Serkan'ın ne sevdiğini, ne sevmediğini bilmiyordum... favori yemeğini de bilmiyordum. Sevmediği bir yemek olup olmadığı hakkında da bir fikrim yoktu. Eskiden hep beraber yediğimiz yemekleri düşündüm, bir çok yemek yapmıştım onlar için... Ali çok yemek ayırt ederdi ama Güney de Serkan da sanki ne olsa yer gibiydi, hiçbir zaman tabaklarında yemek bıraktıklarını ya da bir yemeği geri çevirdiklerini hatırlamıyorum.
Üstelik en son onu kahvaltıya çağırdığım gün de Masal'a hiçbir yemeği ayırt etmediğini söylediğini hatırladım, demek ki ne yapsam yerdi... ama bunu Masal'ı her yemeği yemesine teşvik etmek için söylemiş de olabilirdi...
Ben de kendimi en başarılı bulduğum yemeklerden yaptım biraz biraz.. belki de böylelikle en sevdiğini ona sormadan da bulabilirdim.
Ama Serkan bana döneceği saati söylememişti, acaba öğlen mi dönerdi yoksa akşam mı? Yemeği ne zamana hazır edeceğimi bilemedim. Bu yüzden ben de Serkan'ın asistanı Esra ile konuştum, o Serkan'ın döneceği saati nasıl olsa bilirdi...
Aradığımda Esra bana duruşma salonuna kadar her şeyi söylemişti, ben de Serkan'a ufak bir sürpriz yapıp yanına gitmek istedim. Hem oradan Masal'ı almaya beraber giderdik, ben de tek başıma taksi aramak zorunda kalmazdım. Zaten Serkan da böyle olmasını daha mantıklı bulurdu ama sabah öyle hızlı çıkmıştı ki doğru dürüst bir şey konuşamamıştık bile...
Adliye Serkan'ın evine çok yakındı dolayısıyla ben de fazla oyalanmadan evden çıktım, erken gitsem bile orada bekleyebilirdim...
Ama adliyeye gittiğimde bunu görmeyi beklemiyordum... Serkan, yanında Mine ile gülüşe gülüşe girişe doğru yürüyordu. Onunla sohbete öyle dalmıştı ki beni görmedi bile. Öyle sinirlenmiştim ki... neden hala onunla görüşüyordu ki? Ben dün gece onları boşuna mı söylemiştim? Neden şimdi bunu takmadan Mine ile gülüşüp duruyordu ki?
Öyle sinirlendim ki orda fazla durmadan dışarı çıktım. Bir daha da asla gelmezdim zaten adliyeye falan... iyi ama neden bu kadar sinirlendim ki ben şimdi? Görüşebilirdi değil mi? Sonuçta onu sevmiyordu, bana bunu defalarca söylemişti. Sadece... bilmiyorum, hoşuma gitmedi işte...
Arkamdan bir ses duydum, Serkan beni görmüştü işte... duymamış gibi yapıp bir minibüse mi binseydim, yoksa durup gelmesini mi bekleseydim? Ama eğer duymamış gibi yaparsam peşimden koşup dikişlerine bir şey yapabilirdi. Bu yüzden yavaşlayıp durdum ve geri dönerek bana gelmesini bekledim... tabii ki Mine de geldi. Güzel kadındı ama nedense ben de Masal gibi ondan birden soğumuştum... çocuklaşıyor muydum? Neydi bu şimdi? Oysa Mine'nin bana hiç kötülüğü dokunmamıştı ki... kendi öfkeme ben bile hayret etmiştim.
Serkan: Eylül... seni burada görmeyi beklemiyordum.
Eylül: süpriz!
Serkan: evet... ama çok iyi oldu. Hem zaten Masal'ı da alıcaz değil mi?
Eylül: iyi olur...
Serkan: peki... şey tamam. Mine, tekrar görüşürüz...
Ve gözümün önünde ona sarıldı! Ne oluyordu bana böyle? Ben böyle şeyleri takan bir kadın değildim...
Serkan'ı beklemeden hızlıca yürümeye başladım...
Serkan
Ne olduğunu anlayamamıştım. Eylül önce adliyeye geliyor, geliş sebebini söylemiyor ve şimdi de ters ters davranıp yürüyüp gidiyor muydu? Bu hiç mantıklı değildi...Serkan: Eylül... beni bekler misin? Bu kadar hızlı gidemiyorum. Yeni ameliyat oldum ben, hala dikişlerim var, unuttun mu?
Eylül: yoo... ben unutmadım. Ama senin yeni mi aklına geliyor? Bu garip. Çünkü bugün işe gitmeye bu kadar istekli olduğunda sebebini bir türlü anlayamamıştım... tabii eski nişanlınla görüşmeyi dört gözle beklediğini tahmin edemezdim. Onca eğlenceli ve mutlu dakikalar hatta belki saatler sonunda sana belki de enerji vermiştir diye düşündüm...
Ne?! Bu nasıl bir saçmalıktı böyle? Mine'den bana neydi ki? Alt tarafı karşılaşmıştık ve...
bir dakika, Eylül beni kıskanıyor mu? Ondan mıydı tüm bu huysuzluğu? İnanamıyorum!
Dün bana aşık olduğunu söylüyor, bugün de beni kıskanıyor muydu?
Serkan: Eylül, artık dur lütfen...
Eylül: neden?
Serkan: arabam orda değil... diğer tarafta.
Suratı öyle bir ifade aldı ki, gülmemek elde değildi... ama kendimi tuttum ve yüzüne gülmedim...
Ama o hiç bozuntuya vermedi. Hemen geriye dönüp tam ters tarafa doğrusu yürümeye başladı. Bu sefer hareketleri daha yavaştı, ona yetiştim ve elini tuttum. Çekecek miydi acaba? Dünkü itirafından sonra bunu yapabileceğimi düşünüyordum...
Eylül şaşırıp bana baktı... ama elini çekmedi. Onunla böyle el ele yürümek ne kadar da güzeldi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet
ChickLitKarısıyla çok mutlu olan bir adam en yakın arkadaşına eşini ve çocuğunu emanet eder ve sonradan olanlar ile her şey değişir...