Eylül
Serkan, ben salona gelip oturduğumdan beri oturduğu yerden öfleyip duruyordu. Ne sıkıntısı vardı acaba? Neden böyle sıkıntılıydı ki? Acaba işleri kötü mü gitmişti, gerçi bir şey anlatmamıştı ama...Serkan: bakıyorum da tüm öğleden sonrayı benim yanımda geçirdikten sonra benden bıktın...
Şaşırdım. Neden böyle bir şey söylemişti ki? Çok saçma...çünkü böyle bir şey yoktu.
Eylül: aa, neden böyle dedin ki sen şimdi ? Alakası bile yok...
Serkan: benden en uzak koltuğa oturdun da...
Ne saçma bir şeydi bu böyle? Başka ne yapacaktım ki? Orda o uzanıyordu, ne yapacaktım başka?
Eylül: e sen yatıyorsun ya canım...
Koltukta yan tarafına vurup beni adeta yanına çağırdı. Tüm sıkıntısı bu muydu yani? Beni yanında mı istiyordu? Bir an düşündüm ama bu isteğini geri çevirmedim, yanına oturup göğsünün sağ tarafına kafamı dayadım ve televizyon izlemeye devam ettim...
Yüzüne bakmadım ama Serkan'ın bundan memnun olduğundan adım kadar emindim. Tek koluyla beni sarmıştı ve eli kolumun üzerinde aheste aheste yukarı çıkıp aşağı iniyordu...
Serkan: bu arada, işin tamam... okulların açılmasıyla başlayabileceksin.
Eylül: ne?! Şaka yapıyorsun!
Serkan: hayır... Aslında sana henüz söylememem gerekiyordu ama ne yapıyım dayanamadım. Sana da birkaç gün içinde haber gelir zaten... arkadaşımla konuştum, eşinin çalıştığı kolejde zaten bir sınıf öğretmenine ihtiyaçları varmış, seni de seve seve kabul ettiler.
Eylül: inanmıyorum Serkan... ne diyeceğimi bilmiyorum, çok teşekkür ederim.
Serkan: lafı bile olmaz. Bana kalsa çalışmasan da olur ama senin için rahat etmeyecek, biliyorum. Madem çalışacaksın, daha fazla kasiyerlik yapmanı istemiyorum, bari en azından kendi işini yap.
Eylül: biliyor musun Serkan, ben çocuklarla olmayı çok özledim... çok uzun zaman olmuş gibi hissediyorum.
Serkan: zaten az da olmadı ki... Masal doğduğundan beri çalışmadın, çalışamadın...
Eylül: evet öyle oldu...
İkimiz de Ali'nin ölümünü düşünüp bir süre sustuk. Televizyonun sesinden başka bir ses yoktu evde... Serkan daha fazla konuşmayacaktı belli ki, sessizliği bozmak bana kalmıştı.
Eylül : Serkan?
Serkan: efendim canım?
Gülümsedim... kalbim yeniden pır pır etmişti. Komikti, alt tarafı bir kelimeydi... tek bir kelimenin üzerimde nasıl böyle bir etkisi olabilirdi ki?
Benden bir cevap bekliyordu ama ben onun bir sözüne ne söyleyeceğimi unutmuştum bile... sahi ne diyecektim ki?
Eylül: hiç... ne söyleyeceğimi unuttum...
Serkan bir an duraksayıp kahkaha attı ama aynı anda yarasını tutup gülmeyi kesti... Kafamı kaldırıp endişeli bir şekilde yüzüne baktım...
Eylül: iyi misin?
Serkan: evet... sorun yok. Gülerken ve kalkarken ağrıyor biraz. O da normal zaten, doktor söylemişti...
Eylül: kendini yormamanı bu yüzden söylüyoruz zaten, değil mi? Sense nedense aksini yapıyorsun...
Serkan: ama bugün adliyede olmam gerekiyordu Eylül... gerçekten gitmek zorundaydım, o insanlara bir söz vermiştim, yarı yolda bırakamazdım, anlıyor musun beni?
Güldüm, komikti aslında...
Eylül: zaten ne geliyorsa başına, bu verdiğin sözler yüzünden geliyor...
O da şakama hafifçe güldü...
Serkan: haklısın sanırım, ama sonucu her zaman da kötü olmuyor... bazen hayatımı tamamen değiştirip güzelleştirebiliyor da...
Serkan bana tatlı tatlı bakarken yanağına ufak bir öpücük bırakmadan duramadım... zaten söz konusu o olduğunda ne zaman kendime engel olmuştum ki?
Eylül : ben verdiğin bazı sözler konusunda son derece mutluyum ama bazıları da hiç hoşuma gitmiyor. Mesela bu seferki gibi... yani hastaysan dinlenmen lazım. O rapor sana boşuna verilmedi ki...
Serkan: biliyorum, biliyorum. Dedim ya zorundaydım. Ama biliyor musun, bence bu seferkini de seveceksin. Bak, sana söz veriyorum Eylül, iyice iyileşene kadar bana iş yok.
Memnuniyetle başımı yeniden göğsüne bıraktım.
Uykumuz geldiğinde ikimiz de odalarımıza çekilmiştik. Ben de kendimi uykuya teslim ettim...
Serkan
Ağrım dinlenince biraz daha hafiflemişti. Tüm gece deliksiz uyumuştum. Sabah uyandığımda da yeterince uykumu almıştım. Mutfaktan sesler duyunca Eylül'ün uyandığını anlayıp yanına gittim.Serkan: günaydın...
Eylül: günaydın...
Bana bir anlığına döndüğünde gözlerinin kıpkırmızı olduğunu gördüm. Uyumamış mıydı?
Serkan: Eylül, sorun ne? Sen hiç uyumadın mı?
Eylül: uyudum... ama sonra uyandım, yine kabus gördüm...
Kabus gördüğünden bana daha önce bahsetmişti. Ama bu denli kötü olduğunu bilmiyordum...
Eylül: sonra da tekrar uyuyamadım işte. Seni uyandırmadığıma sevindim. Uyanırsın diye korkmuştum...
Kendi bütün gece uyuyamamıştı ama benim uykumu mu düşünüyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet
ChickLitKarısıyla çok mutlu olan bir adam en yakın arkadaşına eşini ve çocuğunu emanet eder ve sonradan olanlar ile her şey değişir...