Eylül
Haberi aldığımdan beri yerimde duramıyordum. Ali'nin cesedi bulunmuştu... işte şimdi her şey bitmişti...Serkan: biraz sakinleş Eylül... Masal burda
Masal dediği an kafamı kaldırdım ve hemen onun yanına geçtim. Beni böyle görmemeliydi...
Masal : anne... yine ağlıyorsun...
Hemen gözyaşlarımı sildim...
Eylül: yoo, ağlamıyorum. Ağlamıyorum kızım, hayır...
Serkan bana garip bir şekilde bakıyordu... sanırım benden bir cevap bekliyordu... kucağımdaki Masal ile biraz daha sakinleşmiştim, sakinleşmek zorundaydım...
Eylül: bulmuşlar onu... teşhis için çağırıyorlar...
Serkan'ın suratı bembeyaz olmuştu. Evde haberi aldığımda ben de böyle mi olmuştum acaba?
Serkan: gittin mi peki? Gördün mü?
Eylül: hayır... gidemedim, yapamadım.
Serkan: götürmemi ister misin?
Eylül: evet.. lütfen...
Her şeyden habersiz kızımı Cemre'nin yanına bırakıp, en yakın arkadaşımın sorularını cevaplamadan hemen arabaya bindim. Yaklaştıkça korkum git gide artıyordu. Onu görmeye dayanabilecek miydim?
Bana adresini verdikleri hastanenin morgunun önündeydik, sanırım ikimizin de suratında hemen hemen aynı ifade vardı.
Morg görevlisi : biraz hırpalanmış halde. Bunun hazırlıklı olunacak bir tarafı yok ama uyarmak istedim.
Bu ne demekti bilmiyordum. Ama Serkanla beraber içeri girdik. Adam örtüyü kaldırırken gözümü kapadım, sanırım yapamayacaktım. Serkan'a doğru dönüp gözlerimi öyle açtım. Onun ifadesinden anlayabilirdim.
Serkan: hadi Eylül, çıkalım...
Serkan beni omzumdan ittirirken ben ne olduğunu anlayamamıştım... sadece dışarı çıkıyordum...
Serkan: o değildi... diğer polis memuruydu... en azından ona benzettim ama kesinlikle Ali değildi...
Eylül: emin misin? Ben göremedim... bakamadım yani
Serkan: tabii ki eminim Eylül... yalan söyleyecek değilim. Görmediğini biliyorum o yüzden çıkardım. Yabancı bile olsa onu görmek kolay değil...
Eylül: koluna baktın mı? Dövmesi var... döv...
Serkan: yıldız dövmesi... biliyorum Eylül, ama inan bana, o Ali değildi...
Kafamı salladım. Bu iyi miydi kötü müydü bilmiyorum... kocamın cesedi hala yoktu, belki de onun cansız bedenine bile olsa asla kavuşamayacaktım... nerdeyse iki ay olmuştu... koca iki ay... ümidimi kesmiştim artık. Şimdi içimde olan tek şey hissizlikti...
Masal'ı alıp eve giderken ikimizin ağzını da bıçak açmıyordu...
Serkan: yarın Güney sizi alır... kendine iyi bak Eylül...
Eylül: teşekkür ederim...
Serkan gittikten sonra Masal'ın elindeki yeni peluş oyuncağı farkettim...
Eylül: naaptınız bugün? Yine oyuncak mı aldırdın?
Masal : kızma annecim, o almak istedi
Eylül: tabii ister
Masal : yemek yedik, parka gittik, oyuncakçıyı gezdik, dondurma yedik. Sonra sen geldin zaten...
Eylül: yoksa hamburgerciye mi gittiniz? Dışarıda yemek yemeni istemediğimi biliyorsun...
Masal : hayır... çorba içtik... sonra bir yemek yedik, hiç beğenmedim ama oyuncakçıya gitmekten vazgeçmesin diye yedim.
Eylül: sen dışarıda çorba mı içtin?
Masal : evet...
Ve daha fazla dikkatini çekemedim, tüm dikkatini yeni peluş ayısına verdi. Yalan söyleyip söylemediğini bilmiyordum ama Serkan'a soracaktım. Yarınki davet... hala gidip gitmeme konusunda kararsızdım. Herkes mutlu olup gülüp eğlenecekti, tabii ki öyle olacaktı, öyle olması gerekiyordu zaten. Sadece oraya uyum sağlayıp sağlayamayacağımdan emin değildim, hala kendimi gülüp eğlenebilecek gibi hissetmiyordum. Eğer gidersem bir şeyler almak istiyordum, Serkan'a çok şey borçluydum. Acaba ne alabilirdim?
Güney beni arayıp geleceği saati söyledi...
Güney : akşam yedi gibi başlayacak ama altı buçukta orda olalım diyorum. Altıda gelsem sana uyar mı?
Eylül: tabii ki... teşekkür ederim...
Güney : ne demek... Serkan da akıllı adam, ikisi birden aradan çıkacak
Eylül: ikisi birden derken?
Güney : e yarın doğum günü ya...
Unutmuştum.. zaten öyle şeyleri aklında tutan hep Ali olurdu, o hatırlatırdı bana.. şimdi hediye almam şart olmuştu. Ama ne alacaktım?
Eylül: doğru... ben unutmuşum...
Güney : şey, ben de hatırlamıyorum zaten... sosyal medya sağ olsun, hemen hatırlatıyor ister istemez. Yani Kasımda olduğunu biliyorum da.. günü ben de hatırlayamam. O zaman yarın görüşürüz. Prensesi öp benim için...
Yarın sabah ilk iş dışarı çıkmak olucaktı. Hala ne alacağımı bilmesem de belki mağazaların önünden geçerken bir şey bulurdum. En kötü bir gömlek alırdım.
Sabah dışarı çıkacağımızı öğrendiğinden beri Masal'ın yüzünde güller açıyordu. Kucağındaki yeni peluş ayısıyla benimle sokakta dolaştı tüm gün. Ben hala ne alacağımı bilmezken o, önünde renkli abajurların sergilendiği bir dükkana doğru koştu. Ben de peşinden gittiğimde oranın bir eski ürünler satan dükkan olduğunu gördüm. İçerde bir çok nostaljik eşya vardı ve sanırım ne alacağımı bulmuştum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet
ChickLitKarısıyla çok mutlu olan bir adam en yakın arkadaşına eşini ve çocuğunu emanet eder ve sonradan olanlar ile her şey değişir...