"...ben çok mutluyum Ali... gerçekten.. sen bana muhteşem bir hayat yaşattın, beni dünyanın en mutlu kadını yaptın. Bunun için sana ne kadar teşekkür etsem az..." diye fısıldadı Eylül. Doğruyu söylüyordu, son birkaç saattir çektiği acıya rağmen çok huzurluydu, çok mutluydu. Kucağında tuttuğu o güzel bebek bunun en güzel kanıtıydı...
"Asıl şanslı olan benim Eylül... ben dünyanın en mutlu insanıyım. İnsan daha ne ister ki? Ben bir insanın isteyebileceği her şeye sahibim ve hepsi senin sayende. İyi ki tanıdım seni..." Ali, Eylül'ün saçına bir öpücük bırakıp gözlerini Eylül'ün kucağındaki kızlarına çevirdi. Kafasındaki ufak sarı tüyler ona benzese de yüzü annesininki gibiydi. Gözlerini açtığında da aynı annesininkiler gibi en güzel gözlerle.. onunkiler gibi yemyeşil gözlerle karşılaşacağından adı kadar emindi...
Birkaç saat sonra yenidoğan odasının önündeki camın önünde bekleyen dört kişiyi gördü Ali ve hemen yanlarına doğru yürüdü. Ali yaklaştıkça onların kavgalarını duyabiliyordu, kendi kendine güldü, hep böyle olacak demek ki diye geçirdi içinden... Askerlik arkadaşları ve aynı zamanda kardeşi gibi olan Güney ve Serkan, Eylül'ün en yakın arkadaşları olan Cemre ve Songül yine kendi aralarında kavga ediyordu.
"Yine ne oldu? Burada bile kavga edecek ne buldunuz sorabilir miyim?" dedi Ali biraz sitem ederek.. Yine de yüzü gülüyordu, bu yüzden kimse onu ciddiye almadı...
"Kardeşim tebrik ederim... baba oldun baba!" Serkan ona ilk sarılan kişi olmuştu. Zaten hem işte sürekli görüşmeleri hem de askerlik boyunca birbirlerini kollamaları sayesinde Serkan, Güney'e göre Ali'ye bir tık daha yakın olan kişi olmuştu. Serkan Güney'e göre daha güvenilir ve daha sakin ve oldukça sorumluluk sahibi bir insandı. Ali onun düşüncelerine çok güvenirdi. Güney ise onların daha eğlenceli, daha sorumsuz ama herkesçe daha çok sevilen bir parçaları gibi olmuştu. Herkes derken, Songül hariç...
"Babacık muhabbetinizi bölüyorum ama Eylül nasıl, sen bize asıl onu söyle Ali..." dedi Cemre. Biraz evhamlı bir insandı ama Eylül'ü çok seviyordu. Bebekten önce merak ettiği o olmuştu...
"Gayet iyi, odada dinleniyor. Tabii biraz yoruldu, doğum baya uzun sürdü.." diye cevap verdi Ali sakince. Cemre ile onun huyunu bilecek kadar uzun zaman geçirmişti. Eylül, Cemre ve Songülle istese de uzak kalamıyordu. Sanki yapışık üçüz gibilerdi. Bu yüzden Ali de onlarla yaşamayı öğrenmişti. Yine de Cemre yerine iki Songülle vakit geçirmeyi tercih ederdi.
"Allah aşkına söylesene Ali, hangisi bizimki? Ben şu sağdan ikinci diyorum, Güney salağı gidip şurdaki size en benzemeyen çocuğu gösteriyor" Songül'ün sorusuyla az önceki kavgalarının sebebi belli olmuştu. Ali onların kavgalarına ve ne kadar yanıldıklarına sessizce güldü...
"İkiniz de yanılıyorsunuz. Hayır yani anlamıyorum bu benzerliği nasıl göremezsiniz? Aynı annesi... şu en soldaki" dedi Serkan kendinden emin bir şekilde...
"Aynen öyle, Serkan haklı. Kızımız o, şurda en soldaki. Eylül'e ne kadar benziyor değil mi? Ben de aynı şeyi düşündüm ilk gördüğümde." dedi Ali, kızına hayran hayran bakarak... aşık olduğu insanın nerdeyse bir kopyasını görmek onu iki kat mutlu etmişti...
"Ama eğer oysa o kadar da benzemiyor, yani baksanıza sarışın olmuş" dedi Güney... sonra meraklı bir şekilde ekledi... "Peki adı ne olacak? Karar verdiniz mi?"
"Aslında daha koymadık ama doğumdan önce konuştuğumuzda Eylül, Masal ismini çok beğenmişti, o yüzden muhtemelen Masal olacak." dedi Ali.. o da bu ismi çok sevmişti. Ne de olsa onların aşkı da masal gibiydi, kızları için bu isimden daha uygun bir isim hayal edemiyordu...
Merhabalar 🤗💜 İsimler yanıltmasın, bu hikaye de EySer hikayesi olacak. Sadece girişimiz biraz farklı, o kadar. Umarım hemen erken final yapmam, çünkü bu aralar ya uzun uzun yazabiliyorum ya da bir anda tıkanıp hiçbir şey yazamıyorum 😭
İlk bölüm depo biraz dolduğunda gelicek 🙈
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet
Literatura KobiecaKarısıyla çok mutlu olan bir adam en yakın arkadaşına eşini ve çocuğunu emanet eder ve sonradan olanlar ile her şey değişir...