122

537 30 18
                                    

Eylül
Aynadaki görüntüme defalarca baktım, kendimi uzun zaman sonra ilk defa beğenmiştim. Nikah günümü saymazsak elbette...

Elbisemi belki yüzüncü defa düzelttikten sonra derin bir nefes alarak odadan çıktım. Bugün Serkan beni yemeğe götürecekti, sebebini bilmediğim bir şekilde fazlasıyla heyecan yapmıştım. Sevgilisiyle ilk buluşması olacak liseli bir kızdan halliceydim...

Kızım kucağındaki kedisiyle önümden geçip Serkan'ın kucağına oturdu... o da bu akşamı Songül'ün yanında geçirmek için hazırlanmıştı. Kedisi Ömer'i, Songül'ün köpeği Simit ile tanıştırmak için haddinden fazla heyecanlanmıştı. Benim liseli bir kız gibi elim ayağım titrerken onun oyalanacak bir şey bulması işime gelmişti...

Masal : baba, sence Simit, Ömer'i sever mi? Arkadaş olsunlar...

Serkan güldü... ben de gülmemek için kendimi zor tuttum..

Serkan: bilmem ki, belki severler birbirlerini. Ama kedi ve köpeklerin çok iyi anlaşamadıklarını söylerler. Sen Ömer'i gözünün önünden ayırma, tamam mı?

Masal : merak etme baba, ben ona bakarım

Serkan: biliyorum, aferin kızıma...

Serkan kafasını kaldırıp bana baktığında gülümsedi, uzunca bana bakıp hafifçe de süzmüştü. Beğenilmek hoşuma gitmişti, zaten kimin gitmezdi ki...

Eylül: ben hazırım, siz de hazırsanız çıkabiliriz

Serkan: tabii... Masal, Songül teyzeni yorma tamam mı? O eskisi gibi peşinden koşturamaz

Masal : Güney amcam peki?

Serkan : onu koşturabilirsin

Güldüm...

Serkan: baba olacak, öğrensin azıcık, değil mi ama?

Eylül: haklısın...

Yeniden güldükten sonra evden çıktık. Masal onu bırakacağımızı bildiği halde mutluydu. Simit ve Ömer onu uzun bir süre oyalayacaktı belli ki...

Onu bıraktıktan sonra Serkan ile yalnız kalmıştık...

Eylül: hemen yemeğe mi gideceğiz?

Serkan: biraz erken diye düşünüyorum ama açsan hemen gidebiliriz.

Eylül: yok hayır, bana da erken geldi. Öncesinde ne yapacağız peki?

Serkan: aslında Songül'le Güney'in bebeği için bir hediye mi alsak?

Bunu söylemesi beni şaşırtsa da onu anlıyordum. Serkan çocuklara çok düşkündü. Biz Ali ile bir bebek beklediğimizi söylediğimizde bize ilk hediye Serkan'dan gelmişti... şimdi aramıza yeni bir bebek katılıyordu ve Serkan yeniden bu heyecanı yaşıyordu... o bebeği de hediyelere boğacak, harika bir sevgi gösterecekti. O bebek de muhtemelen anne babasından sonra en çok Serkan'ı sevecekti. Masal'ın her zaman en çok Serkan'ı sevmesi gibi...

Eylül: olur tabii ama daha cinsiyeti bile belli değil, ne alacağız?

Serkan: sen yardımcı olabilirsin diye düşündüm. Beyaz alırız, ya da sarı, olmaz mı? Ya da direkt oyuncak alırız, ne dersin?

Eylül: neden olmasın, olur tabii... gidelim o zaman.

Çocuk mağazasına girdiğimde ben kendimi kaybetmiştim. Küçük küçük kıyafetler, zıbınlar ve oyuncaklar bana Masal'ın bebekliğini hatırlatmıştı...

Serkan da benden farksızdı. Ufacık kıyafetler bulup bana gösteriyordu. İkimizin de ağzı kulaklarındaydı. Buraya gelmek beni bir yandan aşırı mutlu etse de bir yandan da hüzünlendirmişti. Benim yüzümden bu mutluluğu kendimiz için yaşayamayacaktık mesela... Serkan bu mutluluğu hiç tadamayacak, bugün Songül'le Güney'in yarın da Cemre ile Tuna'nın bebeği için sevinecek, ama kendisi bu güzel duyguyu tadamayacak, sadece arkadaşlarının mutluluğuna ortak olacaktı...

Serkan : bu nasıl?

Elindeki beyaz takımı gösterdiğinde gülümseyip kafamı salladım... Masal'a da birkaç parça kıyafet alıp hepsini ödedikten sonra da yemeğe gittik. Beni getirdiği bu yer öyle güzel bir yerdi ki... uzun uzun sohbet edip kendimize harika bir zaman ayırmıştık.
Evli bir çift olarak bunu daha sık yapmamız gerektiğini fark ettim. Tam olarak evli sayılmazdık ama birbirimizi anlamaya çalışan iki sevgili olarak da buna ihtiyacımız olduğunu düşünüyordum...

Önümüzde dans eden çifte bakıp gülümsedim ve aklıma zümredeki arkadaşların gideceği dans kursu geldi...

Serkan: çok güzel dans ediyorlar değil mi?

Eylül: evet...sen de sever misin?

Serkan: dans etmeyi pek değil... ama izlemesini severim elbette

Eylül: ben de üniversitede dans ederdim.

Serkan: aa evet hatırlıyorum, Ali bahsediyordu, yarışmalara da katılıyordun hatta, değil mi?

Eylül: evet... tabii çok uzun zaman oldu

Serkan: neden devam etmiyorsun?

Eylül: nasıl edeyim ki? Masal var, çalışıyorum...

Serkan: bahane değil bunlar... istersen yaparsın.

Eylül: bizim zümredekiler bir kursa gidiyorlar ama tabii hepsi bekar, ne evde bekleyenleri var, ne de çocukları...

Serkan: madem giden arkadaşların da varmış, sen de onlarla gitsene... biz Masal ile birkaç saat sensiz idare edebiliriz.

Eylül: bilmem ki...

Serkan: özlemedin mi?

Eylül: özlemez olur muyum hiç

Serkan: eh tamam o zaman... yarın git ve kaydını yap. Bizi düşünme. Masal da kocaman kız artık, birkaç saat sensiz kalabiliriz merak etme.

Eylül: tamam... yarın konuşacağım o zaman. Saatleri uydurursam düşünürüm.

Gülümsedim... heyecanlanmıştım.

Eylül: biz de dans edelim mi?

Serkan: ben pek becerikli değilim.

Eylül: biliyorum ama olsun, gel haydi...

Elimi uzattığımda hemen tuttu ve ayağa kalkıp dans etmeye başladık. Aslında sadece sallanıyorduk ama mühim değildi. Ben en özenli elbisemi giymiş, kendimi böylesine özenli ve güzel hissetmişken sevdiğim adamla dans etmenin keyfini çıkarıyordum...

Birazdan sınava gireceğim, girmeden bölümü atmak istedim 🥰

EmanetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin