111

542 31 35
                                    

Eylül
Bir yere çarpmamak için verdiğim ekstra çaba ile arabayı park yerinden yavaşça çıkardım. Bir zafer edasıyla gülümseyerek ilerlemeye devam ettim ve Serkan'ın kahvesini de alarak oyalanmadan yola çıkmış olduk.

Ana yola çıktığımızda yol boş olduğu için rahatlıkla kullanıyordum, bir elimi yana doğru serbest bırakırken direksiyonu tek elimle dümdüz tutmak için destekledim. Serkan boştaki elimi tutarak dudaklarına götürünce kalbim bir anlığına teklemişti sanki.

Masal : anne, kahvaltı yapmayacak mıyız? Çok acıktım ben

Serkan: Eylül, çocuk da mı aç? Bari ona yedirseydin kahvaltısını...

Eylül: yemekler senin elindeki poşette Serkan, Masal'a sandviçini ve meyvesuyunu uzatır mısın?

Serkan poşete bir süre bakarak sandviçi ve meyvesuyu Masal'a vermişti.

Serkan: diğerleri bize mi? Şu büyük olanlar.

Eylül: evet. Acıktıysan sen de başla.

Serkan: sen peki?

Eylül: ben yerlerimizi değiştirince yerim. Devralırım demiştin ama bu gidişle Ağva'ya kadar ben götüreceğim galiba

Serkan güldü...

Serkan: haklısın, dalmışım. Çok daha iyiyim, artık ben kullanabilirim.

Bir dinlenme tesisi gördüğümde oraya doğru girdim ve arabayı durdurdum.

Eylül : Masal, tuvalete gitmen gerekiyor mu?

Masal : hayır.

Eylül: emin misin? Bak yolumuz uzun. Uzun bir süre hiç durmayacağız. Tuvaletin varsa şimdi yap.

Masal: evet anne eminim...

Eylül: tamam... bir dahaki dinlenme tesisinde tekrardan soracağım.

Serkan hafifçe gülünce ona döndüm...

Eylül: Çocukla tatile gitmek böyle bir şey işte, pişman mısın?

Serkan kahkaha atınca şaşırdım.

Serkan: inan bana Güney bir çocuğu aratmaz. Biz kampa gittiğimiz zamanlar bizi her dinlenme tesisine sokturuyor, yine de kampa gelirken alması gereken tek şeyi unutuyordu...

Masal da ben de gülmüştüm...

Serkan ile yerlerimizi değiştirip yola devam ettik. Onun sandviçini çıkararak ona uzattım, o da bir ısırık alıp bana döndü...

Serkan: salçalı mı?

Eylül: evet? Sever misin?

Serkan: çok... çocukluğuma gittim resmen. Annem de bana salçalı ekmekler yapardı. Bütün bir günü onlarla geçirirdim.

Eylül: salçayı ben yaptım, anneninki gibi olmaz belki ama en azından market salçası da değil.

Serkan: harika...

Eylül: Masal salçayı hiç sevmez, mecburen onunkine çikolata sürdüm.

Serkan gülümsedi ve sandviçini yedikten sonra elimi tuttu ve sanırım biz varana kadar sadece birkaç kez direksiyonu çevirmek için kullanmak haricinde hiç bırakmamıştı. Bu ufak hareket bile bana kendimi öyle özel öyle güzel hissettiriyordu ki... çok sevildiğimi hissediyordum...

Otel, yan yana sıralanmış minik ahşap evlerden oluşuyordu. Resepsiyondan anahtarımızı aldıktan sonra içeri girmiştik ki Serkan sinirle öfledi...

Eylül: sorun ne?

Serkan: ben bu odayı istememiştim. Yanlış vermişler, ben gidip düzelttirsem iyi olacak.

Serkan sinirle çıktı gitti ama ben odada yanlış bir şey görememiştim. Bir yatak odası, bir banyo ve daha ufak bir oda vardı ki oradaki yatak çocuk yatağıydı ve Masal şimdiden bayılmıştı...

Serkan yeniden geldiğinde bana baktı.

Serkan: diğer odalar doluymuş. Bundan da üç tane kalmış, ama tamamen aynısı. İstediğim bu değildi ama istersen başka otellere de bakabiliriz

Eylül: neden ki? Burası güzel. Hem odanın nesi var?

Serkan: iki tek kişilik yatak olması gerekiyordu burada. Özellikle söylemiştim.

Eylül: bu muydu? Bahanelere sığınmadan yanında uyuyacak olmam güzel. Yanlışlık olmuş, böyle uyumak zorundayız der geçerim Serkan. Bu oda harika...

Serkan: gerçekten mi? Sorun olmaz mı? Yanlış düşünmeni istemiyorum.

Eylül: hayır. Gerçekten sorun değil. Seninle hiç uyumuyor muyum ben? Daha dün gece bile beraber uyuduk biz. Lütfen sorun etmeyi bırak. Tatilimizin tadını çıkaralım.

Serkan: evlilikten sonra hiç sormamıştım ama balayı tatili ister miydin?

Eylül: hayır... bir balayı olmadıktan sonra tatilin de anlamı yok. Ben şu anki yerimden çok mutluyum. Burası gerçekten cennetmiş.

Serkan: evet, çok güzelmiş gerçekten...

Bütün gün gezdik, Serkan bizi önce otelin çevresinde gezdirdi, sonra arabayla gezdik, güzel bir restoranda harika bir yemek yemiştik ve üçümüzün de keyfi yerindeydi. Masal da beni affetmiş görünüyordu çünkü bana gayet yakın davranıyordu ve babasına kaçmıyordu.

Bense ara ara Serkan'a yaklaşıp ona sarılıyor, elimden geldiğince sevgimi gösteriyordum. O da bana sarılmayla karşılık veriyor, şakağıma, yanağıma minik öpücükler bırakıyordu... tam bir evli çift gibiydik, önümüzde zıplayarak ilerleyen de bizim masalımız...

yakınlığımız hiç yanlış gelmiyordu artık, hatta olması gereken sanki buymuş gibi. Vicdan azabı da çekmiyordum artık, yanlış bir şey yaptığımı da düşünmüyordum. Bunlar bir başkası için saçma düşünceler olsa da benim için muhteşem bir gelişmeydi, kocaman gülümsedim...

Serkan: sevdin mi burayı?

Eylül: evet... peki sen?

Serkan: ben de.

Akşam yorgun argın döndüğümüzde Masal odasında resmen sızmıştı, ben de Serkan'ın yanına dışarıya çıktım ve bankta yanına oturdum. İkimiz de sessizce oturup etrafa bakıyorduk...

Eylül: Ali'nin beni aldattığını biliyor muydun?

EmanetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin