlık peydah olmuştu. Dikkatli bakışlarını Haku'dan ayırmıyordu.

"Ne tür bir şeytani sanat kullanacak?"

Miharbi kendi kendine düşünceli bir ses tonuyla sordu. Haku'nun bedeninden sızan aura oldukça ürkütücü ve uğursuzdu. Bu şeytani enerjiydi!

Haku el mühürlerini tamamladığı anda gözleri parıldamaya başladı. Kılıcının uzay boşluğunu andıran kebzasından sıkıcı tuttu ve sapladığı topraktan yavaşça çıkardı.

"Tabut Diyarı Sanatı! Ölüm Golemi, diril!"

Haku tekniğin adını haykırdığı anda Miharbi'nin gözleri fal taşı gibi açıldı.

"Tabut Diyarı mı? Demek Kaira Hanesinin şu meşhur varislerinden birisi sensin ha...  Yaşına bakılırsa sen abi olanısın. O çok sevdiğiniz ustanız Saku, bir aralar sizden bahsetmişti. Tabi uzun zaman oldu onunla görüşmeyeli. Duyduğum kadarıyla Teiran Dünya Tarikatından gizlenmek için sırra kadem basmış... Görelim bakalım Kaira Hanesinin soy tekniğinden sonra en çok güvendiği şu Tabut Diyarı sanatının gücünü."

Miharbi sakin bir yüz ifadesiyle konuştu. Sesinde gizleyemediği bir şaşkınlık vardı. Aynı zamanda merak...

Haku'nun şu anda kullanabildiği en güçlü teknik buydu. Mezar Bekçisi Sanatı şu an kullandığı teknikten daha güçlü bir teknik olsada onu kullanabilmek için yanında Bei'nin olması şarttı. Bu yüzden Haku kullanabildiği en güçlü tekniği ortaya çıkardı.

Ölümsüz Kral - Kitap 2: Karanlığın Yükselişi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin