Eylül: Ali'nin yakın arkadaşlarından Serkan vardı, düğünümüzde görmüştünüz... daha sonra siz burdayken birkaç kez daha görmüştünüz gerçi...
Mesude : hatırlar gibiyim, şu esmer olan mı? Doktordu galiba...
Eylül : hayır o değil, diğeri
Mesude : hee, şu Ali'ye benzeyen...
Ali'ye benzeyen...
Eylül: evet o... anne ben Serkan ile evleniyorum...
Mesude : senin Ali ile evli olduğunu bile bile... yani nasıl alır ki seni?
Eylül: biz kararımızı verdik. Bugün gün bile aldık...
Mesude : bana neden telefon ettin o zaman?
Eylül : izin almak için aramadım anne, haber vermek için aradım. Sade bir nikahla, sadece yakın arkadaşlarımızla olup evlenicez.
Mesude : evlenmene gerek var mıydı peki? Bir adamın eline bakacak kadar mı dardasın?
Eylül: hayır... ama duygusal olarak çöktüm ben anne... Serkan çok iyi bir insan ve... ve beni seviyor. Masal'la da araları çok iyi. Düşündüm ki... yani neden olmasın?
Mesude : iyi... sen kararını vermişsin zaten...
Eylül: evet verdim...
Telefonu kapadığımda rahat bir nefes aldım. Annemle de konuştuğuma göre işin en zor kısmı bitmişti. Güney yanımızda olacak mıydı bilmiyorum ama olmasını isterdim... belki o zamana kadar ikna olurdu...
Serkan
Ertesi gün ofisime gittiğimde işlerim dağ gibi birikmişti... Esra'nın bahsettiği not masamın üzerinde duruyordu... bunlar kimdi ki? Ateş olsalar cümrün kadar yer yakmazlardı... ve bunlar böyle yaptıkça beni vazgeçirmek yerine daha da hırslandırıyordu. Artık cezalarını vermek için yanıp tutuşuyordum...Esra : yarınki davayı unutmadınız değil mi Serkan bey?
Hay aksi! Unutmuştum... neyse ki beni çok zorlayan bir şey değildi, bir arkadaşıma iyilik olsun diye boşanma davasını üstlenmiştim...
Serkan: tamam tamam, aklımda. O adamlar bir daha gelmediler değil mi?
Esra : hayır... yani geldilerse de bilmiyorum, çünkü bana çıkabilirsin demiştiniz ve ben de fazla durmadan çıktım...
Serkan: tamam sorun yok. Sağol Esra...
Tam gidecekti ki durdurdum...
Serkan: ha Esra... bu arada... 13 Ağustos'a hiçbir randevu ayarlama olur mu? Kesinlikle...
Esra : 13 Ağustos... tamam. Ben gerekli ayarlamaları yaparım...
Serkan: sağol...
Canım annem.. haberi verdiğimde nasıl da sevinmişti... birini bulmamı sabırsızlıkla bekliyordu. Mine'ye de çok candan davranmıştı, Eylül için de öyle düşünüyordu. Telefonda ona her şeyi anlattığımda büyük bir sevinçle karşılık vermişti. Nasıl olduysa, Mine'yi sevmediğimi anlamış, onunla evlenmediğime mutlu olmuştu...
Çalış Serkan...
Kendimi işime odaklamak zordu.. her şey istediğim gibi ilerliyordu ve çok yakında Eylül ile evlenecektim. Bunu düşünmekten ve verdiği mutluluktan işime odaklanmak çok ama çok zordu...
Öğle yemeği için kendime izin verdim ve Cemre'nin kafesine gittim. Eylül benim geldiğimi görünce gülümsedi. Şimdi bu haline bakınca, benden köşe bucak kaçtığı günler çok uzaktaymış gibi geliyordu ama değildi...
Cemre : nasılsın Serkan?
Serkan : iyiyim Cemre.. sen nasılsın?
Cemre : iyiyim ben de...
Cemre bize bakıp imalı imalı güldükten sonra yeniden konuşmaya başladı..
Cemre : sabah gelmeyince kavga ettiğinizi düşünmüştüm ama bakıyorum ki her şey yolunda... ikinizin de yüzünde güller açıyor..
Ben mutluydum... hem de çok. Ama Eylül'ün de aynı şekilde, hem de gözle görülür şekilde mutlu olması hoşuma gitmişti.. benimkiyle aynı şekilde ve aynı sebeple olmasa bile, mutlu olması rahat olması anlamına geliyordu ve bu bile bana yeterdi...
Eylül : Cemre...
Cemre : ne? Bu çok güzel.. mutlu olmanın neresi kötü Eylül?
Eylül : değil ama...
Serkan : Cemre, artık utandırman bittiyse Eylül'le ve Masal'a bir şeyler yemek istiyorum... gerçekten çok açım
Cemre : tabii tabii.. hiç acele etme Eylül, zaten çok yoğun değiliz...
Cemre arkamızdan gülerken ben de Eylül'e baktım...
Serkan : istersen başka yerde yiyebiliriz
Eylül : gerek yok aslında.. biliyorsun, Cemre işte, o hep böyle değil miydi zaten?
Serkan : öyle ama...
Eylül : sorun yok..
Yemeklerimizi söyledik ve yemeğe başladık. Bir şey dikkatimi çekti, beni çok sevindiren bir detay olmuştu... Eylül'ün parmağında yüzüğü yoktu, parmağına bakakalmıştım resmen. Demek ki gerçekten her şeyi geride bırakma niyetindeydi. Bu harika!
Eylül, parmağına baktığımı farkedince elini çevirip kendi de baktı...
Eylül: şey... artık parmağıma takmaktansa, kolye olarak taşımaya karar verdim...
Baktım ama hiçbir şey göremedim. Kolyesi yoktu... ah, varmış. Benim göremediğimi anlayınca elini T-shirtünün altına sokup uzun kolyesini çıkardı. Ucundaki alyansı gösterince kolyesini hemen geri soktu. Tabii ki parmağında olmasındansa orda olmasını tercih ederdim...
Acaba ben yüzük alsam takar mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet
ChickLitKarısıyla çok mutlu olan bir adam en yakın arkadaşına eşini ve çocuğunu emanet eder ve sonradan olanlar ile her şey değişir...