Ölümsüz Kral - Kitap 2: Karanlığın Yükselişi

Kitap 2 - 116.Bölüm: Olasılığa Bağlanmış Bir Plan

İyi okumalar dostlarım...

Bölüm düzenlenmemiştir.

----------

Alyss, askerlerin arasına karışmış bir şekilde ilerlerken bakışlarını Si Taku'ya çevirdi. Si Taku ordunun şu anlık görünen komutanıydı. Alyss'in ise kuklalarını kontrol etmek için askerlerin arasında gizlenmesi gerekiyordu. Bu yüzden başına geçirdiği kukuletalı bir cübbeyle ordunun arka saflarında yavaşça yürüyordu.

Si Taku'nun bir gözü sürekli Alyss'i kolluyordu. Alyss'in en ufak bir işareti orduya yön verecek olan emirdi. Bu yüzden bir yandan ordunun düzenli bir şekilde ilerlemesini sağlarken bir yandan da Alyss'ten gelecek olan emirleri bekliyordu.

Ordu yavaş ilerliyor olsa da bu oldukça normaldi. Robotik kuklalardan büyülü yaratıklara kadar bütün ordu düzenli bir şekilde hareket ediyordu. Aynı tür olan büyülü yaratıklar gruplar şeklinde sıralanmıştı ve düzenli adımlarla Beyaz Kaplan İmparatorluğuna doğru yürüyordu. Sağ ve soldan büyülü yaratıklar ilerlerken geriden kuklalar geliyordu. Tarikat mensupları ise bu birliklerin tam ortasındaydı. Tarikat askerlerinin tam arkasında Alyss'in mutlak katliam silahı olan Enerji Bombası adını verdiği dev iblis heykeli yavaşça tekerlekli platformlar üzerinde itiliyordu. Arkalarından yükselen toz bulutları ordunun büyüklüğünü kanıtlar nitelikteydi.

Devasa ordu bir kum tepesini daha aştıktan sonra Alyss başını kaldırıp ileri doğru baktı ve birkaç kilometre ilerisinde dizilmiş olan Beyaz Kaplan ordusunu gördü. Orduyu görür görmez başını Si Taku'ya çevirip eliyle durma işareti verdi. Si Taku, Alyss'in bu işaretini gördüğü anda hemen yanından yürüyen borozanlı adama emir verirken asker tüm nefesiyle elindeki borozana üfledi. Ses kilometrelerce yayırlırken Tarikat askerleri bir anda durmuştu. Alyss ise Kukla Hükümdarı yeteneklerini kullanıp robotik kuklalarını ve yönettiği büyülü yaratıkları durdurdu. Başını tekrardan Si Taku'ya çevirirken elindeki iletişim kurmasını sağlayan yüzüğe doğru konuşmaya başladı.

"Ne düşünüyorsun Si Taku?" diye sordu Alyss. Si Taku, Alyss'in sesini işittiği anda elini kaldırdı ve iletişim yüzüğüne doğru konuşmaya başladı. "Bize karşı durabilecek bir ordu değil. Sayıları çok az. Ve görünürde pek bir şey göremiyorum. Direkt saldırmayı öneriyorum efendim." diyerek fikrini sundu Si Taku. Alyss başını iki yana doğru sallarken sakince gülümsedi ve bakışlarını birkaç kilometre ötesinde dizilmiş olan orduya bakmaya başladı. Gözleri ansızın parıldayıp sönerken dilini çıkarıp dudaklarını yaladı.

"Onların ruh güçlerini hissedebiliyor musun Si Taku? Her biri savaşma arzusuyla dolup taşıyor. Birkaçı hariç geri kalanı tamamen öleceğini kabullenmiş durumda. Dişe değer olan rakip sayısı bir elin parmaklarını geçmez. İlk tuzağımıza düşmüş olmalılar. 3 gün sonra saldıracağımızı sanıyorlardı... öncelikle sadece robotik kuklalarımı göndereceğim. Büyülü yaratıkları büyük ihtimalle hâla göremediler. Bu yüzden onları yepenin arkasında tutacağım. Bakalım bir kuklalar ile nasıl baş edecekler. Konumunuzu koruyun. Kuklalarımı birazdan göndereceğim. Anlaşıldı mı Si Taku?" dedi Alyss keyifli bir ses tonuyla.

Şu an yaşananlar ona büyük bir zevk veriyordu. Katliam yapma düşüncesi bile kanının kaynamasını sağlıyordu. Öldürmek onun için tamamen bir sanattı... Kızıl kanlarla toprağı boyamak ve soğuk cesetlerle bu yapıtı süslemek istiyordu.

"Anlaşıldı." dedi Si Taku ciddi bir ses tonuyla. Her ne kadar Alyss yaşananlardan zevk alıyor olsa da bu durum Si Taku için geçerli değildi. Son yaptığı saldırıda eski eşi General Laura ve ihanet etmeden önce yakın dost oldukları Elohir, onun kalbini kemirmeye başlayan birkaç şey söylemişti. Bu saldırıdan beri onların söyledikleri Si Taku'nun zihnini kurcalıyor ve yürüdüğü yolda pişman olup olmadığı konusunda emin olamıyordu. Bir yandan da onlarla yarım kalmış olan hesabını kapatmak için can atıyordu. Sanki ruhu ikiye ayrılmış gibiydi. Bir tarafı onu Laura ve Elohir'e doğru çekerken bir tarafı ise onlara karşı nefretle dolmasına neden oluyordu.