Kitap 2 - 26.Bölüm: Kan Şövalyesi

2.2K 200 65
                                    

İyi okumalar dostlarım...

----------

Feng, Bei'nin sorusuyla birlikte  duraksamadan edemedi. Bei ve Yuna'ya tuhaf bakışlar atarken onların gerçekten bu kasaba hakkında hiçbir şey bilmediklerine emin oldu. Feng, ciddi bir surat ifadesi takındıktan sonra Bei'ye döndü.

"Üzgünüm ama bu kasabada bir han bulmanız imkansız. Kasabaya pek ziyaretçi gelmediği için kasabadaki tek han da birkaç yıl önce kapatıldı."

Feng'in konuşmasıyla birlikte Bei'nin yüzünde ciddi bir ifade belirdi. Başını kaldırıp gökyüzüne bakarken güneşin yavaşça batmaya başladığını gördü. Daha öğleni birkaç saat geçmişti fakat Beyaz Kaplan İmparatorluğunda enlemden dolayı güneş erken batıyor ve erken doğuyordu. Bu yüzden Bei, bir saat içerisinde gece çökeceğini anlamıştı.

Bei, derin bir nefes alıp Yuna'ya bir bakış attı. Yuna'nın yarım saat daha yürüyecek hali bile kalmamıştı. Ayrıca Bei, Yuna'yı sırtlanıp başka bir kasabanın yolunu tutmaya kalkışsa bile geceye kalacağını ve kum fırtınasına yakalanacağını biliyordu. Ayrıca Feng'in ruhlar ile ilgili anlattıkları doğruysa başlarına bir şey gelme olasaılığı oldukça yüksekti. Bu yüzden en iyisi bu kasabada başka bir konaklama yeri bulmaktı. Bei, boyutsal yüzüğünden bir somon ekmek ve bir kese gümüş çıkartıp Feng'e uzattı.

"Sorularıma cevap verdiğin için teşekkür ederim Feng. Söz verdiğim gibi sana bunları veriyorum. Bizim şimdi gitme zamanımız geldi, gece çökmeden bir konaklama yeri bulsak iyi olacak."

Feng, minnet dolu bakışlarla Bei'nin uzattığı ekmeği ve gümüşlerle dolu olan keseyi aldı. Keseyi hemen paçavrasının arasına sıkıştırıp saklarken ekmeği ısırıp yemeye başladı. O kadar acıkmıştıki Bei'ye teşekkür etmeyi bile unutmuştu. Başını kaldırıp saygı dolu bakışlarını yavaş yavaş yürüyen Bei ve Yuna'ya çevirdi.

"Hey! Verdiklerin için teşekkür ederim. Bu saatte kasabada bir konaklama yeri bulmanız çok zor. Kasabalılar evlerine saklanmış olmalılar. Gidecek yeriniz yoksa benim evime gelebilirsiniz."

Bei, Feng'in konuşmasıyla durdu ve Yuna'ya bakmaya başladı. Yuna'nın göz kapakları yavaş yavaş ağırlaşmaya başlamıştı. Ayakta duracak hali bile yoktu. Ayrıca gidebilecekleri bir yerde bilmiyordu. Bu yüzden yavaşça arkasını döndü ve suratındaki mahçup gülümsemeyle birlikte konuşmaya başladı.

"Sanırım bu teklifini kabul edeceğim Feng. Gidecek pek bir yer bilmiyorum. Bu arada benim adım Bei ve bu da arkadaşım Yuna. Çok uzaklardan geliyoruz."

Feng'in gözleri heyecanla parlıyordu. İlk defa evine başka birisini davet ediyordu. Ayrıca bu kişiler Feng'e göre oldukça zengin ve güçlüydü. Gümüşler onun için pek bir şey ifade etmiyordu. Ekmeği daha değerli olarak görüyordu. Kasabada gümüşleri harcayabileceği bir dükkan yoktu.

Kasaba halkının gıda malzemelerini Beyaz Kaplan İmparatorluğu tarafından karşılanıyordu. Ayda bir defa imparatorluktan gelen bir görevli onlara 1 aylık gıda ihtiyaçlarını ve giyebilecekleri birkaç paçavra bırakıyordu. Fakat kuşatma başladığından beri imparatorluktan gelen olmamıştı. Birkaç kasabalı gönüllü olarak gıda getirmek için ayrılmıştı. Fakat hala dönen yoktu. Kasabalılar onlarında ruhlar tarafından kaçırıldığını düşünüyordu.

Gıda stokları günden güne tükeniyordu. Kasabada Avcılar olarak bilinen bir grup vardı. Kasabalıları sözde ruhlardan koruyan bu kişiler bunun karşılığı olarakta herkesten bir miktar gıda alıyordu. Kasabalılar onlardan şikayetçiydi. Fakat yapabilecekleri pek bir şeyde yoktu. Avcılar onlardan daha güçlülerdi. Ayrıca onların kılıç, mızrak gibi silahlarıda bulunuyordu. Bu yüzden onlara karşı çıkacak ve direnecek cesarete sahip değillerdi. Birkaç ay içerisinde kasabada bulunan herkesin gıda stoğu tükenecek ve yavaş yavaş açlıktan öleceklerdi. Birçok kişi bu nedenden dolayı kasabadan ayrılmak istesede ruhlardan korktukları için bunu yapamıyorlardı. Hatta bazılarının yaşamaya dair umutları çoktan tükenmişti.

Ölümsüz Kral - Kitap 2: Karanlığın Yükselişi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin