Kitap 2 - 87.Bölüm: Yüce Atanın ve Lanetli İblisin Lahidi

1.2K 144 86
                                    

İyi okumalar dostlarım...

--------

Sirius Düzleminin en ücra köşelerindeki Aziz Gölge Dağlarında asırlardır süren fırtınalar en sonunda dinmiş ve kara bulutlar dağılmıştı. Karanlığın dağılmasıyla birlikte kaçışmaya başlayan ruhlar dağların üzerinden akılalmaz bir hızla geçen varlığın yaydığı ürpertici his yüzünden girecek delik arıyorlardı.

Aziz Gölge Dağlarının üzerinden hızla geçen varlık bir insandı. Fakat sıradan bir insandan en büyük farkı sırtındaki kara alevlerden oluşan kanatlardı! Kanatların uçlarında bulunan altın sarısı tüyler siyah ile muazzam bir uyum sağlamıştı. Kızın saçları rüzgarda dalgalanırken hemen yanında bir baykuş uçuyordu. Kız başını yavaşça baykuşa çevirirken suratında alaycı bir gülümseme vardı.

"İlk kez uçan birisine göre sence de çok iyi uçmuyor muyum Asedat? İstersen seninle yarışabiliriz. Ne dersin?" dedi genç kız. Ses tonu oldukça zarif ve şakacıydı. Bu Ela'dan başkası değildi!

Ela; Yüce Şo'nun, yani yeryüzündeki son Kara Anka'nın, huzuruna çıktığında oldukça korkmuş ve telaşlanmıştı. Yüce Şo'nun bir Kara Anka olabileceği aklına dahi gelmemişti. Yüce Şo mağarasından çıktığında yaşamaya dair olan bütün umutlarını kaybetmişti. Yüce Şo gibi bilinen alemlerin, yani Tanrı aleminin, ötesinde bir güce sahip olan  bu kadar güçlü bir yetişimciyle ilk defa karşılaşmıştı. Yani şok olması oldukça doğaldı. Fakat Yüce Şo, konuştuğu sırada onu bir şekilde anlamıştı. Yüce Şo bunun her ne kadar antik bir dil değil de Karanlığın derinliklerini kavramayı başaranların anlayabildiği bir dil olduğunu söylemiş olsada Ela daha o kadar derin bir kavrama yeteneğine sahip olduğundan bile şüpheliydi. Fakat her nasıl olduysa Yüce Şo ile konuşmuş ve Sirius Düzlemini aslında onun oluşturduğunu öğrenmişti. Yüce Ata Rabuga'nın ise Ela gibi Sirius'u hak eden bir yetişimci olduğunu duyunca da oldukça şaşırmıştı. Ne de olsa Ela, Sirius Düzleminin Yüce Ata Rabuga tarafından oluşturulduğunu sanıyordu. Fakat bildiklerinin büyük çoğunluğu yanlış çıkmıştı. Şimdiyse Kara Anka'nın, yani Yüce Şo'nun, son sözlerini yerine getirip Aziz Gölge Dağlarının ötesine geçiyordu. Burada bir yerlerde Rabuga'nın mezarı ve Sirius Düzleminin sırları yatıyordu...

Yüce Şo, Ela'yı kutsadığı sırada Ela bir anda Yeryüzü aleminin zirvesine sıçramıştı. Fakat daha içinde gittikçe büyüyen bir güç olduğunu hissediyordu. Yüce Şo'nun bahsettiği Sirius'un yalnızca bu kara alevlerden oluşan kanatlardan ibaret olduğunu hiç sanmıyordu. Ve yakında Sirus'un gerçek gücünü iliklerine kadar hissedecekti! Ayrıca Ela, Yüce Şo'nun yok olmadan önce ona küllerinden tekrar doğana kadar onu korumasını söylemişti. Bu yüzden Ela Kara Anka'nın küllerini boyutsal yüzüğünde güvende tutuyordu.

Asedat, Ela'ya benimle yarışabileceğini mi sanıyorsun, dermişçesine bir bakış attıktan sonra bir anda yaydan fırlayan bir ok gibi ileri atılmış ve Ela'yı onlarca metre arkada bırakmıştı. "Hey hile yapıyorsun ama! Daha başla bile demedik!" dedi ve bir anda hızlanmaya başladı Ela. Sitem eder bir ses tonuyla konuşmuştu. Tüm gücüyle Asedat'a yetişmeye çalışsada bir türlü onun hızına ayak uyduramıyordu. Ne de olsa Asedat doğası gereği uçmayı doğuştan bilen bir kuştu. Fakat Ela yalnızca birkaç saattir uçmaya başlamıştı. Yüce Şo'nun onu kutsamasından bu yana geçen sürede sadece Aziz Gölge Dağlarını  ötesine doğru ilerlemişti. Bu yüzden giderek uçmaya alışıyordu. Fakat bu yalnızca düz doğrultular için geçerliydi. Daha Asedat gibi havada taklalar açamayacak kadar korkuyordu uçmaktan.

"Tamam Asedat! Sen kazandın! Pes ediyorum!" diye seslendi Ela. Bu kovalamacanın ne kadar sürerse sürsün onun lehine sonuçlanmayacağını biliyordu. Bu yüzden pek de uzatmaya gerek yoktu. Şu anda yapmaları gereken daha önemli şeyler vardı.

Ölümsüz Kral - Kitap 2: Karanlığın Yükselişi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin