Sonsuz Erimiş Lav

859 88 13
                                    

Not:Okumadan Önce ⭐'ları parıldatamayı (Oy vermeyi Unutmayalım ,Yeni Bölüm 10 Oy olduğunda gelecektir sonra bana yeni bölüm ne zaman gelir demeyin.. )

Ölüm Denizi'nin üstündeki yakıcı sıcaklık dalgası normal bir Derebeyi tarafından salınan kaynak alevinden bile çok daha korkutucuydu. Alev ruhları Tiran Kaynak Bölgesi'nin aurasından yayılan havanın üzerinde geziniyordu. Dahası, Ölüm Denizi'nin içindeki derinliklerde, Hükümdar Kaynak Bölgesi'nin ateş ruhlarının yaşadığı söylenirdi.

Dük Ming ve Dük Huai, Yun Che ve Küçük Şeytan İmparatoriçesi'nin Ölüm Denizi'ne düşmelerini çaresizce izlerken bedenleri donmuştu. Dük Ming uzun kollarını salladı ve Dük Huai'yi açıklığa doğru çekti. Neredeyse yol aldıkları anda, Ölüm Denizi'nin üstünden sınırına doğru gerilediler. Çünkü Dük Huai ne kadar güçlü de olsa, orada gereğinden fazla kalmaya dayanamazdı.

''Hmph! Öylece ölmelerine izin vermek... Onlar için çok basit!'' Ölüm Denizi'ne düşmek kesinlikle ölmeleri anlamına geliyordu. Hayatta kalma olasılıkları yoktu, çünkü oraya düşen asil babası Dük Ming bile olsa, en fazla on nefeslik sürede geride külleri kalana kadar erirdi. Ama Dük Huai bundan çok fazla memnun olmamıştı; onun yerine sonuçtan mutsuzluk duyarak dişlerini gıcırdattı!

Çünkü Yun Che ve Küçük Şeytan İmparatoriçesi'ni kendi iradesi ile eziyet çektirip öldürebilirdi, bütün gücünü kullanmıştı ama onları öldürememiş, onun yerine kendilerini öldürme şansı vermişti... Özellikle Yun Che! Yun Che gözlerinin önünde ölmüş ve tamamen mahvolmuş bile olsa, Dük Huai bütün gün göğsünde bastırdığı nefreti tamamen bırakamamıştı ve bu onu inanılmaz derecede rahatsız ediyordu.

''Az önce onları öldüremediğinde Dük onların ölmek için bu yolu seçeceğini zaten biliyordu.'' Dük Ming yumuşak bir şekilde dedi.

''O bu çocuğun yetersizliği.'' dedi Dük Huai kafasını eğerek.

''Boş ver gitsin!'' Dük Ming durmadan kaynayan Ölüm Denizi'ne duygusuz gözlerle ve onu takip eden yavaş, soğuk bir dudak bükülmesiyle baktı. ''Bugünün Büyük Seremonisi tamamen karışıklıktı, ama gizlenmek için büyük bir bereketti. Şeytan İmparatoru'nun Mührü'nün geri dönüşü Küçük Şeytan İmparatoriçesi'ni kolayca öldürmemiz için bize bir şans verdi! Ve Yun Che'nin baskını da başka bir fazladan ödüldü! Altın Karga Yıldırım Alev Vadisi'nde ölmek... Ölüm Denizi'nde mahvolmak...geride tek bir iz bile kalmadı. Arkasında güçlü bir ustası dahi olsa, ya da güçlü bir kuvveti, asla bizim izimizi süremeyecekler.''

''Bunların hepsi göklerin arzusu... Gökler, klanımıza iyilik yaptı!''

''Bu doğru, bunların hepsi göklerin iradesi!'' Dük Huai yüksek sesle güldü. ''Küçük Şeytan İmparatoriçesi öldü. Artık Şeytan İmparatoru'nun soyundan kimse kalmadı dünyada! Bundan sonra, Hayali Şeytan Bölgesi bize ait olacak! Tebrikler asil babam... Hayır, sonunda göklerin arzusuna uyarak dilediğimiz şeyi elde eden ve bundan sonra Hayali Şeytan Bölgesi'ni kontrol edecek olan klan liderimi tebrik etmeliyim!''

''Bu kadar erken kutlama.'' Dük Ming yavaşça dedi. ''Küçük Şeytan İmparatoriçesi'nin ölümü sadece Şeytan İmparatoru neslinin iktidarını bitirdi. İmparator olma yolunda hala bir sürü engel var! O Koruyucu Aileler ve Dük Sarayları'nın, Şeytan İmparatoru'nun klanına ölümüne sadık olmaları büyük engel. Özellikle Yun ve Mu Aileleri; Yun Che'nin önceden dediğine dayanarak, çoktan dükün varlığından şüphe ediyorlar.''

''Endişelenme, asil baba!'' Dük Huai özgüvenli gözükürken konuştu. ''Küçük Şeytan İmparatoriçesi hala hayattayken zaten bir şey yapacak cesaretleri bile olmayacak ölçüde bastırılmıştılar! Şimdi Küçük Şeytan İmparatoriçesi öldü, omurgalarını kaybettiler ve daha çok gevşek bir kum tabakasına benziyorlar. Belki de, Dük Huai Sarayı'nı teslim olması için acele bile ettirebilirler... Endişelenmeye diğer bir engelden bahsetmişken, hmph, sadece Yun Qinghong'un dirilmesine güvenerek bu çevrede gelişmelerine yardımcı olmaz!''

Against The God (ATG) (4.kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin