Biz Serkan ile nikah dairesinden el ele çıkarken Güney'in koşarak yanımıza gelip üzerimize konfeti attığını gördüm. Minik renkli kağıtlar çevremizde uçuşurken Masal'ın kahkahaları bizim gülüşlerimize karışmıştı...
Sabah yaşanan tatsızlığı kimsenin umursar gibi bir hali yoktu, herkes mutlu ve gülüyordu. Nazan anne bana ve Serkan'a defalarca sarılmış, kimseyi dinlemememiz gerektiğini söylemiş, sadece kendi mutluluğumuza odaklanmamız gerektiğini üstüne basa basa dile getirmişti. Zaten biz de öyle yapacaktık...
Her şeye rağmen mutluydum... Serkan'ın elimi sımsıkı tutan eli her şeyin çok güzel olacağına dair inancımı arttırıyordu.
Masal : anne bak! Rengarenkler! Çok güzel değil mi? Güney amca noooolur biraz daha dök!
Güney gülüp bir konfeti de Masal'ın üstüne atmıştı. Masal kahkahalarla gülüp havada uçuşan renkli kağıt parçalarını yakalamaya çalışıyor, Serkan'la bana gösteriyordu...
Songül bir ara Masal'ı kucağına almış, defalarca öpmüştü...
Songül : Masal sen benim köpeğimi görmedin değil mi?
Masal : köpek mi? Senin köpeğin mi var?
Songül : evet.. hem de bembeyaz tüyleri var, oradan oraya zıplıyor, görsen çok seversin...
Masal : görebilir miyim? Nerede?
Songül : evimde tabii ki...
Masal : Beni ona götür, ne olur ne olur... Ne olur Songül teyze...
Songül : olur ama annenlerden izin al önce.
Songül'ün ne yaptığını anlamaya çalışırken surat ifadem biraz sert olmuş olacak ki Masal bana değil de Serkan'a sormuştu...
Masal : baba gidebilir miyim? Songül teyzemin köpeği varmış, sevmek istiyorum...
Serkan : gidebilirsin tabii ki.
Herkes şok olmuş bir şekilde onlara bakarken bense sadece gülümsedim. Kimse Masal'ın Serkan'a baba demesini beklemediği için şaşkınlıkla ağızları açık kalırken kendini ilk toplayan Songül olmuştu. Bize gülümsedikten sonra yeniden kucağındaki Masal'a döndü...
Songül : o zaman Masalcım bu gece üçümüz birlikte yatarız ...Sen, ben ve Simit...
Masal : simit mi? Simitle yatılır mı hiç Songül teyze?
Hepimiz ona gülerken Songül cevap verdi...
Songül : öyle simit değil canım, Simit benim köpeğimin ismi...
Masal : aaa! Tamam! Annecim ben Songül teyzemlere gidicem, Simitle oynamaya...
Eylül : iyi, git bakalım... ama teyzeni sakın üzme, o ne derse yapacaksın, anlaştık mı?
Masal : tamam anne...
Nazan anne de artık evine gitmek istediğini söylediğinde üçümüz birlikte arabaya bindik ve havaalanına bıraktık. Sanki kendi annemden ayrılıyor gibi hissetmiştim...
Arabada yeniden yalnız kaldığımızda başımı Serkan'ın koluna dayadım ve yol boyu eve bu şekilde gittik. Öyle mutluydum ki ne sabah olanlar ne de vuran ayakkabılarım moralimi bozamamıştı...
Serkan arabayı durdurduktan sonra başıma minik bir öpücük bıraktı, ben de kafamı kaldırmak zorunda kalmıştım. Oysa öyle rahattım ki...
Eylül : geldik mi?
Serkan : geldik canım...
Arabadan inerken bana yardım etmiş, içeri girene kadar elim elindeydi. Salona bakmadım bile, bana sabah olanları hatırlatacaktı çünkü. Hemen ayakkabılarımı çıkarıp kenara fırlattım, o ayakkabılardan nefret etmiştim...
Serkan : ayakkabılardan ne istedin?
Güldüm...
Eylül : ayağımı vurdular, çıkarmak için sabırsızlanıyordum...
Çıplak ayaklayken bu uzun elbiseyle yürümek zordu, elbisemin eteklerini kolumda topladım, açıkçası bundan sonra ne yapacağımı bilmiyordum.
Serkan : üstünü de değiştir istersen... ben de şu takımdan kurtulup atıştırmalık bir şeyler hazırlarım...
Kafamı salladım ve üstümü çıkarmak için odama geçtim. Demesi kolaydı da ben bu elbiseyi nasıl çıkaracaktım? Gelinliğimin arkası belime kadar düğmelerden oluşuyordu, Cemre giymeme yardım etmişti ama çıkarması...
Eylül : Serkan, bir bakar mısın?
Serkan, kapının arkasından cevap vermişti..
Serkan : efendim Eylül?
Eylül : yardımına ihtiyacım var, bir içeri girer misin?
Serkan kapıyı açıp yanıma geldi. Bakışları üstten birkaç düğme açabildiğim gelinliğim ve yüzüm arasında gidip geliyordu.
Eylül : ellerim arkaya yetişmiyor. Açmama yardım eder misin? Giymeme Cemre yardım etmişti ama çıkartamadım...
Serkan arkama geçip düğmeleri teker teker çözerken gıkını bile çıkarmamıştı. Ona acı mı çektiriyordum acaba? Bizimki gerçek bir evlilik olmayacaktı ama o bana aşıkken, üstelik de artık evliyken hiç mi istemeyecekti?
Dudaklarını çıplak omzumda hissettiğimde bir an ürperdim. Ama aynı anda vücudumdaki kan yanaklarıma hücum etmişti. Oysa belki de sadece bir iki saniyelik bir dokunuştu...
Serkan : bitti. İstediğin bir şey var mı?
Kafamı iki yana salladım, konuşabileceğimi sanmıyordum...
Serkan odadan çıkıp kapıyı kapattığında gözlerim onu düşündüğümden dolmaya başladı... Ona aşıktım ama bu kadarına hazır değildim...
Üzerime elime ilk gelen elbiseyi giyip saçlarımı da açarak yanına geldim. Serkan sehpaya atıştırmalıklar ayarlamış beni bekliyordu. Kollarını açtığında yanağından öpüp kafamı göğsüne yasladım. Onun kollarının arasındayken başıma kötü hiçbir şey gelmezmiş gibi hissediyordum...
Eylül : Songül de aklısıra bizi yalnız bırakacak, köpek bahanesiyle kızımı aldı götürdü... tabii bilmiyor ki bu bildiği evliliklerden değil...
Serkan hiçbir şey söylemedi... ne düşünüyordu acaba?
Eylül : neden bir şey söylemiyorsun?
Serkan : çünkü bu konuda konuşursak mutluluğum gölgelenecek, şu an hiçbir şey bozulmasın istiyorum.
Eylül : durumun kötü olduğunu kabul ediyorsun sen de...
Serkan : şişşt... dünle bugün arasında hiçbir fark yok ki Eylül. Değişen tek şey senin soyadın.
Eylül : ama be-...
Serkan : film izler miyiz?
Eylül : olur...
Ne diyebilirdim ki? Eğer tek istediği varlığımsa, sonuna kadar yanında olacaktım.. Ölüm bizi ayırana dek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet
ChickLitKarısıyla çok mutlu olan bir adam en yakın arkadaşına eşini ve çocuğunu emanet eder ve sonradan olanlar ile her şey değişir...