Kitap 2 - 54.Bölüm: Geçmiş [1]

1.5K 183 27
                                    

İyi okumalar dostlarım...

----------

Gloomy ne kadar debelensede Era'nın sesi bile onun gücünü bastırmak için yeterliydi. Era derin bir nefes alıp elini kara bulutsuyu hapsettiği kübün içine sokarken kara bulutsunun acı dolu çığlıkları kilometrelerce uzaktan bile duyuluyordu. Gloomy yalvarmaya devam ederken sesi git gide boğuklaşmaya başlamıştı. Birkaç saniye sonra ise ses kesilmişti. Kara bulutsu bir anda küçülüp büzüşmeye başladı. Yavaş yavaş kristal bir küre şeklini aldı ve Era'nın avuçlarına düştü.

Şeffaf kürenin içerisinde tamamen karanlık bir sis vardı. Kürenin merkezinde ise beyaz bir nokta görünüyordu. Bulutsu tamamen yok olduktan sonra Era elini boşlukta savurmuş ve onu hapsettiği küp dağılmıştı. Era bakışlarını yerde öksürük krizine girmiş olan Aiden'e çevirirken bakışlarında beklenti ve saygı vardı. Bir süre bekledikten sonra Aiden'in öksürük krizi geçmişti. Derin derin soluklanırken başını şaşkınlık ve korkuyla kaldırdı. Bakışları Era'nın gözleriyle buluşurken kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Bedeni istemsizce titrerken zorlukla ayağa kalktı ve birkaç adım geri adım attı. Titreyen sesiyle konuşmaya başlarken nerede olduğu ve buraya nasıl geldiğini düşünüyordu.

"K-Kimsin sen!? Burası neresi!"

Her ne kadar korkmuş ve şaşırmış olsada sesi otoritesini koruyordu. Her ne kadar titresede bu sadece yaşadığı şoktan dolayıydı. Era, Aiden'in sorularıyla birlikte hafifçe gülümsedi. Suratında alaycı bir gülümseme vardı.

"Ben senin ilk yaşamınım Aiden. Buraya bir Zihin Gezgini sayesinde geldin. Ruhun anılarında geriye gitti. Buraya gelmen kaderin oyununu bozmamız için büyük bir avantaj. Şimdi benimle gel sana her şeyi anlatacağız. Öğreneceklerinin bir bedeli olacak fakat bunu konuşmak için daha zamanımız var. Ayrıca şunu almanı istiyorum."

Era tek nefeste konuştuktan sonra elindeki kristal küreyi Aiden'in eline tutuşturmuştu. Aiden, Era'nın söylediklerini sindirmeye çalışırken elinde bir kristal kürenin olduğunu bile fark edememişti. Era'ya şok olmuş bir ifadeyle bakarken onun ilk yaşamı olduğunu gerçekten de hissetmeye başlamıştı. Önceden Yusey'i yani kendinden bir önceki yaşamını gördüğü zamanda bunu hissetmiş ama inanması biraz zor olmuştu. Kafasında onlarca soru işareti belirirken dudakları aralandı ve sorgulayıcı bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

"Senin aslında ilk yaşamım olduğunu hissedebiliyorum fakat seninle tanışacağım aklımın ucundan bile geçmemişti. Öncelikle sormak istediğim bir sürü soru var..."

Aiden daha konuşmasını tamamlamadan Era araya girmişti. Sesi itiraz istemeyen bir tondaydı.

"Sormak istediğin soruları az çok tahmin ediyor ve seni anlıyorum Aiden. Ama zamanımız kısıtlı. Senden şu anda tek bir şey istiyorum. Soru sorma ve sadece beni izle. Sana göstermemiz ve anlatmamız gereken çok şey var. Bunlar zaten sorularının yanıtı olacaktır."

Era konuştuktan sonra Aiden derin bir nefes alıp gözlerini kapattı. Sakinleşmesi ve bu yaşananları idrak etmesi şarttı. Yoksa hiçbir şey anlamayacak ve delirecekmiş gibi hissediyordu. Era arkasını dönüp gölgesine uzandığı meşe ağacına doğru yürümeye başladı. Aiden aldığı derin nefesi sakin bir şekilde verirken gözlerini açtı ve Era'nın arkasından bir adım attı. Fakat attığı adımla birlikte acı dolu bir çığlık atmış ve dizleri üzerine düşmüştü. Gözleri fal taşı gibi açılırken ruhuna hücum eden muazzam derecedeki bu yoğun enerjiye karşı direnmeye çalışıyordu. Fakat sanki ruhunun her parçası acı çekiyor gibiydi. Era yavaşça arkasını dönüp mahçup bir yüz ifadesiyle kafasını kaşıdı ve konuşmaya başladı.

"Ah... Doğru ya bir şey yapmayı unuttum. Ruhun, Darqus Boyutunun enerjisini kaldıramayacak kadar güçsüz. Bu da canını yakıyor olmalı."

Era konuştuktan sonra elini boşlukta savurmuş ve parmaklarından çıkan ve bir yılan gibi havada süzülen renkli enerji partikülleri Aiden'in ruhunu sarmıştı. Üzerinde bir enerji katmanı oluşmuştu. Aiden'in acı dolu çığlıkları yavaş yavaş son bulurken dişlerini sıktı ve yavaşça ayağa kalktı.

