Serkan bana bakıp güldü...
Serkan : hem de çok... ama erkek de bu kuyuya böyle çabuk düşüyorsa, asıl suç onundur... zaten aldatası varmış demektir...
Eylül : orası da doğru, neyse ki ben bunu düşünmek zorunda değilim...
Serkan'a duyduğum güven onu gülümsetmişti...
Mine : büyük konuşma derim...
Güldüm...
Eylül : nasıl yani? Daha şansını deneyeceksin, doğru mu anlıyorum? Sıradaki hamlen ne?
Serkan : yeter ama... Mine artık yeter. Bunu daha önce seni rencide etmemek adına söylemedim ama artık yeter. Sana karşı içimde zerre bir şey yok. Lütfen artık zorlama ve bizi rahat bırak. İstediğin her erkekle olabilecek bir kadınken neden bizimle uğraşıyorsun? Üstelik ben sana hiçbir zaman ümit vermemişken...
Mine : vermedin mi?
Serkan : verdim mi? Her fırsatta sana aşık olmadığımı ama başka da kimse olmadığı için yaşımız geçmeden evlenebileceğimizi söylemekten öteye gitmedim...
Mine : daha fazlası olduğunu sen de biliyorsun
Serkan : olmadığından eminim... ne yaşadığımızı ben biliyorum.
Mine inanmaz gibi alayla güldü ama konuyu kapatmış gibi duruyordu. Masal'ın başından beri onu sevmemesinin sebebini şimdi anlayabiliyordum, onda doğal olan hiçbir şey yoktu. Gülüşü, bakışları, sıcak tavırları... hepsi sahteydi. Bunu o zamanlar nasıl görememiştim? O zamanlar Serkan'ın ruh eşini bulmasının mutluluğundan başka düşünebildiğim bir şey yoktu. Mine ile ilgili hiçbir şeye takılmıyordum...
Özgür : of, çok gergin bir ortam oldu... bir düğün için fazla gergin.
Eylül : ben olsam buna eğlence derdim... ama siz avukatlar zaten her türlü kaosa şahit oluyorsunuz değil mi, bir tek benim için yeni bir durum bu...
Özgür : hem de hiç tahmin edemeyeceğin kadar...
Gelin ve damat çıktığında kimse konuşmamamıştı. Biz onları izlerken Serkan bana yaklaşıp kulağıma fısıldayarak arkadaşını anlatıyordu. Nasıl biri olduğunu, nasıl tanıştıklarını...Ben de arada gülmüş, arada da gençlikleriyle alakalı sorular sormuştum...
Gelin ve damadın ilk dansından sonra çalan hoş bir şarkı ile Serkan beni dansa kaldırdı...
Eylül : cidden mi?
Serkan : o kadar öğrendik, boşa gitmesin değil mi?
Gülümseyerek karşılık verip Serkan'ın bana uzattığı elini tutarak ortadaki alana yürüdük. Serkan hızlı öğrenmişti, birlikte en sevdiğim danslardan birini yapabilmemiz öyle hoştu ki arkamızda kalan Mine'nin kıskançlıktan kudurduğuna emindim.
Eylül : sıradaki hamlesi ne olacak acaba?
Serkan : kimin?
Eylül : kimin olacak, eski nişanlının...
Serkan : hiçbir şey yapamaz. Sen canını sıkma...
Eylül : ama o aramızdakinin sona ereceğinden çok emin...
Serkan : sadece aklına şüphe tohumları sokmak istiyor... mutsuz etmek istiyor, düşme tuzağına, ne olur... biz mutluyuz, ve her şeyden önemlisi ikimiz de birbirimize aşığız, bunu kimse bozamaz. Mine'nin de bir başkasının da buna gücü yetmez
Eylül: haklısın... özür dilerim, yine ortada hiçbir şey yokken huzurumuzu kaçırmasına izin veriyorum.
Serkan : seni düşündüğümden söylüyorum bir tanem... yoksa zerre umrumda değil, biliyorsun...
Eylül : biliyorum... ama ne olursa olsun sen de bunu unutma... ben seni çok seviyorum, hiçbir şey beni bundan vazgeçiremez.. hiç kimse...
Serkan: biliyorum...
Eylül : o şeytan kadının düşündüğü bir şeyler var... lütfen sen de hiçbir şekilde tuzağına düşme. Ben de düşmem. Yanında temkinli davran, hiç rahat olma. Ve şartlar ne olursa olsun bana güven olur mu? Ben senden hiçbir şey saklamam zaten, ne olursa olsun, kulağına ne gelirse gelsin önce benden dinle.. ben de aynısını yapacağım...
Serkan : çok düşünüyorsun... hiçbir şey yapamaz. Havlayan köpek ısırmaz Eylül... huzur kaçırtmaktan başka hiçbir şey yapamaz...
Eylül : söz ver bana...
Serkan : söz...
Serkan, daha önce pek beceremediğimiz bir hareketi yapmış, beni olduğum yerde bir kez döndürdükten sonra hızlıca kendiyle beraber yere doğru eğmiş, boynuma doğru ufak bir öpücük bırakıp yeniden doğrulmamıza yardım etmişti... ben utançtan kıpkırmızı olurken bizi sinsi bir gülümsemeyle izleyen Mine ile göz göze geldim... yüzünde öyle bir gülüş vardı ki sanki bana "bunlar son mutlu günleriniz" diyordu...
Serkan, dansımız ardından başka arkadaşları tarafından sohbete çağrılırken yanlarında fazla durmadan masamıza geçtim, Mine hâlâ gözlerini dikmiş bana bakıyordu... Masada ikimiz kalmıştık, ama bu sefer gözlerimi ondan kaçırmıyordum...
Eylül : neler var aklında?
Mine : bildiklerimi bilsen aklın şaşardı Eylül... bunu sana söylememekte iyi mi yaptım kötü mü bilmiyorum, inan...
Eylül : ne diyorsun Allah aşkına?
Mine : sanırım iyilik yapıyorum... neden saklıyorum ki? Söylemem lazım...
Eylül : sen bana hiçbir şey söyleme... çünkü ne söylersen söyle inanmayacağım. Eskiden sana karşı kendimi mahçup hissediyordum, biliyor musun? Şimdi aynı histen esamesi okunmuyor bende...
Mine : bana acıman gereksiz, asıl ben sana acıyorum... acıyorum ki bunu bu zamana kadar senden sakladım...
Eylül : ne o? Serkan beni aldatıyor mu yoksa?
Mine : yok... en azından şimdilik öyle bir şey yok.
Eylül : neymiş bu benden sakladığın büyük sır? Serkan'ın geçmişten çocukları falan mı çıkacak? Bilmediğim ne var, söylesene... benim hayatımla ilgili senin bilip benim bilmediğim ne olabilir?
Mine : Çok ısrar ettin, o halde söyleyeyim Eylülcüm... sonuçta her şeyi biliyordun ama Ali'nin yaşadığını da bilmiyordun herhalde...
Bombayı patlattım gidiyorum 🙊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet
ChickLitKarısıyla çok mutlu olan bir adam en yakın arkadaşına eşini ve çocuğunu emanet eder ve sonradan olanlar ile her şey değişir...