120

554 31 23
                                    

Eylül
Masal'ın doğum günü için bütün arkadaşlarımızla ve Masal'ın arkadaşlarıyla evimizde toplanmıştık. Ali'nin anne babası da gelmiş, bir köşede torunlarını izliyorlardı, bakışları bana yöneldiğinde de sadece öfke vardı. Sanki yanlış bir şey yapmışım gibi hissettiriyorlardı...

Masal garip bir şekilde onları gördüğüne çok sevinmişti. Annemler de gelmişti ama zamanında bana sahip çıkmayan ailemin varlıkları da yoklukları da birdi artık benim için. Bense gücümü Serkan'ın annesi Nazan anneden alıyordum. Bizi anlayan bir o vardı çünkü. Yadırgamayan, hep seven, arkamızda olan...

Masal : anne, babam nerde?

Nesrin : senin baban yok Masal... biliyorsun güzel torunum, o artık gelmeyecek

Eylül: burada yapmayın bari... çocuğun doğum gününü zehir etmeyin. Baban gelicek birazdan güzelim

Mümtaz : bir de baba mı dedirttin ona?

Eylül: çıkartın getirin babasını, yapabiliyorsanız... bu çocuk kime baba diyecek? Ona baba olan Serkan'dan başka kime baba diyecekti?

Nazan : boşver kızım, yapma...

Eylül: sinirlendiriyorlar anne...

Masal'ın arkadaşlarından Hande birden bağırmaya başlamıştı...

Hande : hani baban vardı? Yok işte, kimse gelmiyor. Sen bize yalan mı söyledin?!

Herkes bir ağızdan kızımla dalga geçmeye başlamışlardı. Masal neredeyse ağlayacaktı ki kapı açıldı. Serkan elinde boynunda pembe bir kurdele bağlı olan minik bir kediyle girmişti içeri...

Masal : baba! Babacım!

Serkan: geldim prenses...

Masal : nerdeydin? Gelmeyeceksin sandım

Serkan: gelmez olur muyum bir tanem? Burdayım. Doğum günü hediyeni hazırlamam gerekiyordu. Al bakalım...

Serkan kediyi Masal'ın kucağına verdiğinde herkesin sesi kesilmişti. Masal büyülenmiş gibi gri renkli kediye bakıyordu...

Masal : bu benim mi?

Eylül: evet annecim, bu bizim sana doğum günü hediyemiz. Ama babanın fikriydi

Masal : nasıl yani? Hep benimle mi kalıcak?

Eylül: evet ama okula giderken hariç. O seni evde bekliyor olacak

Masal : vay! Çok teşekkür ederim!

Serkan: bir şey değil prenses. Hadi, bir isim koy ona

Masal : isim mi? Şey... kız mı erkek mi?

Serkan: erkekmiş

Masal: o zaman Ömer olsun ismi

Güldüm...

Eylül: Ömer mi? Kim bu Ömer? Arkadaşının ismi mi?

Masal: yoo...

Serkan : kediye Ömer denir mi kızım? Bak böyle gri renkli, Duman falan olsun.

Masal : hayır Ömer olsun

Eylül: tamam... Ömer. Hadi sen yere bırak onu, pastan gelicek şimdi, rahat üfle...

Masal, kediyi yere bırakmış, heyecanla pastasını beklemeye başlamıştı. Pastayı Güney getirecekti... Serkan beni kenara çekip kulağıma fısıldadı...

Serkan: kediye Ömer mi diyecek artık?

Eylül: inadını biliyorsun, taktı bir kere

Serkan: kediye Ömer dendiği nerde görülmüş, nerden buldu bu ismi?

Eylül: inan hiç bilmiyorum. İşin ilginci sınıfında Ömer diye biri de yok. Öğretmeni de bayan zaten. Bu ismi nerden duydu da kafasına yazdı bilmiyorum

Serkan: kedi kedi olalı böyle kötü bir isim alamazdı herhalde...

Güldüm... o esnada Masal mutlulukla pastasını kesiyordu. Herkes gibi biz de alkışladık. Arkadaşları Masal'a hediyelerini verirlerken biz de onları izledik. Kitaplar, oyuncak bebekler, renkli kalemler ve niceleri. Masal güzel hediyeler almıştı gerçekten, ama en sevindiği Ömer olmuştu kesinlikle. Kedinin ismine yeniden gülmemek için kendimi zor tuttum.

Güneyler ona kocaman bir bebek evi alırken Cemreler de lego takımı almıştı. Nazan annemle annemler de ona çok güzel kıyafetler almıştı. Masal uzun süre onları üstüne tutup bizlere gösterdi. Hediyelerinin hepsine bayılmıştı..

Sıra babaannesi ve dedesine gelmişti... hiç merak etmiyordum ne aldıklarını, bir an önce gitmelerini istiyordum hatta. Masal hediye paketini açtığında bir çerçeve içinde Ali'nin küçükken Masal'ı kucağında tuttuğu bir resmi görmüştü. Ufacık bir çocuğun duygularını alt üst etmelerine ne hakları vardı?! Üstelik bana danışmadan...

Mümtaz : babanın yüzünü unutmaman için...

Eylül: benimle biraz gelir misiniz? İçeriye...

Onları mutfağa çekip kapıyı da kapadım.

Eylül: ne yapmaya çalışıyorsunuz siz? Onu üzmeye ne hakkınız var? Duygularını alt üst etmeyin. Babasının öldüğünü hatırlatıp durmayın. O yetişkin değil, beş yaşında bir çocuk. Daha çocuk anlıyor musunuz?

Nesrin : başkasına baba derken babasını nasıl hatırlayacak? Hadi sen unuttun, attın kendi başka adamın kollarına, o çocuk da mı unutsun babasını? Buna izin veremeyiz

Eylül: sınırınızı aşmayın Nesrin hanım

Mümtaz : yalan mı söylüyor?

Eylül: doğru... hadi ben en azından kocam ölünce attım kendimi başkalarının kollarına. Sizin o yere göğe sığdıramadığınız oğlunuz ne yaptı biliyor musunuz? O beni daha evliyken aldattı...nerdeyse boşanıyorduk biz, Masal'a hamile olduğumu öğrendiğimde vazgeçtim... biliyorum siz buna da inanmazsınız ama gerçek bu. Ben onu en azından ölünce aldattım, o beni biz evliyken aldattı. Biraz araştırın, belki başka torununuz daha vardır!

Nesrin bana tokat atınca susmak zorunda kaldım.

Nesrin : terbiyesiz! Kendi hatanı örtmek için neler diyorsun... gençlikte olmuş bir hata, ama sen artık koskoca kadınsın, kocaman çocuğun var be, utan!

Eylül: artık gitseniz iyi olacak

eyserciyazar 💜

EmanetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin