Kitap 2 - 53.Bölüm: Kristal Küre

1.6K 183 65
                                    

İyi okumalar dostlarım...

----------

Dev bir gövdeye sahip ağacın önünde orta yaşlı bir adam uzanıyor ve devasa ağacın serin gölgesinin keyfini çıkarıyordu. Suratında büyük bir gülümseme vardı. Uzun zamandır bu anı bekliyor gibiydi sanki. Kafasını kaldırdı ve ağacın dallarında lotus pozisyonu almış olan genç adama sakin bir yüz ifadesiyle baktı. Derin bir nefes alıp verirken samimi bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

"Cidden dediğin gibi oldu Kuzon. Gelecek kaderin istediği gibi şekilleniyor... Bunu değiştirme zamanı."

Ağacın üzerindeki Kuzon isimli genç adam bir bilge edasıyla gülümsedi ve derin bir nefes aldı. Kapalı olan gözlerini yavaşça açarken genç olmasına rağmen kar tanesi kadar beyaz olan saçları rüzgarın serin esintileriyle dalgalanıyordu. Oldukça karizmatik bir havası vardı genç adamın. Hafifçe gülümsedi ve samimi bir şekilde karşılık verdi.

"Gelecek tamamen buna bağlı Era... Nasıl bir karmaya sahipsem onunla aynı bedene reenkarne oldum. Ama onun yani senin ruhun benimkini bastırdı. 15 yaşına kadar onun bedeninde takılı kaldım. Sonra güçlü bir ruhla tanıştı ve güçlenmeye başladı. Farkında olmasada bir zamanlar ruhu 2 renkti. Tek beden 2 ruh! Fakat o Habistanrıların bedenini oluşturacak olan kaotik dantiana sahip oldu. Bu sayede ruhum önceki yaşamımın yeteneklerini ve anılarını uyandırdı. Onun nasıl bu kadar güçlü bir ruha sahip olduğunu merak ettim ve ruhundaki bağlantıları kullanarak seni buldum. Bildiğin gibi ben bir Zaman Gezginiyim. O geldiği zaman ona birkaç şey göstereceğim..."

Era, Kuzon'un konuşmasıyla birlikte başını olumlu anlamda salladı. 2 ruhun aynı bedene reenkarne olması tarih boyunca duyulmamış bir olaydı. Fakat Aiden güçlü ruhu sayesinde Kuzon yokmuş gibi yaşamına devam etti. Farkında olmasada o güçlenmeye çalışırken Kuzon çoktan ruhunun sınırlarını kırarak eski gücüne ulaşmıştı. O bir Zaman Gezginiydi!

Gezginler arasındaki en korkutucu güce sahip olan kişiler Zaman Gezginleriydi. Onlar zamanda geriye gidebilirlerdi. Fakat bunun için ağır bir bedel ödemek zorundalardı. Hayat enerjisi... Zaman yolculuğu ne kadar geçmişe olursa bir o kadar hayat enerjisi emiyordu. Ve bu hayat enerjisinin geri dönüşü yoktu.

Ayrıca Zaman Gezginleri arasında bile eşi benzeri bulunmayan bazı kişiler vardı. Onlar gelecekteki zibilyon tane alternatifi görebilirlerdi. Fakat bu geçmişe dönmekten bile daha fazla hayat enerjisi harcıyordu. Öyleki gelecekteki alternatifleri görmek için ömrünün tamamını bile vermen gerekebilirdi.

Era, Kuzon'un dediklerini düşünmeye devam ediyordu. Onun mantık ötesi gücü Era'nın Kaderi yenmek için bir plan kurmasını sağlamıştı. İşte bu planın gerçekleşmesi tamamen Aiden'e bağlıydı. Era onun kaotik dantianı ve Habistanrı bedenine sahip olduğunu Kuzon'dan duymuştu. İşte onu en çok umutlandıran da buydu. Bir Habistanrının yapabileceklerinin sınırı yoktu. Hatta gökleri yarıp cennet ve cehennemin kapılarını bile açabilecek güçlere sahip olan Habistanrılar vardı. Fakat onlar kaderin oyununa gelmiş ve Kaotik zamanlarda yok oluşa sürüklenmişlerdi.

Kuzon derin bir iç çekip başını gökyüzüne kaldırdı. Bir şeyin yaklaştığını hissedebiliyordu. Yüzünde sakin bir yüz ifadesi vardı. Hafifçe gülümsedi ve Era'ya bakıp konuşmaya devam etti.

"Gelmek üzere... O eşsiz bedeni eğer kullanabilirse saf gücü bile onların alem zımbırtısını hiçe sayacak kadar kudretli olacak. Bir Zaman Gezgini olarak geleceğe gitmeyi birçok defa hedeflemiştim. Fakat ne yazıkki gelecek tamamen belirsizlikler ve olasılıklarla dolu. Bu nedenle geçmişte bir zaman kırılmasına neden oldum. Bu nedenle kaderimiz değişti ve Aiden ile aynı bedene reenkarne olduk. Eğer bu hatamı düzeltmezsem bir daha asla bir bedene hatta ruha bile sahip olamayacağım... O hem benim hem de geleceğin son şansı Era. Habistanrı olma şerefine erişebilecek yegane kişi o. Yoksa ne insanlık ne de diğer ırklar evrende yaşamını daha fazla sürdüremeyecekmiş gibi hissediyorum. Sadece iblisler..."

