Serkan
Telefonum üçüncüye çalıyordu... Eylül kafasını sallayınca konuşmanın bittiğini anladım bu yüzden telefonu açtım. Güney beni dışarıya çağırıyordu. Bir kutlamadan bahsetmişti.Serkan: Güney... dışarıya çağırıyor. Kutlamadan bahsetti, aslında hiç halim yok ama...
Eylül: çok güzel bir haber vericek, seninle paylaşmak istiyor tabii.. baba olacakmış. Songül hamile yani. Bir de evleneceklermiş, senden nikah şahidin olmasını isteyecek. Git de hevesini kursağında bırakma. En yakını sensin...
Serkan: gerçekten mi? Çok güzel bir haber bu..
Eylül: git de bu gidişle hiç yaşayamacağın bir duyguyu yaşayan arkadaşının sevincine ortak ol.
Serkan: Eylül... benim bir çocuğum var zaten.
Eylül gülümsedi... bir şey söylemedi ama ne kastettiği çok belliydi...
Masal'a uğrayıp yarım saat kadar onula ilgilendikten sonra onu annesiyle bırakıp Güney'in yanına gittim.
Serkan : Eylül bahsetti kardeşim, tebrik ederim. Baba oluyormuşsun
Güney : öyle oldu kardeşim.. sağol.
Serkan: sen ve evlilik... sonunda evliler kervanına seni de ekliyoruz
Güney : sen bile evlendiysen benimki o kadar imkansız değildi. Eh, zaten seviyordum, bir de çocuk var artık, aile olmanın zamanı geldi...
Serkan: öyle.
Güney : şahidim olur musun diye sormuyorum
Serkan: tabii ki.
Güney : sen pek bi keyifsizsin? Songül bir şeyler dedi ama, aranız mı bozuk? Ne oldu?
Serkan: hiç sorma. Bu güzel akşama gölge düşmesin şimdi, bu senin akşamın
Güney : eh iyi madem... bu benim bekârlığa vedam da sayılır değil mi?
Serkan: yani...
Güney gülümsedi... ve kadehlerimizi tokuşturduk.
Güney : ah be... Ali'nin bekârlığa vedasını hatırlıyor musun? Keşke o da burada olsaydı...
Serkan: keşke...
Güney yalan söylediğimi düşünür gibi bana bakıp tek kaşını kaldırdı...
Serkan: gerçekten... keşke yaşasaydı...
Güney : hadi canım! Ulan karısıyla evlendin, neden keşke yaşasaydı diyorsun?
Serkan: keşke yaşasaydı da ailesinin başında olsaydı.
Güney : ben bu işten bir şey anlamadım
Serkan: o benim kardeşim gibiydi be! Eylül'e aşık olduğumu farkettiğimde kendimden öyle iğrendim ki. Onca insan vardı, onca insan vardı ve ben gidip onun karısına aşık olmuştum. Eylül de Masal da yaralı be abi... tabii ben onları mutlu etmeye çalışıyorum falan ama nafile. Zaten onu da başarabildiğim söylenemez, elime yüzüme bulaştırdım her şeyi...
Güney : ne oldu?
Serkan: keşke Ali hayatta olsaydı da ailesinin başında olsaydı. Eylül de Masal da mutlu olurdu o zaman, tam anlamıyla mutlu. Hadi geçen günü yaşanmadı sayalım, Eylül mutlu ama işte tam anlamıyla mutlu değil, bir şeyler eksik sanki. Onu da ben dolduramıyorum, o kadar da mutlu edemiyorum işte. Hâlâ onun yasını tutarken anca bu kadar oluyor. Ali onun ilk aşkıydı, çocuğunun da babası. Değiştiremeyeceğim bir şey bu. Dolayısıyla Eylül hiçbir zaman tam olarak mutlu olamayacak. Masal belki ama Eylül olmayacak işte... Ali ölmeseydi olucaktı ama.
Kadehi tek seferde dikip içtim...
Güney : yavaş git oğlum, yavaş. Daha yeni başladık, gecenin sonunu göremeyeceksin bu gidişle...
Serkan: işle evi de dengeleyemiyorum. Ali'nin işi benimkinden daha zordu ama hallediyordu bir şekilde. O eve iş getirmiyordu eminim. Eminim benim söylediklerimi de söylememiştir Eylül'e. Ben beceremedim bu işi. Bu gidişle Eylül hiç mutlu olamayacak. Hatta belki evlendiğine şimdiden pişmandır bile. Gidecek bir yerim olmadığı için burada kalıyorum dedi bana...
Güney : bak ne oldu bilmiyorum ama evlilik kolay değildir be abi. Herkes arada sorunlar yaşar. Anne babalarımız mesela, illa ki kavga ederlerdi...
Serkan: normal bir evlilik olsaydı belki. Ama benim kavga çıkarma lüksüm bile yok. Eylül, ürkek bir kuş gibi. Ürküttüm, kaçtı gitti işte.
Güney : kafam basmaz benim edebiyata. Ben doktorum, kesme biçmeden anlarım. Ama benim gördüğüm Eylül senin için herkesi silmeyi göze alan bir kadın. Ailesini, Ali'nin ailesini, hatta bizi bile... ben size ilk karşı çıktığında nasıl postayı koydu...ne söyledin de pişmanlık duyuyorsun bilmiyorum ama Eylül öyle büyük bir ayrılığı göze alamaz
Serkan: asıl bu yüzden göze alır ya. Eylül kocasını kaybetmiş, ailesiyle bağını koparmış da benimle arasındakini mi bitirmeyecek? Bitirir. Hem de öyle kolay yapar ki o bile anlamaz.
Güney : yok be oğlum... abartıyorsun
Serkan : ona beni aldattığını söyledim.
Güney az önce yudumladığı rakıyı nerdeyse yüzüme püskürtecekti...
Güney : ne?! Yuh! Saçmalama Eylül lan o!
Serkan: Eylül o... ben o an bunu unuttum işte. Ve bunu öyle çirkin bir şekilde söyledim ki... onu suçlayarak, kızarak, hiç dinlemeye çalışmadan... sormadan sorgulamadan.
Güney : abi naaptın ya? Eylül o, aldatır mı hiç?
Serkan: aldatmaz tabii. Aldatmaz ama o anda söyledim işte. Bir kere çıktı ağzımdan. Bunca zaman yapmaya çalıştığım her şeyi yıktım bir anda. Şimdi tekrar eski güzel günlere döner mi? Dönse de nasıl olur bunu bilmiyorum işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet
ChickLitKarısıyla çok mutlu olan bir adam en yakın arkadaşına eşini ve çocuğunu emanet eder ve sonradan olanlar ile her şey değişir...