Masal, Serkan'ın kucağına atlarken Serkan da ona sarıldı. Suratı hiçbir şeyi ele vermiyordu, ne mutluydu ne de üzgün. Davayı kazanıp kazanamadığını bilemiyordum ama aşırı merak ediyordum. Ama kaybetmiş olsa üzgün olurdu herhalde, değil mi?
Masal : baba! Bugün teyzemlerle alışverişe gittik biliyor musun? Annem bana çok güzel renkli kalemler de aldı.
Serkan: ne güzel... onlarla bana resim yaparsın değil mi? Odama asmak isterim
Masal : yaparım. Ne çizeyim peki?
Serkan: ne istersen, sen seç, o senin resmin olacak ne de olsa...
Masal : o zaman ben hemen yapıyorum!
Masal koştura koştura odasına giderken arkasından güldük. Ben de hemen Serkan'ın yanına oturdum.
Eylül: meraktan çatlıcam Serkan, söylesene, nasıl geçti? Kazandın mı?
Serkan biraz durdu öylece. Hemen söyleyemezmiş gibi bir hali vardı... demek ki kaybetmişti...
Eylül: ya tamam olsun, üzülme. Her davayı da kazanacak değilsin ya, bu da nazarı olsun. Boşver. Ben bir şeyler hazırlıyorum hemen.
Serkan: kazandım!
Birden gülümseyip ona sarıldım..
Eylül: bana şaka mı yapmıştın?! Ben kaybettin zannettim!
Serkan: şaka değildi, kazandım.
Eylül: o zaman neden sevinçli değilsin?
Serkan: içimde bir sıkıntı var Eylül. Avuçlarımın arasından kayıp gidecekmişsin gibi hissediyorum.
Eylül: böyle bir şey olmayacak Serkan. Sen bizi bırakmadan ben seni bırakmam.
Serkan: bu mümkün değil.
Eylül: o zaman böyle düşünmeyi bırak. Ne oldu peki? Ne oldu da bunları düşünür hale geldin?
Serkan: Eylül, ben Ali gibi değilim. Ben seni aldatmadım, aldatmam da.
Eylül: bunu bana neden söylüyorsun?
Serkan: söylüyorum çünkü bugün onunla karşılaştım, Mine ile...
Serkan
Mine'nin adı geçer geçmez Eylül gerildi. Onu kendine bir rakip olarak gördüğünü biliyordum. Sevmediğini de... bu yüzden az sonra söyleyeceklerimle birlikte ondan daha da nefret edecekti.Eylül: ne oldu peki? Ne dedi sana?
Serkan: bugün adliyede karşılaştık, selamlaştık, konuştuk biraz...
Eylül: ne hakkında konuştunuz?
Serkan: birçok şey. Önce davalardan, sonra da neler yaptığımızdan, nasıl olduğumuzdan...
Eylül: peki... anlamadım ben, sorun ne?
Serkan: seninle mutlu olup olmadığımı sordu bana. Her şeyin istediğim şekilde gidip gitmediğini...
Eylül: sen ne dedin peki?
Sorunun cevabını merak eder gibi bir hali vardı... duymaya ihtiyacı vardı sanki. Hiç tereddüt etmeden doğrudan söyledim...
Serkan: mutlu olduğumu, istediğimden de güzel gittiğini söyledim. Pek inanmış gibi görünmüyordu...
Eylül: ona ne ki? Mutluyum dediysen mutlusundur. Ona yalan söylemek için sebebin mi var?
Serkan: kesinlikle yok. Yukarı kattaki duruşma salonundan çıkışa doğru gidiyorduk, asansördeydik.
Eylül bana baktı, tamamlamamı bekliyordu...
Serkan: beni öptü...
Gözlerinden hayal kırıklığı geçtiğine yemin edebilirdim.
Eylül: sen de ona karşı bir şey hissettin mi?
Serkan: hayır! Elbette hayır. Haklıydın, nasıl oluyor bilmiyorum ama o hâlâ benden ümitli. Artık onunla konuşmamam gerek belli ki.
Eylül: ne yani? Kız üzerine atlamış, red mi ettin?
Serkan: tabii ki. O da sonra çok utandı, ben de öyle. Bir daha arkadaşça da bir araya gelebileceğimizi zannetmiyorum. Seni sevdiğimi biliyor. Artık emin de oldu diyebilirim.
Eylül: tamam o halde...
Rahatlamış görünüyordu...
Serkan: tamam? Gerçekten kestirip atabiliyor musun?
Eylül: kesinlikle. Karşılık vermediğini söyledin, bir şeyler hissetmediğini... O seni öpmüş, sen onu değil.
Serkan: tamamen böyle
Eylül: o zaman sorun yok. Biraz daha nefretimi kazandı hepsi bu...
Serkan: oh be... cidden buna bozulacağını düşünmüştüm. Ya da yine kızacağını, güler yüzünü benden esirgeyeceğini...
Eylül: onun da istediği tam olarak bu olur zaten. Ben yeterince olgunum Serkan, ergen kızlar gibi başka bir kadının yaptığı hareketten ötürü sana surat asmam merak etme. Ama eğer bir şey hissetseydin o zaman üzülürdüm işte...
Serkan: başkasına aşıksan o pek mümkün olmaz. Kaldı ki sana aşık değilken bile Mine ile olmaktan pek keyif aldığım söylenemezdi. Sizinle olmanın yanından bile geçmez...
Eylül gülümseyince ben de iyice rahatlamıştım. O gerçekten olgun ve koca yürekli bir kadındı...
Eylül: bu aldatma değil. Sen öpseydin, o zaman olurdu... merak etme, keyfim kaçmadı, aksine bunu göze alıp bana söylediğin için teşekkür ederim.
Gülümsedim...
Eylül: ayrıca zaten bunu yapacak olsan onunla nişanını bozmazdın, evlenirdin. Benimle evlenmenin bir sebebi vardı ve bunun tek sebebi beni sevmendi. Zorunda kaldığın için evlenmedin sonuçta
Serkan: tabii ki hayır. Evlenmek istedim çünkü sana aşığım... bunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Eylül: tamam o zaman, bugün kutlanacak bir gün, lütfen mutlu ol ve yemek yiyelim artık. Bugünkü davayı kazandın Serkan, haydi bunu kutlayalım.
Gülümseyip onun peşinden mutfağa geldim. O hazırladığı yemekleri çıkartırken ben de ona yardım ettim...
Eylül: evde bir tek şarap kalmış, uygun mu sence?
Gerçek bir kutlamadan bahsediyordu demek ki...
Serkan: kesinlikle...
İki tane şarap kadehi çıkartıp masaya koydum. Ben bardakları doldururken o da yemeklerimizi ısıtıp hazırlamıştı. Masal'ı da çağırıp yemeğe başladık... Eylül ile kadehlerimi tokuşturduktan sonra Masal da bize özenip bardağını uzatmıştı, gülüşüp onunla da bardaklarımızı tokuşturduk. Daha güzel bir kutlama olabilir miydi? Sanmıyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet
ChickLitKarısıyla çok mutlu olan bir adam en yakın arkadaşına eşini ve çocuğunu emanet eder ve sonradan olanlar ile her şey değişir...