Güney bizi almış, Masalla birlikte arabanın arkasında otururken kızımın çenesi açılmış, fazlaca gevezelik ediyordu. Güney onun konuşmalarına yeni yorumlar yaparken neredeyse kahkaha atıyordum. Ali ve Serkanın onunla neden bu kadar iyi anlaştıklarını şimdi daha iyi anlıyordum. Güney harikaydı... hem iyi hem eğlenceli bir adamdı. Ali ve Serkan daha ciddi, daha ketum insanlardı. Onlar yeri geldiğinde gülerlerdi, ama Güney, en sıkıcı ortamı bile en komik yere dönüştürebilirdi. Birçok yönden birbirlerine benzeselerde bazı konularda tamamen zıt karakterdelerdi ve belki de bu yüzden birbirlerini çok iyi tamamlıyorlardı.
Güney : ee, iş nasıl gidiyor Eylül?
Eylül: çok iyi Güney, sağol... senin nasıl?
Güney: yorucu... yani her zamanki gibi
Eylül: ee, hayat kurtarmak kolay değil
Güney : öyle.. sanırım. Hepsini kurtaramıyoruz tabii
Eylül: ama herkese yetişemezsiniz
Güney : öyle...
O sırada arka koltukta, yanımızda duran bir çanta dikkatimi çekti... birinde gördüğümü hatırlıyorum ama kimindi?
Güney: aaa unutmuş... iyi bari, yarın yanına gidecek bir bahanem oldu...
Güldüm...
Eylül: yine mi?
Güney : bu sefer şaşıracaksın çünkü gerçekten sandığın gibi değil... dün Songül bir şeyler iç-...
Eylül: ne?! Songül mü? Bizim Songül mü? En yakın arkadaşım olan... siz... siz ne ara?
Güney : öyle değil be Eylül... durumlar baya karışık ama biz birlikte falan değiliz, yanlış anlama hemen... sadece, bilmiyorum...
Eylül: ben sizin anlaşamadığınızı sanıyordum. Hep birbirinizle dalaşırdınız
Güney : evet normalde öyle ama... durumlar şuan çok farklı... sevgilisi olacak alçak onu aldatmış falan...
Eylül: evet biliyorum. Anlattı bana... ama senin bilmene şaşırdım
Güney : büyütülecek bir şey yok. Dün bir şeyler içtik hepsi bu...
Eylül: haydi bakalım, öyle olsun...
Serkan
Mine heyecandan yerinde duramıyordu bense çok sakindim. Ama heyecanlı olmam lazımdı... zaten olabilirdim de, yani eğer sevdiğim, aşık olduğum biriyle nişanlanacak olsaydım, şu an heyecandan ölebilirdim. Ali'nin nişanında nasıl heyecanlı olduğunu hatırlıyorum... yani, şimdi ben de öyle olmak için neler vermezdim...O masayı bininci kez düzeltirken konuklarımız yavaş yavaş gelmeye başlamıştı. Ben onları karşılarken o içerde makyajını yeniliyordu.
Güney de Eylül ve Masalla birlikte geldi. Masal bana koşarken Mine'yi benden uzaklaştırıyordu. Mine, hayatının hatasını yaparak Masal'la konuşmaya çalıştı. Neden bilmiyorum ama Masal onu hiç sevmiyordu...
Mine : Masal... inanmıyorum, aynı renk giyinmişiz! Elbiselerimiz aynı renk. Ama seninki benimkinden güzelmiş.
Masal : evet benimki daha güzel. Sana hiç yakışmamış.
Gülmemek için kendimi zor tuttum.
Mine : tabii ki burdaki en güzel kız sensin, en çok sana yakışması çok normal
Masal : hiç de bile! Burda en güzel olan annem bir kere... ben sadece çocuğum...
Masal'ın üç yaşında olduğuna inanmak zordu. Çoğu zaman yaşından çok daha olgun bir şekilde konuşuyordu... ama haksız da sayılmazdı, bugün Eylül'de çok değişiklik vardı. Onu gördüğüm hiçbir zamana benzemiyordu, belki daha çok gençlik çağlarına benzediğini söyleyebilirdim. Makyaj yapmış, saçlarına da şekil vermişti. Gerçekten hoş görünüyordu, yanımda duran kadından kat be kat hoş diye geçirdim içimden...
Mine : tabii ki öyle... çok hoş görünüyorsun Eylül. İyi ki geldin...
Eylül: teşekkür ederim.
Eylül elindeki iki paketten birini ona uzatırken Güney de bana sarılıp tebrik etti. Hem nişan hem de doğum günüm için tabii ki...
Eylül de kibar bir şekilde tebrik ederek elindeki kutuyu bana uzattı...
Serkan : ne gerek vardı?
Eylül: olur mu öyle şey...
Serkan: gelmen yeterdi
Hafifçe gülerek masaya geçti. Masal'ı da kucağına almıştı. Biz konuşup gülerken Eylül'ün de birkaç kez hafifçe güldüğüne şahit oldum ve bu her şeyin daha iyi olacağına dair bir ümit verdi bana... atlatılabilirdi.
Nişan yapılmıştı, artık nişanlı bir adamdım ama kendimi hiç mutlu hissetmiyordum. Ama Mine'yi asla kandırmıyordum, onu asla onun beni sevdiği şekilde sevmediğimi ve sevemeyeceğimi söylemiştim, o yine de kabul etmişti. Sanırım zamanla onu sevebileceğimi düşünüyordu...
Hediyelerimi açmaya başladım, gerçekten güzel şeyler almıştım. Güney bana çok istediğim bir gösteriye bilet alarak beni şaşırttı... oysa ben bilet bulamamıştım. Mine ise adımın yazdığı çok hoş bir kalem almıştı. Odamda böyle bir şey olması her zaman hoş görünürdü. Son kalan paketlerden birini açtım. Kimden olduğunu bilmiyordum ama baya ağır duruyordu...
Paketi açtığımda şaşıp kaldım, çünkü bu düşünebileceğim en hoş, en ince hediyeydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet
ChickLitKarısıyla çok mutlu olan bir adam en yakın arkadaşına eşini ve çocuğunu emanet eder ve sonradan olanlar ile her şey değişir...