Eylül hafifçe kıkırdadı...
Eylül: komik değil mi?
Serkan: komik olan nedir?
Ellerimizi havaya kaldırıp gösterdi...
Eylül: yani...böyle işte, el ele.. liseli aşıklar gibi
Serkan: hiç de bile... ama ufak da olsa doğruluk payı var. Liseli değiliz tamam, ama sonuçta aşığız...
Eylül buna katılmıyormuş gibi gülmeye devam etti...
Serkan: ama asıl komik olan başka şey var burada.. mesela senin beni Mine'den kıskanman gibi
Eylül: ne?! Yoo, hayır... ne kıskanması...
Serkan : yanıldığımı hiç sanmıyorum... hem sen buraya ne için gelmiştin?
Eylül: hiç...
Serkan: hiç mi? Ben buna inanır mıyım sanıyorsun?
Eylül: iyi tamam. Esra'yı arayıp ne zaman çıkacağını sordum, o da tahmini bir saat söyleyince ben de geldim işte, dana sürpriz yapmak istedim. Birlikte Masal'ı almaya gideriz diye düşündüm ama sen başka işlerle meşgulmüşsün...
Artık daha fazla dayanamayıp gülmeye başladım... Eylül'ün beni kıskanacağını asla ama asla tahmin edemezdim...
Eylül : ne oldu şimdi? Ne dedim?
Serkan: bal gibi de kıskanıyorsun... beni Mine'den kıskanıyorsun işte, itiraf et. Bu yüzden keyiften dört köşe oldum Eylül, izin ver şu anın keyfini çıkarayım. Bunun yaşanacağını düşünemezdim bile...
Eylül: kıskanmak mı? Ben kıskanmadım.. meşgulsün dedim sadece
Serkan: yapma Eylül, inkar etme. Görüyorum, suratın asıldı. Buraya beni görmeye geldiysen beni görünce mutlu olurdun ama yanımdaki Mine'yi görür görmez suratın asıldı, sonra da kaçarcasına gittin zaten...
Eylül: ben... of bu çok çocukça... yani kıskançlık falan. Öyle değil zaten, ben sadece...
Utanmıştı. Elini elimden çekmek istedi ama engel oldum, daha sıkı tuttum elini...
Serkan: değil... bu çok güzel. Masal'ın beni Mine'den kıskandığı zamanlar senin de beni kıskanmanı dilemiştim. Gerçek olabileceği aklımın ucundan geçmezdi
Eylül: bak sen de söyledin. Masal kıskanır anca... hem biz... yani ben kimim ki seni kıskanıyorum ki?
Serkan: sevgilimsin... ya da nişanlım mı demeliyim? Evlenmek üzereyiz nihayetinde...
Eylül: öyle miyiz?
Serkan: değil miyiz? Yapma Eylül, hele dün söylediklerinden sonra aslında daha fazlasıyız... ama şimdi bunları söyleyip seni daha fazla utandırmak ya da çok ileri gitmek istemiyorum
Eylül: bilmiyorum Serkan. Tüm bunlar bana çok garip geliyor. Sen.. ben.. yani böyle... bu yaştan sonra böyle el ele tutuşmalar, sevgililik falan...
Serkan: biliyorum Eylül. Ama birbirimize karşı hissettiklerimizi değiştiremeyiz değil mi?
Eylül: hayır...
Serkan: artık bu olayı da aydınlığa kavuşturduğumuza göre artık arabaya binebilir miyiz? Artık gerçekten daha fazla ayakta durabileceğimi sanmıyorum, yorucu bir gündü...
Eylül: ah... kahretsin ben bunu nasıl unuttum? Bir de ayakta konuşturup duruyorum. Tabii ki hemen arabaya gidelim, gel. Kullanabilecek misin?
Serkan: sorun olmaz... o kadar da kötü değilim.
Eylül: doğru, uçak gibi araban var neden yorulasın ki? Azcık gaza bassan uçuyor... ayrıca baya da havalı, şuraya bak, bu siyah camlar, güzel klima, güzel ses sistemi... tabii deri koltukları saymıyorum bile...
Serkan: masaj da yapıyor
Eylül: anlamadım?
Serkan: koltuklar diyorum... masaj da yapıyor
Eylül: tabii yapar... neden kendi sürmüyor ki? Sen sadece otur, o seni götürsün...
Güldüm...
Serkan: şimdilik o kadar ileri teknoloji bizlere sunulmadı, yine de öyle bir şey olsa da almazdım herhalde.
Eylül: neden?
Serkan: yani, araba kullanmak da bir zevk işi, ben keyif alıyorum. Zaten kullanmayı sevmesem taksi kullanırdım. Şimdilik öyle bir teknoloji yok ama kendi kendine park ediyor, istersen tabii
Eylül: güvenebiliyor musun? Ya çarparsa?
Serkan: açıkçası hiç denemedim...
Eylül: Ali'nin görev arabası bundan çok farklıydı tabi. Ama o da böyle arabalara merak sarardı. Sürekli videolarını izlerdi.. sanırım erkeklere özgü ilgi alanları bu arabalar...
Serkan: sanırım... ben çok araştırmam. Dikkat ettiğim tek şey konfor.
Eylül: bunda da ondan fazlasıyla var. Kullanması çok eğlenceli ve rahat olsa gerek...
Serkan: öyle... senin ehliyetin vardı değil mi?
Eylül: var... neden sordun?
Serkan: kullanmak ister misin?
Eylül: ben mi? Yoo, hayır. Ben beceremem, en son araba kullanalı çok uzun zaman oldu ve kesin bir yerlere çarparım. Sonra vicdan azabından günlerce kendime gelemem...
Serkan: arabayı çarptın diye mi? Yapma Eylül, senden değerli mi bu araba? Bir çöp kadar değeri yok senin yanında...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet
ChickLitKarısıyla çok mutlu olan bir adam en yakın arkadaşına eşini ve çocuğunu emanet eder ve sonradan olanlar ile her şey değişir...