Kitap 2 - 82.Bölüm: Büyünün ve Teknolojinin Muazzam Ahengi

1.2K 152 72
                                    

İyi okumalar dostlarım...

----------

Alyss ve Si Taku oldukları yerden orduyu süzerken işgalin başlamasına sadece saatler kalmıştı. Artık planları tam olarak hazırdı ve stratejilerini tamamen kurmuşlardı. Skandia'nın onlara getirdiği bilgiyle birlikte tuzaklarının tamamen başarılı olduğuna emin olmuşlardı. Bu yüzden artık işgalin önündeki tek engel, Güney surlarını koruyan, General Laura'nın birliğiydi. Bei ve Yuna ise cabasıydı...

"Laura fahişesine bunu ödeteceğim! Yüzümü bu hale getirmenin ne demek olduğunu ona öğreteceğim! O lanet fahişe benim silahımı kullanıyor! Fakat bu defa aynı silahla beni yenemeyecek!" dedi Si Taku.

General Laura'nın kullandığı ağır kılıç, yani geçmişte bir Kara Büyücü olan Elohir, eskiden Si Taku'ya aitti. Si Taku ihanet ettikten sonra Elohir'in güçlerini çalmaya kalkışmış ve bunu başaramayınca bir çöp gibi onu bir kenara fırlatmıştı. Ayrıca General Laura da onun eski eşiydi. Si Taku, Laura'yla bir genel evde tanışmış olsada ona kol kanat germiş ve bir aristokrat olmasına rağmen onunla evlenmişti. Bu sırada Beyaz Kaplan İmparatoru Xin Ju, Taku Hanesinin bir isyan çıkarmaya hazırlandığını fark ettiği için Si Taku dışındaki bütün Haneyi katledilmesini emretmişti. Si Taku'nun ihanetindeki gerekçe de tam olarak buydu. Xin Ju'dan intikamını alıp bütün ailesinin tek tek kılıçtan geçirecek ve Beyaz Kaplan İmparatorluğunu yok edecekti. Bu sayede intikamını almayı planlıyordu.

Genel evden kurtardığı ve ona yeni bir hayat verdiği eşi Laura ise onun ihanetiyle birlikte eğitime başlamış ve güçlenmişti. Bu sırada Elohir ile yolları kesişmişti ve Si Taku'dan intikam almak için güçlerini birleştirmişlerdi. Laura, Si Taku'nun Ustasından ağır kılıç eğitimi almış Elohir'in gerçek potansiyelini ortaya çıkarmayı başarmıştı. Bu sayede kısa sürede General olmayı başarmıştı. Hatta Si Taku'nun Elohir'e sahip olduğu yıllarda başaramadığı saldırılar üzerinde ustalaşmıştı. Si Taku'nun suratını yakan kara alevlerde bu saldırılardan yalnızca birisiydi.

Alyss elini Si Taku'nun omzuna koyarken hafifçe gülümsedi ve konuşmaya başladı. Sesi buz gibi soğuktu ve gözlerinde ise ürkütücü bir bakış vardı.

"Kişisel meselelerini arka planda tutmayı unutma Si Taku. Senin önceliğin Güney surlarını düşürmek. Ben ise o Kan Şövalyesi ve erkek arkadaşıyla ilgileneceğim. Eğer bir kez daha hata yaparsan bu defa paçayı kolay bir şekilde yırtamayacaksın. Anlaşıldı mı?"

Alyss'in konuşmasıyla birlikte Si Taku'nun gözlerinde öfke parıltıları yok olmuş ve yerini saygı dolu bakışlara bırakmıştı. Alyss'in sesi yüzünden irkildiğini hisseden Si Taku derin bir nefes aldı başını olumlu anlamda salladı. O da kişisel meselelerinin ikinci planda kalması gerektiğini biliyordu. Bu yüzden Alyss'in söylediği gibi önce Güney Surlarının düşmesini sağlayacak ve sonrasında ise istediği gibi Laura ile ilgilenecekti.

"Güzel..." dedi Alyss. Daha birkaç saniye önceki buz gibi ses tamamen yok olmuş ve yerini sevecen bir tona bırakmıştı. Si Taku her seferinde onun bu ani duygu değişimlerine şaşırsada yavaş yavaş alışıyordu. Alyss aynı anda hem öfkeden deliye dönüp hem de mutluluktan uçabilecek kadar tuhaf biriydi. Tam anlamıyla dört suratlı bir bûda heykeli gibiydi. Sevinçliyken bir anda üzülebiliyordu. Veya heyecanlıyken bir saniye sonrasında şaşkın ya da öfkeli olabiliyordu. Tamamen gizemlerle dolu birisiydi Alyss.

Si Taku bu durumu daha fazla üstelemedi ve başını kaldırıp orduyu süzmeye devam etti. Bakışları 20 metre uzunluğundaki heykele geldiğinde duraksadı. Meraklı bir ifadeyle kocaman iblis heykelini süzerken ondan bir aura kırıntısı ya da büyüye dair en ufak bir şey arıyordu. Fakat yoktu. Basit bir heykelden farkı yoktu.  Sorgulayan bir yüz ifadesiyle Alyss'e dönerken merak dolu bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

Ölümsüz Kral - Kitap 2: Karanlığın Yükselişi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin