Ben bir anda durduğumda Serkan da durdu. Eli hâlâ fermuarın açık durduğu sırtımdaydı. Sıcak ellerini buz gibi olmuş sırtımda hissetmek güzeldi ancak yapamayacağımı anlamıştım... istesem de ben o kadınlardan olamazdım.
İşte o an, ne olursa olsun Ali'yi kafamda bitiremediğimi ve asla da bitiremeyeceğimi anladım.
Bir anda uzaklaştım Serkan'dan. O da benim duygu değişimimi şaşkınlıkla izliyordu...
Eylül: özür dilerim ben... özür dilerim...
Ne için özür dilediğimi bilmiyordum. Ona sormadan üstüne atladığım için mi, daha fazlasını denemek isteyip de yapamadığım için mi, ona ümit verdiğim için mi? Belki de hepsi içindi.
Yanında ağlamamak için kendimi zor atarak ondan yana bakmadan koşar adımlarla odama gittim. Kahretsin dedim kendi kendime. Neden yaptım ki bunu... olmayacağını biliyordun, Ali'yi ne kadar istesen de unutamadığını biliyordun, neden denemeye kalktın? Öyle kızdım ki kendime... yarın Serkan'ın suratına nasıl bakacağımı bile bilmiyordum.
Benden nefret eder miydi? Kızar mıydı? Ya da hep daha fazlasını bekler miydi artık? Hiçbir fikrim yoktu. Tek bildiğim buna kalkışmanın berbat bir fikir olduğuydu...
Kapıma tıklattığında irkildim bir an. Hemen sırtımdaki fermuarı çektim sonuna kadar. İçeri gelebilirdi...
Serkan: gelebilir miyim?
Ne için gelmek istiyordu ki?
Eylül: tabii
Serkan içeri girerken gömleğini yeniden giymiş olduğunu görünce rahatladım. Acaba kaçar gibi gittiğimde alınmış mıydı?
Eylül: seni gücendirdim mi?
Serkan: hayır Eylül...
Ses tonu bile soğuktu... biliyordum böyle olacağını. Her şeyi mahvetmekte üstüme yoktu...
Eylül: ben çok utanıyorum... istedim, yapabilirim sandım ama Ali'yi duydum... yemin ederim beynimin içinde duydum onu. Özür dilerim Serkan.. seni üzmek istemedim ben
Serkan: beni üzmedin Eylül. Üzülmemeni söylemek için geldim ben buraya...
Eylül: çok utanıyorum
Serkan: utanma
Eylül : kendimi berbat hissediyorum. Berbat biriyim ben, çok kötüyüm.
Serkan: olur mu öyle şey
Eylül: öyleyim ama... Serkan ben kendimi çok kötü hissediyorum. Nasıl oldu ben de anlamadım. Bir anda aldığım bir karardı.
Serkan: unutalım, olur mu?
Eylül: unutamam ki... Serkan ben çok kötü biriyim, cidden seni de hak etmiyorum ben. Bıkacaksın bir gün... benim bu hallerimden, mızmızlanmalarımdan, senin kanından olmayan kızımın şımarıklıklarından... yapamayacaksın, kendi kanından, kendi canından bir çocuğun olsun isteyeceksin, benim sayemde o da olmayacak. Evlendiğin için pişman olduğundan kaçış yolları arayacaksın. Yol yakınken vazgeç...
Serkan: nasıl yani?
Eylül: kaç git işte, kurtar kendini bizden... arada aşk olmak zorunda değil, kendine hakettiğin gibi bir aile kur. Hem kaçımızın ailesi aşkla evlendi ki?
Serkan: tamam Eylül, oldu ve bitti. Bak geçti gitti, uzatma artık. Uyu lütfen...
Eylül: geçiştirme Serkan. Bak, ben asla alınmam. Masal da iki ağlar, ama sonra unutur. Sen yine gelirsin, görürsün onu istersen. Ama sonra kendi aileni kurarsın, kendi çocuğun olunca Masal yeniden yeğenin olur senin. Arada hep beraber buluştuğumuzda seversin onu...
Serkan: baya baya biz boşandık, ben başkasıyla evlendim, bir de ondan çocuğum oldu öyle mi? Ne ara kurdun bunları kafanda?
Eylül: bugün... çocuk mağazasında seni gördüm Serkan. Öyle mutluydun ki... gözlerinin içi parlıyordu. Elinden neleri aldığımı düşündüm, üstelik hiç de hakkım yokken... lütfen söylediğimi bir düşün. Bak ben ekonomik olarak da toparlandım, Masal'a tek başıma da bakarım. Artık kötü de hissetmiyorum kendimi, her anlamda toparlandım. Bizi düşünme artık...
Serkan: Eylül, lütfen yapma böyle... bugün o kadar güzeldi ki, neden bozuyorsun? Yapma böyle, düşünme bunları, uyu hadi...
Eylül: benim yapmaya cesaretim yok, o yüzden sen bırak bizi.
Serkan: ne olacak peki? Diyelim boşandık ve ben yeni bir aile kurdum... o kadının arkadaşı olabilecek misin? Beni bir daha görebilecek misin Eylül? O kadına nefret beslemeden yanında durabilecek misin? Bir araya gelebilecek miyiz söylesene? Dayanabilecek misin?
Eylül: zorundayım! Dayanmak zorundayım. Senin bizim için yaptığın onca şeyden sonra ben sadece böyle süs gibi yanında duruyorum. Babası olmayan kızımı da yanıma alıp sahte bir aile kurmaya çalışıyorum. Onca masraftan sonra sana hiçbir şey veremiyorum. Oysa benim almam değil, vermem lazım. Ben hiçbir şeyim Serkan... siliğim... işe yaramazım. Evindeki bir hizmetçi gibiyim. Gömleklerini ütüleyebilmem haricinde hiçbir işe yaramıyorum, yaramayacağım.. seni layık olduğun gibi sevemeyeceğim mesela. Sana hayalini kurduğun o büyük aileyi yaratamayacağım. Ben ne işe yararım söylesene?
Serkan: sen benim hayatımsın Eylül... ben daha önce boşa yaşadığımı farkettim. Okudum, mesleğimi elime aldım, işimi yaptım. Duygusuzdum. Hayatımda renk yoktu. Sen geldin ve hayatıma bir anlam kattın. Ben bunun için var olmuşum dedirttin bana. Senin için, Masal için. Sen beni istemiyorsan bunun için seni zorlayamam. Hiç durma boşan. Boşanmak isteyen taraf asla ben olmayacağım. Ama beni yanında istiyorsun da başka saçma sebepler yüzünden benim adıma fedakarlıklar falan yapmaya çalışıyorsan, yapma. Ama ille de bu saçma fedakarlığı yapıp beni bırakmak derdindeysen ve buna cesaretin varsa boşan. Tek kelime etmem. Ama boşandıktan sonra da benden başkasıyla olmamı, onunla evlenmemi, bir de çocuk yapmamı bekleme benden. Çünkü sen de olmazsan ben yalnız öleceğim. Yine de sen bilirsin...
Kendimi hâlâ pek iyi hissetmiyorum o yüzden depodan gideceğim. Yorumlarınızı da görüyorum, geçmiş olsun dilekleriniz için teşekkür ederim 🙏🏻 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet
ChickLitKarısıyla çok mutlu olan bir adam en yakın arkadaşına eşini ve çocuğunu emanet eder ve sonradan olanlar ile her şey değişir...