119

465 29 17
                                    

Eylül
Masal oyuncaklarıyla oynamak ve resim yapmak için yemeğini yer yemez yanımızdan ayrılırken biz hemen kalkmadık. Yavaşça şaraplarımızı yudumlamaya devam ettik.

Mine denilen kadın tahminimden de sinsi bir kadındı. Evet Serkan ilk onunla evlenmek istemiş olabilirdi ama artık benimle evlenmişti bile, bunu kabullenmesi gerekiyordu. Evli bir adamı ayartmaya çalışması adil değildi. Neyse ki Serkan da bunu anlamıştı ve mesafesini koyacaktı. Bundan sonra düşünmem gereken biri yoktu muhtemelen, en azından şimdilik...

Eylül: aa ben bugün sana bir şey aldım.

Serkan: ne aldın?

İçeri geçip torbaların arasından ona hediyemi bulup çıkardım. Tekrar yanına geldiğimde uzattım. Şaşırdı...

Serkan: bir hediye mi?

Eylül: aslında pek sayılmaz. Yani maaşımı henüz almamıştım, senin bana verdiğin kartı kullandım bugün ilk defa. Dolayısıyla senin paranla sana bir şey almış oldum.

Serkan: ben sık sık hediye almam

Eylül: yani dediğim gibi pek hediye sayılmaz. Gerçi maaşımı alır almaz sana öd-...

Serkan: sakın cümleni tamamlama

Eylül: neden ki?

Serkan: Eylül biz burada kazandıklarımızın hesabını yapıyor muyuz?

Eylül: yani şey, hayır...

Serkan: o zaman? Ödemek de nerden çıktı? Bunu asla kabul etmem

Eylül: ben kendime biraz fazla gereksiz şeyler aldım. Kızlar yakışacağını söyleyip birkaç parça bir şey aldırdılar bana. Onları sana ödeyeceğim

Serkan: öyle bir şey mümkün değil. Güle güle kullan ne aldıysan...

Eylül: Serkan...

Serkan: efendim Eylül?

Eylül: onlar benim saçma harcamalarımdı, ev için falan değil, kendim için...

Serkan: gerçekten aldıklarımızın, harcadıklarımızın hesabını yapacak mıyız?

Eylül: bu tarz harcamaları benim kendi maaşımdan yapmam lazım, sonuçta ben de çalışıyorum.

Serkan: öyle bir zorunluluğun yok. Biz evliyiz, sen benim karımsın, o kartı istediğin gibi kullanırsın. Yarın bir gün ben doğru düzgün dava alamam, senden yardım isterim. Bunu büyütme olur mu?

Eylül: aynı şey değil

Serkan: bir gün ihtiyacım olsa ve senden arabanın benzin parasını istesem o senin gereksiz harcamandı diyip ödemeyecek misin yani?

Eylül: tabii ki öderim

Serkan: o zaman?

Eylül: tamam, hiç söylemedim say olur mu? Keyfimiz kaçsın istemiyorum...

Serkan: tamam... Hediyemi alabilir miyim artık? Ne aldığını merak ediyorum

Hediyesini uzattım...

Eylül: öyle çok büyük bir şey bekleme. Sürekli takım giyiyorsun, beyaz, siyah, gri, lacivert... bir sürü gömleğin var ama hiç açık mavi bir gömlek giydiğini görmedim bu yüzden sana açık mavi bir gömlek aldım. Yakışacağını düşündüm.

Serkan gülümseyip gömleğine baktı...

Eylül: bedenini biliyorum ama her gömlekte bedenin değişiyor. Ben de göz kararı aldım...

Serkan: olur gibi. Çok teşekkür ederim canım...

Serkan'da garip bir hal vardı, sormadan edemedim...

Eylül: ne oldu? Beğenmedin mi? Beğenmediysen hiç giyme, ben öylesine aldım işte.

Serkan: hayır, çok güzel. Sadece... yani beni hiç böyle düşünen olmamıştı Eylül, garip geliyor. Üzerime titrendiğini hissediyorum, düşünüldüğümü, sevildiğimi... mesela bu renk bir gömleğimin olmadığını farkedip alman... böyle ufacık şeyler bile bana garip hissettiriyor. İyi anlamda elbette

Eylül gülümsedim...

Eylül: sevindim beğenmene...

Serkan: sen neler aldın?

Eylül: şey... bir elbise. Kızlar da Masal da çok beğendi. Bir kaç tane de makyaj malzemesi.

Serkan: iyi yapmışsın... arkadaşlarınla vakit geçirmek iyi gelmiştir eminim...

Eylül: evet... biliyor musun Serkan, ben kendimi kadın gibi hissetmeye başladım sayende. Beni arkadaşlarınla tanıştırıyorsun, bakın bu benim karım diyorsun, güzel mekanlara götürüyorsun falan... ben Ali'nin ölümüyle hatta belki ondan önce bile bir kadın olduğumu unutmuştum. Bana sen hatırlatıyorsun... böyle güzel olduğumu söylüyorsun ya, ben kendimi gerçekten güzel hissediyorum

Serkan: öylesin... Kesinlikle öylesin...

Eylül: ben de bir elbise aldım işte, güzel hissettirdi. Kendime uzun zamandır bakmıyorum, biliyorsun, en yakından sen görüyorsun zaten. Artık öyle olmak istemiyorum. Masal büyüdü, ben de yasımı yaşadım ve bitti.

Serkan : sen her halinle güzelsin, bütün bunlar olmadan da... tabii eminim ki bunlar da sana çok yakışacaktır.

Eylül: yine dışarıda bir yere gidersek, yeni ve temiz bir elbisem olmuş olur dedim...

Serkan: bir akşam yemeğe gidebiliriz aslında.

Eylül: ikimiz mi?

Serkan : evet...

Eylül: peki... ama abartıya gerek yok tamam mı?

Serkan: merak etme Eylül, ben senin neyi seveceğini gayet iyi biliyorum. Masal'ın doğum gününden sonra yapalım mutlaka.

Eylül: sahi, ne alacaksın ona? Ben hâlâ bir şey bulamadım

Serkan: aslında bunun için yarın barınağa gideceğim

Eylül: barınak?

Serkan: Ağva'da sen de gördün işte, bir kedi istiyordu, düşündüm ki yavru bir kedisi olsa...

Eylül: hayır Serkan, o daha beş yaşında, bakamaz kediye falan. Bugün kedi alırsın, yarın sıkılır köpek ister...

Serkan: beş yaşında bile olsa sorumluluk alması güzel. Bazı temel ihtiyaçlarını önce beraber hallederiz, sonra ondan yapmasını isteriz.

Eylül: ne yani, yapamazsa ya da sıkılırsa sokağa mı atacağız yavruyu? Yazık değil mi?

Serkan: hayır tabii ki. Ama bir daha istediklerini almadan önce biz de düşüneceğiz.

Eylül: sorumluluk bilinci diyorsun...

Serkan: yani. Tabii son karar senin.

Eylül: sen biraz hanımcısın sanki? Yoksa bana mı öyle geldi?

Serkan: olabilir... kötü bir şey mi?

Eylül: değil tabii ki. Tamam, dediğin gibi olsun, sonuçta sen de babasısın, kararı sen ver. Umarım hemen sıkılmaz...

EmanetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin