Serkan
Eylül kollarımdan çıkıp gülümseyerek kafasını salladı. Sonrasında kollarını bana dayayıp kafasını göğsüme yasladığında tüm gücünü benden aldığını hissettim. Bu benim omzuma daha fazla sorumluluk yüklüyordu. Kendimi gerçekten minik ailemin direği gibi hissediyordum.Eylül: Serkan, arada gelir miyiz buraya? Kalmasak da olur. Değişiklik olur, havamız değişir..
Serkan: tabii ki. Başka yerlere de gideriz, haftasonlarını farklı şekillerde geçirebiliriz. Bir çok seçenek var, yeter ki iste.
Eylül: sen biz yokken haftasonları neler yapardın?
Serkan: pek bir şey değil. Genelde çalışıyordum
Eylül: sıkıcı değil mi? Haftaiçi iş, haftasonu iş...
Serkan: biraz işkolik olduğum doğru. Ama tek başıma yapılacak pek bir şey de yok ki Eylül. Çapkın olsam tabii ki haftasonlarım dolu dolu geçerdi, ya da bir sevgilim olsaydı. Ama işte bizimkilerle kampa falan gitmeyeceksek genelde evde oluyordum. Ya işle ilgileniyor ya da kitap okuyordum. Ama bana iyi gelen bu değilmiş bunu farkettim. Kendime vakit ayırmam gerekiyormuş, zihnimi dinlendirmem...
Eylül: bizimle uğraşmak hoşuna gidiyor galiba
Serkan: sizinle olmak hoşuma gidiyor
Eylül: kelime oyunları... ikisi de aynı şey işte
Güldüm...
Serkan : haftasonlarımın sizinle dolu olması çok güzel, inan bana.. bak, şimdi kollarımdasın, daha güzel bir gün düşünemiyorum
Eylül: ben de... dedim ya, burası iyi geldi bana. Hem de çok iyi. Keşke işlerimiz olmasa da hiç gitmesek, dönmesek eve...
Serkan: sen iyi misin? Bir şeylerden kaçmak istiyor gibisin.
Eylül: belki de. Ama neyden kaçtığımı ben de bilmiyorum. Tek istediğim böyle kalmak.
Serkan: belki de kendini bana bu kadar açtığın için pişmanlık duyuyorsundur.
Eylül: hayır! Kesinlikle hayır! Aramızdakinden çok memnunum. Sadece dediğim gibi, onu içimde tamamen bitirmem gerekiyor. Keşke bu kadar düşünmeseydim bunu, o kızlardan olsaydım keşke, erkeklerle kendilerini çok rahat hisseden kızlardan. O zaman iki gün yaş tutar sonra hayatıma bakardım. Aylar geçti ama bazen hâlâ düşünüyorum. Ya da geçen geceki gibi rüyama giriyor.
Serkan: ki bu çok normal...
Eylül: öyle mi?
Serkan: öyle tabii. Benim rüyama hiç girmedi mi sanıyorsun?
Eylül: nasıl görüyorsun mesela?
Serkan: pek net değil. Ama rüyalarım daha çok kendimle hesaplaşma gibi. Ali, ona ihanet ettiğimi söyleyip duruyor işte.
Eylül: sen de öyle mi düşünüyorsun?
Serkan: uzun zamandır değil. O hayattayken aklımdan bunlar geçiyor olsaydı ve ben de bu fırsatı değerlendirmiş olsaydım evet, ama sonradan oldu. Bunu kendime anlatıp ikna olduktan sonra aştım bunları...
Gülümsedim. O da kafasını kaldırıp gülümsedi...
Eylül: ama suç benim hakim bey. Onu ilk öpen bendim.
Serkan: nasıl bir ceza versek ki acaba?
Eylül: payıma düşecek ne varsa razıyım
Serkan: düşünelim biraz... aslında buna verilebilecek en iyi ceza ömür boyu tutsaklık
Eylül : evlilik tutsaklık mı?
Serkan: eğer sevdiğin kişiyleyse tutsaklığın en ama en güzel hâli. Ama sevmediğin biriyle ölümden beter olurdu muhtemelen...
Eylül: katılıyorum. Ama bu ceza değil, ödül benim için. Emin misin?
Serkan: kesinlikle. Aksi bana da ceza olur çünkü
Eylül yeniden gülümseyip kafasını göğsüme yaslamadan önce biraz bana baktı. İçinden ne geliyorsa yap demişti, istediğim ufak bir öpücüktü, bunu da çok görmezdi herhalde...
Elimi yanağına bırakıp hafifçe okşayarak niyetimi belli ederek ona yaklaştım ve onu uzun uzun öptüm. Ufak bir öpücükten çok daha fazlası olmuştu ama o da pek şikayetçi görünmüyordu...
Gök birden gürleyip yağmur başlayınca durmak zorunda kaldık...
Serkan: ah hadi ama!
Eylül hafifçe güldü...
Daha fazla ıslanmamak için üzerimdeki ceketi çıkartıp üzerimize şemsiye gibi tuttum ve hızlıca odamıza girdik. İçeri girer girmez Eylül beni biraz daha öpmüştü, sanki az önce yarım kalan işimizi tamamlamak ister gibiydi...
Masal'ın sesini duyunca ikimiz de irkildik. Eylül hemen benden biraz ayrıldı...
Masal : annem babamı öpüyo!
Eylül ile sinirlerimiz bozulmuştu, gülmeye başladık...
Eylül: her şeyi de görme bakalım. Hadi odana
Masal : ama ben çok korkuyorum. Ses geliyo dışardan...
Serkan: gel bakalım, bizimle yat, o zaman da korkar mısın?
Masal : o zaman korkmam. Üçümüz birlikte mi yatıcaz?
Serkan: evet. Hoşuna gider mi?
Masal : evet!
Eylül: bizimle yatmak için yalan söylüyorsun değil mi? Sen gök gürültüsünden korkmazsın
Masal : korkuyorum
Eylül: yalancı
Serkan: gel buraya.. biz yatalım. Anne de sonra yanımıza gelir. Biz baba kız uyuyalım biraz, olur mu?
Masal gülümseyerek benimle yatağa girdi ve benimle biraz oynadıktan sonra uykuya daldı. Eylül giyinip yanımıza gelmişti...
Eylül: aslında korkmadı, o gök gürültüsünden asla korkmaz, sadece ilgi istiyor. Seninle burada oturduğuma bozuldu galiba. Bayadır oturduk kaldık. İlgiye alışkın bir çocuk o...
Serkan: olsun... adı üstünde, o daha çocuk. İstediği ilgiyse, ilgi onun olur..
Eylül: çocuk olmasıyla alakası yok, sadece annesine çekmiş... paylaşamıyoruz seni, ne olacak bu böyle?
Serkan: saatleri mi ayarlasak? Sabah senin, akşam onun olur, eşit saatler ayarlarız
Eylül, Masal'ı uyandırmamak adına hafifçe güldü. Ben de gülümseyerek karşılık verdim. Elini tutup parmaklarımı parmaklarının arasından geçirip ellerimizi kenetlediğimde Eylül de çok geç geçmeden uyuyakalmıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet
ChickLitKarısıyla çok mutlu olan bir adam en yakın arkadaşına eşini ve çocuğunu emanet eder ve sonradan olanlar ile her şey değişir...