Era önünü dönerken suratında büyük bir gülümseme belirdi ve kendi kendine düşünmeye başladı.

"Ruhu güçsüz falan değil. En düşük boyutlardan, Darqus Boyutuna bir anda geçiş yapan birisi anında moleküllerine kadar parçalara ayrılırdı. Fakat beklediğim gibi sen sadece acı çekiyorsun. Cidden muazzam bir bedene ve iradeye sahipsin. Aynı zamanda ruhunda öyle... Keşke ruhumu kaybetmeden önce bende irademi kullanarak onu güçlendirseydim. Sen Cennet ve Cehennemin Muhafızı ünvanını cidden hak ediyorsun Aiden. Demek üzerimdeki kehanet Kuzon'un söyeldiği gibi sendeki yaşamımızda kendini gösterdi..."

Era yavaş adımlarla ağaca doğru ilerlemeye devam ederken Aiden derin bir nefes aldı ve onun arkasından hayranlıkla baktı.

"Bu ne kadar vahşi bir enerji böyle? Ruhumu kemiren enerjiyi anında korkuttu ve yok etti! Ne kadar güçlü olabileceğini düşünmek bile beni heyecanlandırmaya yetiyor... Bu kadar güçlü olmasına rağmen nasıl oldu da öldü! O bu mücadelede başarısız olmuşsa ben nasıl başarabilirim ki?"

Aiden, Era'nın bu kadar güçlü olmasına rağmen nasıl ve neden ölmüş olduğunu düşünürken umutsuzluğa kapılmaya başlamıştı. Bu kadar güçlü bir düşmana karşı cidden kazanabilir miydi?

Aiden başını iki yana sallayıp bu derin düşüncelerden kurtulurken yavaş adımlarla onun arkasından yürümeye başladı. Elindeki kristal küreye bir bakış attıktan sonra kaşlarını şüpheyle çattı. Bunun ne olduğunu hakkında en ufak bir fikri bile yoktu ama elindeki küre ona muazzam derecede karanlık bir çukurmuş hissiyatı veriyordu. Bunun ne olduğunu Era'ya soracağı sorular arasında eklerken ağaca yaklaştıkça ruhu güç ile dolup taşıyordu sanki.

Era ağacın önünde durdu ve lotus pozisyonunu aldı. Eliyle Aiden'in oturmasını işaret ederken gözlerini kapattı ve esen serinletici rüzgarın suratını okşamasının keyfini çıkardı. Aiden sorgulayıcı gözlerle bakışlarını Era'ya dikmişti. Buraya gelmeden önce Asunami'den karanlık ile ilgili ders almak için kadanosuna gitmişti. Fakat Asunami'yi ele geçiren Gloomy; onu anılarında geriye, hatta ilk yaşamına kadar getirmişti. Birçok sorusunun cevabını şimdi tam da burada alacaktı fakat önce Era'nın söylediği gibi onu dinlemeliydi. Öğrenecekleri hakkında bir bedel ödemesi gerektiğinden bahsetmişti. Bedel her ne olursa olsun ödeyecek ve gerçekleri bir bir öğrenecekti. Yoksa kader ile olan bu ezeli savaş ebediyete sürüklenecekti.

Era gözlerini açarken sahte bir öksürükle boğazını temizledi ve sakin bir ses tonuyla konuşmaya başladı. Sesi Aiden'e güven veriyordu. Aiden ondan bir an olsun bile şüphelenecek değildi. Çünkü karşısında duran kişi onun ilk yaşamı yani ta kendisiydi.

"Şimdi anlatacaklarımı iyi dinle Aiden. Bu uzun bir muhabbet olacak. Sana anlatmam gereken birçok şey var. Ben şu an genç görünüyor olsamda tahmin ettiğinden daha yaşlıyım. En baştan başlayalım. Bundan binlerce asır önce yetişim tarihinin en şahane ve altın çağı yaşanıyordu. Kaotik Çağ... Ben bu çağın sonlarında asil bir klanın varisi olarak doğdum. O dönemde Armoni, yani denge, bizim gibi asil klanlar tarafından sağlanıyordu. Ben İlahi Ejder Klanının son varisi Era'yım... Kaotik Çağ olarak adlandırılan bu çağ bir çok tarihi olaya şahitlik etti. Bizim dönememizde kullanılan enerji sizin kullandığınız doğa enerjisi gibi yabozlaşmış bir enerji türü değil. Biz karanlığın ve aydınlığın muazzam bir uyumu olan Kaotik enerjiyi kullanıyorduk..."

Era derin bir nefes aldı ve sakin bir yüz ifadesiyle konuşmaya devam etti.

"Sana öncelikle Armoniyi sağlayan bu asil klanlardan bahsedeyim. Benim varisi olduğum İlahi Ejder Klanının başında babam Kartes vardı. O Kaotik Çağ'ın son Habis Tanrılarından birisiydi. Annem ise bir İblisti. Bir Habis Tanrı ve iblisin melezi olarak hayata gözlerini açan yegane kişi bendim..."

Mr.Ksasuke

Ölümsüz Kral - Kitap 2: Karanlığın Yükselişi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin