"Ağabey, sorun ne?" Xiao Yun ve Yedi numara Yun Che'nin aniden durup ifadesinin değiştiğini görünce gerginleşti."Huh, görünüşe göre burada küçük bir sorun olacak." Yun Che biraz çaresizce konuştu. "Gidelim."
Uçan Bulut Şehrinin en büyük kaynak geliştirme klanı olan Xiao Klanı şehrin tepesinden bilhassa göz alıcı gözüküyordu. Yun Che'nin indiği yer ana girişin olduğu yer değil de Xiao Klanının doğu yakasında bulunan ve arka dağlara yakın belli bir avlu idi.
Bu yer oldukça sessizdi, tüm klan oldukça sessizdi. Önlerindeki avlu çok küçüktü ve sadece bir dekorasyon ile basit bir eve sahipti. Zümrüt yeşili asmalı çardak avlunun köşesindeydi ve neredeyse olgunlaşmış üzümler ile çevrelenmişti. Asmalı çardağın yanında basit bir taş masa vardı ve yanında da iki küçük tabure bulunuyordu. Sağdaki taburede uzun çatlaklar vardı.
Avlunun ortasında dururken her şeye baktı, Yun Che'nin gözleri orada dururken dalgalandı ve bir anlığına tamamen dalgınlaştı.
"Ağabey, burası neresi?" Yun Che'nin görünüşünü gören Xiao Yun dikkatlice sordu.
"Burası hayatımın on altı yılını geçirdiğim yer." Yun Che usulca cevapladı.
"Ah? Bu... Büyük Kardeş Yun'un evi mi?" Yedi Numara şok içinde sorarken etrafa baktı. Sıradan Uçan Bulut Şehri vatandaşlarına göre böyle bir avluya sahip olmak müsriflik olarak görülebilecek bir şeydi. Ama Koruyucu Ailelerden birinde doğmuş özellikle de Göğün Altında Ailesinin tek prensesi olan Yedi Numara için bu yer çok basit ve eski idi... O Yun Ailesinin Genç Patriği, Hayali Şeytan Ülkesinin Şeytan Lordu ve hatta tüm ülkeyi kurtaran bir kişi olarak görülüyordu... Yun Che'nin bu şekilde bir yerde büyüdüğünü hayal edememişti.
"Aynen öyle, burası benim evim." Yun Che gülümsedi: "Ben hatırlayabildiğim kadar uzun süre burada yaşadım. Ama o zaman bu yer sadece benim değildi, ayrıca küçük halama da aitti. O zaman her günü birlikte geçirirdik. Nereye gitsem o da gelirdi ve o nereye gitse ben de takip ederdim. Birbirimizin gölgesi gibiydik... Ta ki on yaşına geldiğimde dedem aynı avluda yaşamamıza izin veremeyene ve onun için yen bir avlu bulana kadar. Bu nedenle küçük halam günlerce ağladı ve ben de tüm enerjimi bunu protesto etmek için harcadım. Ancak genelde her şekilde bizi şımartan dedem bu meselede ne olursa olsun geri adım atmadı."
"O andan itibaren yeni avlusunda yaşamaya başlayan küçük halam genelde gizlice benimle birlikte uyumaya gelirdi. Ama dedem tarafından fark edildiğinde şiddetle azarlanırdı... Daha sonra yavaş yavaş bir erkek ve kadının bu kadar samimi olmasının doğru olmadığını anladık, bu nedenle küçük halam da gizlice gelmemeye başladı."
Yun Che hafif bir gülümsemeyle usul usul anlattı. Şu anki gülümsemesi ruhundan geliyordu en ufak bir kirliliğe sahip değildi. O yıllarda herkes tarafından alay edilse de ve genellikle zorbalığa uğrayıp diğerlerinin acıma ve küçümseme ile dolu gözlerine maruz kalsa da küçük halasına sahip olduğundan dolayı mutlu zamanlarının sayısı kederli olanlardan çok daha fazlaydı... Aşağılık hissi bile sönüktü.
Bu yıllarda, artık o geleceği olmayan sakat kaynak damarlı biri değildi. Sadece güçlendi ve giderek daha fazla kişi ona saygı göstermeye başlamıştı ve bazı insanlar ondan korktu. Şu anki seviyesi Xiao Klanının tanrılar olarak gördüğü Xiao Tarikatından bile çok daha yüksekti, ancak bu dünyasının zorluklarla dolmasına neden olarak sadece küçük halasının olduğu mutlu dünyasına dönememesini sağlamıştı.
Buraya geleli altı sene geçmişti ama buradaki her şey neredeyse tamamen hatıralarındaki gibiydi... Kapı, pencereler, taş masa veya asmalı çardak... Qingyue ile altı sene önceki evliliğinde asılan fener bile rüzgar tarafından deforme olsa da oradaydı.