Kuzon daha sözlerini tamamlayamadan yer sallanmaya başladı. Era ve Kuzon'un bakışları masmavi gökyüzünde beliren yarığa kaydı. İkisinin suratında da ciddi bir ifade vardı. Kaderle küçük bir oyun oynamış ve geleceği değiştirecek bir plan yapmışlardı. Ve işte o planın ilk aşamasını şu an da gerçekleştirmeleri gerekiyordu. Yoksa her şey başlamadan sona erecekti.

Kuzon derin bir nefes aldı ve ağacın daldan inmeden sırtını koca ağacın gövdesine yasladı. Rüzgar, kar tanesi kadar beyaz olan saçlarını dalgalandırırken gözlerini yavaşça kapatıp kollarını göğsünde birleştirdi ve sakin bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

"Karanlık, Ateş ve Hava elementine sahip. Gloomy denilen yaratığı sana bırakıyorum Era. Kristal Küreler Habistanrı devrinden beridir kullanılmıyor. Artık evreni eski düzenine getirme zamanı. Benim Aiden'e birkaç vizyon gösterebilmek için enerji toplamam gerekiyor."

Era, Kuzonun konuşmasıyla birlikte başını onaylar bir biçimde salladı. Ciddi bakışlarını gökyüzündeki yarıktan çıkan kara bulutsuya sabitledi. Kara bulutsu son hızla ona doğru yöneldi ve çıktığı yarık kırılarak parçalara ayrıldı. Gökyüzü eski haline dönmüştü. Era ona doğru hızla yaklaşan kara bulutsuya bakarken derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. Birkaç el mührü yapıyordu ama hızı akıl almaz derecede yüksekti.

Gözlerini açtığı anda göz alıcı kızıl bir ışık tüm ortamı esaret altına almıştı. Gloomy, Era'nın 1 metre ötesinde asılı kalmıştı. Hareket edemiyordu fakat canavar vari sesi duyulabiliyordu.

"K-Kimsin sen!? Neden hareket edemiyorum! Serbest bırak beni lanet büyücü!"

Era, Gloomy'nin sesine aldırış etmeden onun saydam sisinin içerisinde bulunan Aiden'e bakıyordu. Era elini savurduğu anda Gloomy kızıl ve şeffaf bir kübün içerisine hapsedilmişti. Dışarı ne kadar çıkmak isterse istesin çarptığı kızıl duvar ona her hareket edişinde hasar veriyordu. Gloomy öfkeden deliye dönmüştü. Era yavaş adımlarla ona doğru yaklaşırken suratında küçük ve samimi bir gülümseme vardı. Kızıl gözleri ışıl ışıldı. Gloomy onun gözlerinin içerisine bakarken kendisini derin ve uçsuz bir cehennemin içerisinde yanıyormuş gibi hissediyordu. Bu hem korkutucu hem de acı verici bir histi.

"Yoksa sen... Sen bu çocuğun özü müsün! Bu nasıl olur! İmkansız! Sen insan değilsin! Sen kesinlikle bir insan değilsin!"

Gloomy'nin canavar vari sesi korku dolu çıkıyordu. Sanki bulaşmaması gereken bir belaya bulaşmış ve bundan pişmanlık duymuş gibi bir hali vardı. Era onu hapsettiği kübün önünde durunca inci tanesi gibi dişlerini gösterip sakince sırıttı.

"Tüm sırrı bozuyorsun küçük canavarcık. Sessiz ol ve yeteneklerini kaderin ezeli rakibine bahşet! Veya sen dur bakalım. Zahmet etme... Ben senin yerine bunu yapacağım zaten."

Era'nın her bir kelimesi Gloomy'nin içindeki korkuyu kat ve kat arttırmıştı. Kara bulutsu titriyor gibiydi. Gloomy'nin canavar vari sesi bir kez daha duyulurken bu defa pişmanlık ve korku doluydu. Fakat aynı zamanda Era'ya hayranlıkla bakıyordu.

"Lütfen durun! Damarlarınızda akan kanın farkına vardım efendim... Lütfen bu aciz kulunuzu affedin! Geldiğim gibi geri döneceğim ve tüm yeteneklerimi sizinle aynı kana sahip olan bu meleze aktaracağım. Lütfen affed-"

Era işaret parmağını dudaklarına götürüp susması için işaret yaptı ve sert bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

"Kapa çeneni! Bin asrın ilk kristal küresi olacaksın! Bununla ne kadar onur duysan da az! Güç sisteminde alem zımbırtıları yerine saf güç tekrardan kullanılacak! Kristal Küre çağı seninle birlikte başlayacak!"

°°°°°°°°°°

29 Ekim Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun! Hepinize iyi günler! Bir sonraki bölüme kadar sağlıcakla kalın dostlarım...

Mr.Ksasuke

Ölümsüz Kral - Kitap 2: Karanlığın Yükselişi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin