Ali : Yani Allah korusun da dünyanın bin bir hali var. Eskiden, yani bekar yaşarken bir şey değildi de şimdi baya korkuyorum biliyor musun? Ne zaman göreve gitsem içimde bir korku oluyor. Akşam eve dönebilecek miyim, kızımı kucağıma alabilecek miyim, karıma sarılabilecek miyim yoksa bu sabah son muydu diye düşünüyorum hep. Masal geliyor aklıma... sonra Eylül..
Serkan : yanlış düşünüyorsun, yani aksine onların sana güç vermesi lazım. Eve sağlam dönebilmek için en büyük sebebin onlar olmalı...
Ali : öyle de oluyor zaten. Yine de aklım kalıyor işte. Polis olmasam da, sıradan bir işte çalışan bir memur bile olsaydım, şu hayatta şansa yaşıyoruz be abi... sen de görüyorsun, ben de görüyorum, neler duyuyoruz, ne olaylara şahit oluyoruz, sen de biliyorsun... evet mesleğim ekstra tehlikeli ama yine de aslında hepimiz şansa yaşıyoruz.
Serkan : öyle tabii... evden çıkarken bile başımıza ne geleceğini bilmeden çıkıp gidiyoruz. Kalabalıkmış, tenhaymış hiç fark etmiyor... her an her şey olabilir.
Ali : evet aynen öyle...
Kısa bir sessizlikten sonra Ali devam etti...
Serkan : ve Serkan, ben senden başkasına asla güvenemem... yani Güney de çok iyi çocuk, kötü demiyorum ama o senin gibi sorumluluk sahibi biri değil, o hayatın daha çok gırgırında, sen de biliyorsun...
Serkan : sağol da anlamadım Ali, bana ne için güveniyorsun?
Ali : bak Serkan, sen de söyledin bu hayatta ne olacağı hiç bilinmez. Ama ben polisim, hayatta tek bildiğim iş bu ve bu saatten sonra bunu bırakamam, yoksa aileme bakamam. Ve küçük bir çocukken bile hayalim buydu, şimdi bunu bırakmayı daha sakin bir işte çalıştığımı düşünemiyorum bile. Ama yine de her şeyi düşünmek zorundayım, olabilecek en kötü şeyi bile... Bu en kötü senaryomda benim arkada bırakacağım iki masum, savunmasız insan var. Onlar benim ailem, her şeyim Serkan. Eğer bana bir şey olursa s-....
Serkan : saçma saçma konuşma Ali.
Ali : Serkan bak ben çok ciddiyim. Bana söz ver. Tabii kendi hayatın olacak, kendi ailen de olacak bunun farkındayım ama arada onlara da göz kulak olacağına, onları yalnız bırakmayacağına söz ver. Tabii ki sadece manevi olarak diyorum, senden maddi olarak bir şey istemem, bunu bil.
Serkan : Ali ba-...
Ali : Serkan, ben çok düşündüm, kendi ailemi bile düşündüm ama onlar çok yaşlı, kendilerine anca bakabiliyorlar. Eylül'ün ailesi de başka şehirde ve Eylül'ün bu saatten sonra başka şehre gideceğini sanmıyorum, Masal biraz büyüdüğünde öğretmenliğe devam edecektir. Bu yüzden ben onları senden başkasına emanet edemem, bunun için senden başkasına güvenemem... lütfen söz ver bana
Serkan : Ali, saçmal-...
Ali : Serkan, söz ver.
Serkan : söz veriyorum Ali, oldu mu?
Ali : oldu.
Serkan sinirlenmişti, Ali'nin bu konuyu açması hiç ama hiç hoşuma gitmemişti... en yakın arkadaşını, kardeşini kaybetmek... böyle bir şeyi düşünemiyordu bile...
Serkan: Ama sen söz vermeme sakın güvenme, dikkatli ol Ali... ekstra dikkatli ol, kendine iyi bak ve karına da kızına da kendin bak, onları hiç kimseye emanet etmeye kalkma. Tamam mı?
Ali : tamam... ben de istemem ama...
Serkan : iyi. İsteme zaten...
O sırada Güney elinde tüple yanlarına gelmişti...
Güney : gittiğimde adam marketi kapatmak üzereydi, neyse ki yetişip alabildim.
Ama Güney, Serkan'ın Ali'ye ters ters baktığını görünce çok şaşırmıştı, bunca sene onları bir kez olsun kavga ederken görmemişti. Normalde ikisi de yerine göre sinirli ve sert insanlardı belki de meslekleri yüzünden böyle olmak zorunda kalmışlardı ama birbirlerine karşı hiç böyle sert olduklarını görmemişti... hem de hiç...
Güney : Bi dakika... Ne oldu size? Bu haliniz ne? Kavga falan mı ettiniz?
Serkan : hayır tabii ki ne kavgası?
Güney : bilmiyorum Serkan, sinirli görünüyorsun.
Ali : bir şey yok dedik ya oğlum... hadi ver şu tüpü çalıştıralım bir an önce
Güney buna pek inanmamıştı, ama üstelemedi, durumu daha da alevlendirmenin alemi yoktu. Yine de ikisini bu saatte böyle bir kavgaya itecek sebebin ne olduğunu deliler gibi merak ediyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet
ChickLitKarısıyla çok mutlu olan bir adam en yakın arkadaşına eşini ve çocuğunu emanet eder ve sonradan olanlar ile her şey değişir...