121

539 30 14
                                    

Eylül
Mümtaz: bir de kovuyor musun?

Eylül: Ali'yi seviyordum ama öldü! Geri getirmenin yolu yok işte! Gidip ağlayabileceğim bir mezarı bile yok! Benim konuşacağım kimsem yoktu be! Anne baba dedim size, bir kızım sözcüğü duymak istedim. Ben sıkıntıyla kızımı doyurmak için aç kalırken siz nasıl olduğumu sormadınız bile. Ne maddi ne de manevi olarak yanımda olan bir aile büyüğü bile yoktu yanımda. Bir Serkan vardı. Ali hayatımın bir parçası ama geri gelmeyecek, hayatıma bakmak istiyorum ben, yoksa çıldıracak gibi oluyorum. Bunları dert etmemek istedim. Ben yanlış bir şey yapmıyorum.

İkisi de susmuşlar, birbirlerine bakmışlardı...

Eylül: Bunca zaman torunlarıdır dedim baştacı ettim ama yeter. Evimden gidin artık.

Serkan kapıyı açıp içeri geldiğinde Nesrin anne ile Mümtaz baba da çıktılar.

Serkan: nerde kaldınız diye geldim ama...

Kendimi tutamayıp hıçkırmaya başladığımda Serkan ne yapacağını şaşırdı...

Serkan: Eylül? Ne oldu? Ne dediler sana?

Eylül: onlar acı çekmemi istiyor Serkan... hiç unutmamamı, sürekli Ali'yi anmamı... ama olmaz ki, ben onun yasını tuttum, gerçekten tuttum. Seviyordum, özledim, yasını tuttum, ağladım ama yıllarca böyle gitmez. İnsan delirir, kendini unutur... Ali de böyle olmasını istemezdi zaten. O dedi bana birini sev diye... sevebiliyorsan sev ve onunla mutlu ol demiş bana mektubunda. Ben de seviyorum... ben yanlış bir şey yapmıyorum. Ben yapayalnızdım Serkan, ne ailem ne de onlar sahip çıktı bana... ben de sevilmek istedim, yeniden birini sevmek istedim. Suç mu bu?

Serkan: değil tabii ki... Asla değil...

Eylül: ben kötü bir şey yapmıyorum. Ben onun yasını tuttum ama artık yeter.

Serkan: haklısın... artık kendini düşünme zamanı. Eğer birini seviyorsan onun arkandan üzülmesini, kendisini paralamasını istemezsin zaten..

Eylül: değil mi? Bence de... ben ölmüş olsaydım da Ali'nin mutlu olmasını isterdim. Yeter ki çocuğumu da düşünsün, ona gerçekten annelik yapabilecek biriyle mutlu olsun derdim...

Serkan: Allah korusun Eylül, o nasıl laf öyle?

Eylül: benim kızım var, ben her şeyi düşünmek zorundayım.

Serkan : evet ama... ölümü alma artık ağzına canımın içi... sen yanlış bir şey yapmıyorsun. Hata aranıyorsa onu ben yaptım, yengem dediğim kadına aşık oldum.

Eylül: sen de yanlış bir şey yapmadın. Dul bir kadını sevdin sadece. Ölen arkadaşının karısı olması şanssızlığındı sadece. Ama bu hata değil, yanlış da değil. Bize bir adamın bakabileceği en iyi şekilde bakıyorsun Serkan... kimse sen olamaz

Serkan: tamam ama ağlama artık. Sil göz yaşlarını, Masal seni böyle görmesin.

Eylül: çocuğun aklını da karıştırdılar zaten... kovdum onları, umarım gitmişlerdir...

Serkan: gitmişlerdir...

Serkan gözyaşlarımı silerken kızarık yanağımı görmüş olacak ki kaşlarını çattı...

Serkan: bu yanağının hali ne?

Eylül: boşver, içeri geçelim hadi...

Serkan: bir de tokat mı attılar sana?

Eylül: boşver... hadi...

Serkan: benim gözümden sakındığım kadını bu hale getirmeye ne hakları var?

Bir cümlesi kalbimin hızla çarpmasına sebep olmuştu. Gülümsedim, moralim hemen yerine gelmişti...

Eylül: içeri geçelim haydi....

Masal beni görünce boynuma sarıldı... bana elindeki fotoğrafı gösterdi...

Masal : anne, babam dedi ki bu benmişim. Bu da babammış. Bunu odama koyabilir miyim?

Serkan: tabii ki prenses... hatta başucuna koy.

Eylül: evet, çok güzel olur...

Masal'ı öperek Serkan'a baktım, birbirime gülümsedik. Annem ise beni yadırgarcasına bakıyordu. Bir süre sonra onun da yanına gittim.

Eylül: zahmet edip geldin anne, sağol

Mesude : torunumuz o bizim, elbet geleceğiz. Evin de ne güzelmiş, iyi yere kapak atmışsın

Eylül: anne, ne diyorsun Allah aşkına

Mesude : kocan diyorum zengin galiba, ne güzel bir apartman dairesi bu böyle... kucağında çocukla kendini iyi yamamışsın elin adamına

Eylül: anne, saçmalama Allah aşkına. Ali'nin ailesi yeterince saçmaladı zaten, bir de sen başlama...

Mesude : yalan mı peki? Ayrıca kötü bir şey de demedim, yeni damat zenginmiş dedim. Neyse maaşallah tabii...

Tam yanından gidiyordum ki kolumu tuttu..,

Mesude : bana bak kız, hemen bir çocuk yap, adam elin çocuğuna babalık yapacak değil, sıkılacak yarın bir gün. Sen hamile kal ki ikisine birden baksın. Yoksa uğraşmaz Masal ile

Eylül: senin başına kalırız diye mi korkuyorsun anne? Merak etme, sokakta kalsam da sana gelmem artık.

Mesude : ondan demiyorum kızım. Erkek milleti, azcık göze güzel görünmezsen gözü başka kadınlara kayar. Çocuk yap ki başka kadınlara bakamasın...

Eylül : beni de o yüzden mi yaptın yoksa anne?

Annem tam bana tokat atıyordu ki bir el bunu engelledi...

Serkan : hayır anlamıyorum, siz ne istiyorsunuz bu kızdan? Hele ki böyle bir günde? Mesude anne, kızına herkesin içinde tokat mı atacaktın? Gerçekler mi acı geliyor anlamıyorum ki...

Eylül: tamam Serkan, tadımız kaçmasın, gel Masal'ın yanına gidelim...

Masal'ın yanına gittiğimizde o da kedisiyle oynuyordu. Onu en çok mutlu eden hediye hiç şüphesiz Ömer ismini verdiği bu yavru kediydi...

EmanetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin